Darbecilere, darbe sevicilere geçmiş olsun…

28 Şubat “post modern” darbesinin 14. yıldönümü, bir “ilk”e vesile oldu. Bugüne değin birçok yönüyle değerlendirilen, eleştiri ve analizlere konu olan 28 Şubat, 27 Şubat 2011 günü düzenlenen kapsamlı bir panel ile ilk defa Alevilerin ve Sünnilerin yüzleşmesine konu oldu.

Yüzleşme Derneği tarafından düzenlenen “Aleviler ve Sünniler 28 Şubat’la Yüzleşiyor” başlıklı panel ve foruma çok sayıda gazeteci, yazar, siyasetçi ve akademisyen katıldı. Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde düzenlenen panel&forum etkinliğine ilgi de büyük oldu. Soğuk ve yağışlı hava, izleyicilerin etkinliğe katılmalarına engel olamadı.

Panelin açılış konuşmasını, Yüzleşme Derneği Başkanı sıfatıyla ben yaptım. Kısa konuşmamda üzerinde durduğum temel vurgu, darbecilerin, eylemlerini meşrulaştırmak için toplumsal gerginlik ve kutuplaşmalardan medet ummaları idi. Bu itibarla “Alevi-Sünni meselesi” de en revaçta alan idi. Nitekim 12 Eylül öncesinde olduğu gibi, 1990’lı yıllar boyunca da, özellikle “irtica”nın “öncelikli tehdit ve tehlikelerden biri” olduğunun “saptanmasıyla” birlikte, toplumda yapay bir “laik-antilaik” kutuplaşması yaratılmak istendiğine tanık olduk.

1993 Sivas katliamı, 1995 Gazi Mahallesi’nde yaşanan kanlı provokasyon ve Kemalist aydın cinayetleri, bu kutuplaşmanın gereksindiği ortamı “olgunlaştırmaya” dönük olaylardı. Nitekim siyasi tarihimize “28 Şubat Kararları” adıyla geçen ünlü MGK toplantısında alınan kararlar, bu sürecin sonucunda geldiği için kimse açısından “şaşırtıcı” olmamış, aksine, yaratılan psikolojiden dolayı adeta “beklenilen” bir gelişme olmuştu.

Aleviler, bu süreçte “laik” kutbun kitlesi olmalıydılar. Onlara bu rolü yükleyenler, “şeriatçılar gelecek, sizi kesecek” korku ve endişesini canlandırmış olmalarına bel bağlamışlardı.

28 Şubat’ın bir “hayırlı” tarafı varsa eğer, o da, dindar çoğunluğun “darbe” ve “derin devlet” gerçeğiyle ilk defa kitlesel olarak karşı karşıya gelmeleri oldu. Nitekim günümüzde her türlü darbeye karşı olmak yönünde, kimsenin dikkate almazlık edemeyeceği ciddi bir duyarlılık gelişmiş durumdadır.

Söz konusu süreçte sol da iyi bir sınav veremedi. Ergenekon soruşturması için “yesinler birbirlerini” diyenler, 28 Şubat müdahalesi konusunda da “ne şeriat, ne darbe” diyenler idi. Darbeci güçlerin oluşturduğu zeminde siyaset yapmanın bundan daha çarpıcı bir özeti herhalde olamaz…

Alevi meselesinin, Alevilerin talepleriyle birlikte günışığına çıkmış olması, Alevilerin Sünnilere ve Sünnilerin de Alevilere karşı biriktirdikleri önyargılarla yüzleşmeyi artık daha fazla ertelenemez önemde bir karşılıklı sorumluluk haline getirdi.

Yüzleşme Derneği’nin organize ettiği ve konuklar ile izleyicilerin yoğun ilgi ve beğenisiyle karşılanan etkinlik, bu yönde atılmış önemli bir adım oldu. Hiç kuşkusuz bu adımın sürdürülmesi gereği var.

İlk oturumun konuşmacıları, Akın Birdal, Ali Bayramoğlu, Balçiçek İlter, Erol Katırcıoğlu ve Mehmet Bekaroğlu, yaptıkları değerlendirmelerde çeşitli yönleriyle “28 Şubat’ta ne oldu?” sorusunun yanıtlarını ortaya koydular.

Alevi temsilcilerin söz aldığı oturumda da, Ali Kenanoğlu, Cafer Solgun, Ercan Geçmez, Metin Tarhan ve Şenol Kaluç, Aleviler üzerinde oynanan oyunlara dikkat çeken sunumlar yaptılar.

Sünni toplum açısından görüşlerini paylaşan Ali Bulaç, Berat Özipek, Hasan Y. Başdemir ve Hilal Kaplan’ın (Hidayet Tuksal mazeret bildirerek etkinliğe katılamayacağını iletmişti) değerlendirmeleri de ilgiyle izlendi.

Oturum sonlarında soru-cevap bölümü olmasına karşın, süre sorunu nedeniyle, son oturum “forum” olarak düzenlenmişti. Forumun moderatörlüğünü yapan Ferhat Kentel, kısa bir kapanış konuşması da yaptı. Bu bölümde dinleyiciler söz alarak içtenlikli paylaşımlarda bulundular.

Yüzleşme Derneği etkinliğini bir cümlede özetlemek gerekirse, şunu söylemek mümkündür: Darbecilere, darbe sevicilere geçmiş olsun! Aleviler ve Sünniler, artık bir yerlerde kotarılan yapay “tehdit ve tehlike” konseptlerine figüran olmayacaklar…