Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu Hakkari’nin Şemdinli ilçesine gitti, fotoğraflar çektirdi ve izlenimlerini yazdı. Bütün bu “gazetecilik faaliyeti” hakkında çok şey söylenebilir, söylenmeli de. Ben sadece onun izlenimlerinden bir bölümü ele almak istiyorum.

Berberoğlu, foto muhabiri Sebati Karakurt ile Şemdinli’de turlarken kendisini TV’den tanıyan bir esnaf yaklaşmış ve “Seni seviyoruz” demiş. Berberoğlu’nun “eyvallah” cevabı üzerine de “Ama çok sertsin bize” diye devam etmiş. Bunun üzerine Berberoğlu sormuş: “Siz kim, biz kim?” (Muhabbetin devamında Şemdinlili esnaf “Unutma ki Türkler ile Kürtler birbirini çok sever” deyince Berberoğlu “Anladım ama lafım sana değil PKK’ya” cevabını vermiş ve esnaf da “Öyle deme, onlar bizim çocuklarımız” diyerek olayı özetlemiş.)

Türkiye kimlerindir?

Devletin en üst düzey isimlerinin bile defalarca “ret, inkar ve asimilasyon devri kapandı” diye vurgulamasına rağmen hâlâ logosunun yanında “Türkiye Türklerindir” yazmaya devam eden bir gazetenin genel yayın yönetmeninin, Şemdinli gibi Kürt sorununun en yakıcı olduğu bir yerde “Siz kim, biz kim?”diye sormaya hakkı var mıdır? Bence yoktur.

“Geçmişin asla ve kat’a tekrar etmemesi içi elimden geleni yapacağım” diye söz veren ülkenin en önde gelen gazetesinin en önde gelen yöneticisinin, (tabii eğer bu sözünü samimi bir şekilde yerine getirmek istiyorsa) Türkiye’de iki ayrı kamuoyunun şekillendiğini, birinin sevindiğine diğerinin üzülüp; birinin üzüldüğüne diğerinin sevindiğini görmesi, daha doğrusu bu gerçeği kabullenmesi ve bu kötü gidişin önünü almaya yönelik adımlar atması gerekir.

Peki nedir bu adımlar? Türkiye’de egemen medyanın en büyük sorunu Kürtlerin hassasiyet, talep ve beklentilerini ikinci plana itmesi, görmezden gelmesi veya bunları devletin çizdiği sınırlar içinde görmesidir. İşin garibi, devlete bu da yetmiyor ve medyanın Kürt ve PKK sorunları hakkındaki yayınlarına yeni kısıtlamalar getirileceğinden söz ediliyor.

Hangi coğrafya?

Berberoğlu’nun izlenimlerinin temel izleklerinden biri Şemdinli’ye gitmenin, orada vakit geçirmenin hiç de imkansız olmadığı. Bu açıdan bakıldığında BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın o saçmasapan “PKK şu kadar kilometre kareyi kontrol ediyor” çıkışına da cevap vermiş oluyor.

Ne var ki bu tartışma son derece aldatıcı. Çünkü Türkiye’nin Kürt sorunu, esas olarak, sanıldığı gibi Güneydoğu coğrafyasında değil, Türkiye insanının zihinsel coğrafyasında yol alıyor. Dolayısıyla hedef Türkiye’de mevcut olan her iki kamuoyunun zihin ve kalbini kazanmak ve bunu başardıktan sonra da bu ikiliği tekrar tekliğe indirmek olmalı.

Bu da herhalde “hepimiz kardeşiz” gibi bir yerden sonra hiçbir işlevi olmayan sloganların ardına sığınmakla ve Kürtlere, kendilerine sunulana razı olmalarını dayatmakla mümkün olmaz.

Bunun yerine örneğin yola “Türkiye herkesindir” diyerek koyulabiliriz.

Gerisi gelecektir.