25 Ekim tarihinde Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen '1915, Diyarbakır ve Kürtler' sempozyumu için İstanbul’a gelen Ermeni tarihçi Raymond Kevorkian’ın “bugün Kürtlerin merkezi yönetime karşı durumu yüz yıl önceki Ermeniler ile aynı” sözleri konferansa damgasını vurdu. Bu sözleri daha da önemli ve de anlamlı kılan birkaç ay sonra yaşanan bu soykırımın yüzüncü yılına giriyor olmamızdır. Arada bir yüzyıl geçti ancak bu coğrafyada hala çok şey eskisi gibi. Bugün Kobani özgülünde IŞİD terörüne karşı Kürtler bir mücadele içinde, Ezidiler Şengal’de büyük bir katliam yaşadılar, Kuzey’de ise hala Türkiye ile bitmemiş bir savaşın içinde Kürtler. Yüz binlerce Kürt, Ezidi, Türkmen, Arap yaşadıkları kentleri terk etmek zorunda bırakıldı.

Bugün savaşın, çatışmaların yaşandığı bu topraklar, kentler, sokaklarda bir yüz yıl önce Ermeniler de bugün buradaki halklar gibi yaşıyorlardı. Kevorkian, şu sıralar IŞİD zulmüne karşı verdiği muazzam direnişinden dolayı tüm dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu 2011'de yazdığı kitapta Kobani'nin  tarihini de anlatır. 1915 yılında yaşanan Ermeni Soykırımından kaçan binlerce insanın yolu Kobani’ye de düşer. Soykırım’dan kaçan Ermeniler burayı kendilerine yurt edinip toprağa, suya, taşa karışırlar. Soykırımın yaralarını iyileştirmek için burayı kendilerine yurt edinirler. Ancak zamanla burada da kalamaz ve daha uzaklar giderler. Ancak yaşayan bir Ermeni’nin hafızasında yer edinir Kobani.

İşte tam da bugün Kobani, yüz yıl boyunca değişmeyen bu korkunç tarihe karşı çok başka bir şey söyler bizlere. 19 Temmuz 2012 tarihinde Kobani’de tutuşan özgürlük kıvılcımı Rojava Kadın Devrimi ile bütün halklar ve inançlar için özgür bir hayata döndü. Etnik, dini, mezhepsel ayrımların çatışma, ölme, öldürme, savaş, vahşet, zulüm, soykırım nedeni olduğu bir coğrafyanın tam orta yerinde bütün bu farklılıkları özgürce yaşamanın ana ekseni haline getirildiği bir yaşam modeli boy verdi.

1915 tarihinde Ermenilerin yaşadığı soykırım buralarda  devam ediyor ve buna karşı bir özgürlük modeli hayat buluyor… Bu noktada IŞİD ve Türkiye Cumhuriyeti aynı yerde duruyor. İttihatçı bir zihniyet bu iki yapının ortak özelliğidir. Mezhepçi, ırkçı, militer karekteri aynıdır. Onun için IŞİD’in bütün karanlık yüzü orta yere serilene kadar AKP/T.C. bu örgüte her türlü yardımı yapmaktan geri kalmadı. Bir şekilde bu yardımların bugün de devam ettiği düşünülüyor. Aslında IŞİD Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu coğrafya için öngördüğü karanlık iklimin temel bir karakteridir. Kobani’deki direniş bütün bu kirli politikaları deşifre ettiği için Tayip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu korkunç bir dil ile Kürt  Hareketine, HDP’ye, PYD’ye saldırıyor.

Bu noktada Kürt Hareketi, HDK, HDP, DBP, PYD ve diğer bütün yapılar tarihi bir görev ile karşı karşıyalar. Anadolu ve Mezopotamya halkları için 1915 Ermeni Soykırımı tarihsel bir kırılmadır. Osmanlı İmparatorluğu Ermeni Soykırımı ile bu coğrafyayı halklar mezarlığına dönüştürmek için ilk adımı atmıştır. Bugün bir yüzyıl sonradan bakıyor, konuşuyor ve de tartışıyoruz. Bu coğrafyada yaşanan bu soykırımı görmek, yaşananları anlamak ve de özür dilemek için en çok söylem geliştiren Kürt Hareketi ve de eksenindeki yapılardır. Bu noktadan daha ileriye bir adım atmanın tam zamanıdır. Bu şekilde Kobani/Rojava’da gelişen halkların bir arada özgür yaşama idealine daha da güç katmak mümkün olur.

Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı vesilesiyle 2015 yılı için Türkiye Cumhuriyeti yoğun bir hazırlık içinde, çeşitli buluşma, etkinlik ve de çalışmalar ile gelebilecek uluslararası baskıyı bertaraf etmeye çalışacak. Bunun bir adımı da Ermeni gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan’ın Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanı yapılmasıdır. Bir Ermeni için böylesi bir görevin bu dönemde kabul edilmesinin tartışması bir yere bırakılacak olursa, tam da bu noktada başka bir sözü ve de eylemi olan HDP ve de HDK da bir çalışma içinde olabilir. 24 Nisan 2015 tarihinde mesela Diyarbakır’da büyük bir buluşma düzenlenebilir. Buluşma öncesinde Ermeni Soykırımı’na dair sözü, çalışması, eylemi, etkinliği olan kişi, yapı ve de grupların katılacağı iki günlük bir sempozyum olabilir. Bu sempozyum ile “evet Kürtlerden kimileri de bu soykırımda yer almıştır, yanlıştır, özür dilenmelidir”in ötesinde pratik/somut atılması gereken adımların konuşulması ve de bütün bunların pratik seyri için mekanizmaların oluşturulması gerekir.

Kobani’de başlayan ve Rojava ile bir statüye bürünen halkların ve de inançların bir arada özgür yaşaması bütün bu coğrafyanın bir parçası olan ve korkunç bir soykırım ile yaşadıkları topraklardan koparılan Ermenilerin yaşadıkları kentlerin, sokakların tekrardan bir parçası olması ile mümkündür. 1915 tarihinde bu coğrafyada yaşanan Ermeni Soykırımı ile hepimiz kaybettik, bir yüz yıl sonra bu sefer halkaların özgürce bir arada inşa edeceği bir hayat ile ancak özgürleşebiliriz. Bu coğrafyanın bu adıma, söze, eyleme ihtiyacı var; bunun öncülük adımı da HDK ve de HDP’ye düşer…