1900 başlarında yaklaşık 13 milyonluk nüfusa sahip olan Osmanlı içerisinde, yaşadığı katliamlara rağmen 2 milyon civarında Ermeni nüfus vardı.
1894-96 yıllarında, merkez Sason olmak üzere tüm çevre illerde yaşanan katliamda 300 bin civarında Ermeni katledilmişti. 13 Nisan 1909 Kilikya katliamında 20 – 30 bin civarındaydı, katledilen Ermeni nüfus.
Osmanlı 1879 tarihinde Rusya ile yapmış olduğu savaştan yenik ayrılmıştı. Hem toprak ve asker kaybetmiş hem de hazinesi boşalmıştı. Kaybettiği her toprak parçası, oradan gelen verginin de kaybedilmesi anlamına geliyordu.
Saltanat çok sağlam değildi. İttihat ve Terakki cemiyeti 24 Temmuz 1908 tarihinde zor yoluyla meşrutiyet ilanını yaptırdı. Bizzat hükümetin içerisine girmedi ama desteklediği kişilerin vekil seçilmesi yoluyla hükümeti denetliyordu.
Ermeniler başta olmak üzere tüm gayrimüslimler üzerinde ekonomik baskılar oluşturuldu. Vergileri artırıldı. 1909 Kilikya katliamı hükümette etkin olduğu yılların başında meydana geldi. 1912 balkan savaşlarında yaşanan büyük kayıplar hükümeti yıpratmış, ekonomiye yeni darbeler vurmuştu. 23 Ocak 1913 tarihinde Bab-ı Ali de yapılan hükümet toplantısını basan cemiyet hükümete silah zoruyla el koydu ve yönetimi devraldı. Ülke çapında sıkıyönetimi aratan uygulamaları başlattı. İdamlar ve sürgünler yaşandı.
1914 Sarıkamış yenilgisi ve büyük kayıpların verilmesi, 23 bini cephede olmak üzere 100 bine yakın askerin ölmesi ve yaşananlara Süveyş ve Irak cephelerindeki yenilgiler de eklenince yaşanan sıkıntılar arttı. Yenilgi sonrası 500 bine yakın asker silahlarıyla birlikte orduyu terk etmişti. Bunlardan bir kısmının Ermeni ve diğer gayrimüslimlerden oluşması yeni katliamlar için bahane olacaktı.
İstanbul hükümeti Ermeni toplumunun silahtan arındırılması ve asker altındakilerin silahsız görevlere verilmesi kararını alır. Emirde “devlete sadakatle bağlı olanlara zarar verilmemesi” de vardır.
Dahiliye Nazırı Talat, 24 Nisan 1915’te Ermenileri silahlandıran ve isyanlara sevk eden! Hınçak, Taşnak ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, liderleri ile zararlı faaliyetleri bilinen Ermenilerin tutuklanması ve bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin uygun yerlerde toplanmaları talimatını içeren genelgeyi yayınlar.
Sadece İstanbul’da 235 kişi tutuklanır. Aydın, Samsun, Kayseri, Sivas, Diyarbakır, Urfa ve Antep illerinde tutuklananlarla birlikte sayı 556 ya ulaşır. Tutuklamaların bir kısmında kişiler ailesi ile birlikte alıkonulur.
Tutuklananlar Ayaş ve Çankırı toplama merkezlerine nakledilir. Henüz nakil esnasında içlerinden öldürülenler olur. Erzurum milletvekili Vartkes Serengülyan ile birlikte tutuklanarak Diyarbakır’a doğru yola çıkarılan, milletvekili, avukat ve yazar olan Krikor Zohrap, Urfa yakınlarında İttihat tetikçisi Çerkez Ahmet ve Nazım tarafından başı taşla ezilerek öldürülmüştü. (1)
Ayaş ve Çankırı merkezlerine sağ olarak ulaştırılan tutuklu Ermeniler ve ailelerinin hiç birisinden bir daha haber alınamadı.
27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan Tehcir (Sevk ve iskan) kanunu bir milyondan fazla Ermeni için ölüm demek olacaktı.
1 Haziran 1915 tarihinde zamanın resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak yürürlüğe giren ve diğer adı, “Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkında geçici kanun” olan Tehcir yasası iki maddeydi.
1. Vakt-i seferde ordu ve kolordu ve fırka (tümen) kumandanları ve bunlarin vekilleri ve müstakil mevki kumandanlari ahâli tarafından herhangi bir suretle evamir-i hükûmete (hükûmetin emirlerine) ve müdafaa-i memlekete (ülkenin savunmasına) ve muhafaza-i asayişe müteallik (ilişkin) icraat ve tertibata karşı muhalefet ve silâhla tecavüz mukavemet görürlerse, derakap (hemen) kuvve-i askeriye (askerî güçler) ile en şiddetli surette te'dibat yapmağa (akıllarını başlarına getirmeye) ve tecavüz ve mukavemeti (direnmeyi) esasından imha etmeye (yok etmeye) mezun (görevli) ve mecburdurlar.
2. Ordu ve müstakil kolordu ve fırka kumandanları, icabat-i askeriyeye (askerliğin gerektirdiği kurallara) mebnî(dayanarak) veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri kurâ(köyler) ve kasabat (kasabalar) ahâlisini münferiden (tek olarak) veya müctemi'an (toplu olarak) diğer mahallere sevk ve iskân ettirebilirler.
Yasanın birinci maddesi imha etmeyi ikinci maddesi ise sürgün etmeyi öngörüyor/ emrediyordu. Osmanlı toprakları içerisinde ne kadar Ermeni var ise sürgün için hazırlandı. O günün koşulları içerisinde kimisi tren vagonlarına tıkıştırılarak, çoğunluğu yaya olarak yurtlarından alınarak götürüldüler.
Resmi kayıtlarda 422 bin olarak görünen tehcir uygulamasına katılan Ermeni sayısının bir milyonu aştığı tahmin ediliyor. Sayının 422 bin veya bir milyonu aşkın olması önemli değildir. Bir insanın bile öldürülmesi katliamdır.
Resmi kayıtlarda yerinden alınarak gönderilen Ermenilerin ne kadarının gönderildiği yere varmış olduğu da muğlaktır. Resmi raporlarda, “kısman müsademelerde telef olduğu kısmen de firar ederek yerine varamadığı” yazılıdır.
Erzurum’da 128 bin Ermeni nüfusun 120 bini, İzmit’te 54 bin olan Ermeni nüfusun 50 bini, Sivas’ta bulunan yaklaşık 141 bin Ermeni’nin tamamı, Maraş’ta yaklaşık 27 bin Ermeni nüfusun tamamı tehcire uğramış/uğratılmıştır.
Osmanlı topraklarının neredeyse tamamında bulunan Ermeni nüfus yok edilmeye çalışılmış, tehcire uğrayanların çoğunluğu gidecekleri yere varamamış, yollarda katledilmiş ya da açlık, yorgunluk ve hastalıklarla ölmüşlerdir.
Hangi sebep ve yöntemle yapılmış olursa olsun bu uygulama Ermeniler için soykırım olarak görülebilecek bir katliamdır.
Tehcirden sonra da Ermeni’ler hep sürgün yaşadı. Kimliklerinden, dinlerinden, isimlerinden de sürüldüler, evlerinden ve yurtlarından sürüldükleri gibi.
Katliamı kınamak ve Ermeni kardeşlerimizin acılarını paylaşmak bir insanlık borcudur.
__________________
1. http://bianet.org/bianet/azinliklar/114071-krikor-zohrab-kimdir