Kentli kardeşim, köylü kardeşim, emekçi kardeşim, Edirne'den Hakkari'ye; aş isteyen, iş isteyen, umut besleyen, barış isteyen kardeşim;  7 Haziran tam da senin günün.

Beklediğin umudu yakalayabilirsin, özlem duyduğun barışa dokunabilirsin.

Bir adım ötede değil, elinin altında, parmaklarının ucunda bu güç...

Soma'da katledilmiş, Roboski'de bombalanmış, Gezi'de kurşunlanmış, Doğu'da,  Orta Anadolu'da fakirliğe terkedilmiş, 76 milyonu sefil, 76 milyonu meyus halkım, 7 Haziran'da hesap sorabilirsin.

***

Erzurum'da evinde oturup "Ah vah!" eden kardeşim, pazar günü tam da senin günün.

Vicdanınla baş başa olacaksın, bu zulmü bertaraf edebilirsin. Yüz yıldır Erzurum'a çöreklenmiş olan faşizme bir tokat vurabilirsin.

Korku, seni yok etmeye and içmiş en büyük düşmandır. Korkarsan yok olursun, hiç olursun.

Bu zulme karşı koyan, bedel ödeyen, evi ocağı yanmış insanlara bakacak yüzün olsun istiyorsan vicdanını sorgula.

Üstüne titrediğiniz çocuklarınızın yaşıtları şu an Arap pazarlarında satılıyor. Bunu hatırlayın ve öyle karar verin.

***

Bingöl’deki kardeşim en bahtsızı da sensin. Kardeşinin zaafını kullanıp sana düşman ettiler.  Daha dün 9 çocuk babası bir canı katlettiler. İşkenceyle, ecirle öldürdüler. Vücudunda 33 kurşun çıktı.

Eşinin, çocuklarının, feryadı yürek dağladı. Kendisine dindar diyen zalimlerin nefreti bir ocağı daha söndürdü.

Dindarız diyerek aşını aldılar, evini yaktılar, diline, kimliğine yasak koydular, yetmedi canını aldılar. Sonra kardeşiz dediler, kirveyiz dediler. Böyle kardeşlik batsın diyemedik, inandık yalanlarına.

İnandık ve yanıldık...

***

Bir vesileyle İstanbul'a yolu düşen kardeşim, bugün en çok da senin günün. Acıdan kaçtınız, fakirlikten terk ettiniz evinizi barkınızı. Gelip İstanbul'a binbir umutla hayata atıldınız, ezildiniz, dışlandınız, gecekondulara itildiniz.

Siz İstanbul'da bu sefaleti yaşayadurun, Doğu'da taş üstünde taş koymadılar, yaktılar, yıktılar, kurşun sıktılar, bomba attılar. Sofrada bir kuru ekmek onca nüfus nasıl doyacak diyen, soran olmadı. O kuru ekmeğe göz koyup, bombaladılar Roboski'yi, Uğur'u bir duvar dibinde, ahalinin gözü önünde kurşuna dizdiler, Ceylan'ı bayırda havan topuyla parçaladılar.

Başınızı ne ağrıtayım anam babam, bırakıp gittiğiniz gibi devlet, zulmünden hiç eksik etmedi. Yani anlayacağın sen İstanbul'da sefaleti yaşıyorken, akraban, komşun, ahbabın da orada, fakirliğe terkedilmiş topraklarda zulmü yaşadı. Hâlâ da yaşıyor.

Şimdi sana düşen; kimsesiz kalmış, fakir bırakılmış, geçmişin hesabını sormak. Sahi o günlerin hesabını sormak ne de güzel olur. Kalabalık ailenle oturduğun tandır başını sana çok gören, dua okuyacağın mezarları elinden alan, düğünlerde gülüp oynadığın avluları harabeye çeviren, seni gurbette kimsesiz bırakan, devletten hesap sorsan ne güzel olur.

***

Ve Diyarbakır... Amed'a rengin...

Dün payına düşen yine kan oldu, gözyaşı oldu. Acıların ve ağıtların başkenti dün yine karalar bağladı.

Kopmuş bacağına aldırmadan, duvar dibinde zafer işareti yapan sevdamızı, sağduyumuzu,  vurdular.

Kimi öfkeyle, kimi yerde ölüme gülümseyerek; "ey zalim, seni Başkan yaptırmayacağız" diyor. "Size insanlığı da biz öğreteceğiz" diyenler ağırlıkta. Kızgınlar ama kaya gibi dimdik duruyorlar.

Acıya gülümseyen, zalime boyun eğmeyen yüz binlerce insan el ele tutuşup barışı kucaklıyor yine de.

Ey Türkiye'li kardeşim,  barış elimizi tut diyor Diyarbakır. Kolu kopanlar gülümseyerek, bacağı kopanlar zafer işareti yaparak size sesleniyor.

Elimizi havada bırakmayın. Bir zalimin hırsı için kıymayın barış ve kardeşlik umutlarımıza.

***

"Ben gelmedim dava için, benim işim sevgi için" diyen Yunus Emre'nin sevgisiyle herkesi kucaklayan,

"Hoşça bak kendine, alemin en seçkinisin sen" diyen Şeyh Galip'in büyük insanlığından ilham alan HDP, hepimizin kurtuluşu olabilir.

Sen yoksan bir eksiğiz...

Acıya gülümseyerek sana kardeşlik elini uzatan eli tutmazsan, yarın tutacak el olmayabilir. Kimi küser, kimi bombalara kurban gider...

Zalimin karşısında, demokrasinin yanında saf tutuyorum. Oyum HDP'ye.