"Dilsiz icimdeki ses" rumuzlu (vay be! "nick" yoğ idi rumuz vardı bir zaman) bir ekşi sözlük yazarı beni rüyasında görmüş. Bayıldım rüyaya, "Ben de orada olsam, ben de görsem dedim" neredeyse. Paylaşasım geldi:

"bu gece rüyamı renklendirdi kendisi. ‘renklendirdi’ doğru kelime zira ne zaman ece temelkuran adı geçse, twitter’ından daha yeni kaldırdığı arka planındaki renkli duvarın önündeki fotoğrafı geliyor aklıma. arka plan renkli kendisi ayna. her neyse, rüyamda böyle kitapçı gibi ya da kitap köşesi olan dernek gibi bir yerdeydik. kendisi kitapların önündeki bir masa/stant gibi bir şeyin yanındaydı. sanırım kitap imzalıyordu ama öyle kitap imzalanan yerler gibi bir yer değildi. çok samimi bir ortamdı. hani olur ya kurbağa sevenler derneği mesela; insanları oraya toplayan bir neden vardır. ortak paydamızın olduğu bir mekan. oturma yerleri falan bildiğiniz ev gibi. ama bu masalı ortam falan evin girişi diyelim ve çok geniş bir giriş. sanki hollywood filmlerindeki gibi bir mekan. ilk gördüğümde kendisi biraz yorgun gibi. aslında yorgun değil, sanırım ileriki yaşlardaki ece temelkuran gibi. yaşlanmış sanki. ama yine çok sevimli. saçları at kuyruğu şeklinde. her neyse, benim bir şeyden dolayı içerdeki odaya geçip gelmem gerekiyor. içimden geçiriyorum: hemen gidip geleyim kendisiyle vakit geçireyim. geçiyorum içeriye bakıyorum orası daha kalabalık. bir şey üzerine tartışıyorlar. baktım elif şafak da orada (allahım ne entelektüel bir rüya). elif şafak böyle üzgün kırgın bir halde. orada ece temelkuran’ın kitabını bulamamaktan yakınıyor. derken elif şafak’ın bir erkek kardeşi var rüyada. ona söylüyor küçük bir çocuk gibi. o da gelip soruyor ve veriyor ece temelkuran. ben tekrar ece’nin yanına dönüyorum (rüyada gördüm tanıştım ya artık ece diye hitap edebiliyorum, aslında abla diye de hitap edebilirim.)

rüyanın en bomba kısmına gelirsek. ben başta bahsettiğim mekanın giriş kısmına geldim. ece temelkuran da bugünki haline gelmiş. yani genç haline. oturma grubunda üç kişiyiz. diğer kadını hatırlamıyorum. ve bahsettiğim bomba kısım ece temelkuran’ın kucağında bir bebek (entelektüel rüyanın geldiği noktaya bakar mısınız, hem de daha entellektüel kısmı başlamadan). bir yaşını doldurmak üzere olan ve vücudunda çok sayıda bembeyaz ve ısırmalık yerler barındıran, ağzında yalancı emzik, saçları kahküllü ve düz, simsiyah göz bebekleri küçük küçük, kolların ve ellerin muhtelif yerlerinde boğumların sıraya geçtiği, beyaz ve yazlık kıyafetler giydirilmiş tombalak bir erkek çocuğu. rüyanın başında aynı mekanda kitaplar üzerine mülahaza paylaşacağımızı düşünürken ece temelkuran bana bir bebek hakkında böyle de yapar, şöyle de eder, bakımında şu da gereklidir, şöyle de şımarır, aman da nazlanır gibi bir sürü şey anlattığı bir noktaya geldik. ha bu beklentinin karşısında böyle bir şeyin gerçekleşmesinden rahatsız mıyım, kesinlikle değilim. hele de bu yazacağımı duysa çok şaşırır herhalde ama hem bebeğe abidik gubidik yapıp hem de altını değiştirişi vardı ki çok sevimli gözüküyorlardı (biliyorum hem dernek/kitapçı gibi bir mekan hem de çocuk altı değişiliyor. e dedim ya işte samimi bir ortam). uyandım, allahım bilinçaltımda neler dönüyor dedim. her şey birbirine karışmış. rüyanın içeriği ne olursa olsun kendisiyle aynı ortamda bulunup konuşmaktan ötürü çok mutlu oldum. bu gece de sahurda aynı şeyleri yiyip yatmadan önce bir yazısını okuyacağım. bakalım tekrar işe yarayacak mı?"