"27 Mart tarihinde yapılan YGS sınavının ardından Dev-Lis'liler her yıl olduğu gibi yine sokaktaydı. Saat 15.00'te Yüksel Caddesi'nde toplanan Dev-Lis'liler buradan Milli Eğitim Bakanlığı'na yürümek istedi ancak polis barikatıyla karşılaştı. Polisle yapılan görüşmeler sonuçsuz kalınca oturma eylemi başlatan Dev-Lis'liler yanlarında getirdikleri taşlarla polis barikatının önüne kale kurup sırayla polise şut çektiler. Eylemi izleyen halk da bu esnada şut çekmek için birbiriyle yarıştı. Gol olan topların polislere çarpışıysa izlenmeye değerdi. Zor durumda kalan polislerin 'Bayraklarınızı kapatıp, slogan atmadan yürüyecekseniz' talebi Dev-Lis'liler tarafından kabul görmedi. 'Yürütmüyorsanız, uçarak gideriz' diyen Dev-Lis'liler 'süperman' t-shirt'ü giyen bir arkadaşlarını omuzlarıyla yukarı kaldırarak barikatın üzerinden geçirmeye çalıştı. Bu sırada kitle 'Dev-Lis uçuyor, barikatı geçiyor' sloganları attı. Daha sonra barikatın önünde 'birdirbir' oynayan grup, oyuna polisleri de dahil etmek istediyse de ikna edemedi."

BAŞINIZA GELEBİLECEKLER

Doğarken annenle babanın yeterli parası olmazsa hastanede rehin kalabilirsin. Ne yapalım yavrum, hayat adil değil ve bizimkisi sosyal devlet değil! Bu badireyi atlatıp dünya üzerinde kazasız belasız birkaç yıl geçirmeyi becersen bile belediyenin yolda açtığı bir çukura düşerek ya da toprağa döşenmiş mayınların elinde patlamasıyla ölebilirsin. Çok büyümene gerek yok; bir kurşun isabet edebilir sana. Örneğin, evinin balkonunun demirlerinden aşağı bakarken. İlkokuldasın diyelim ki, kötü aşılar yüzünden ölebilirsin. Okulunuzun yanındaki eylemde kullanılan gaz bombasından zehirlenerek ölebilirsin. Ya da otobana yoksul insanlar için üst geçit yapılmadığı için de eyvallah diyebilirsin dünyaya. Dedim ya hayat adil değil ve sosyal devleti ara ki bulasın. Kız veya oğlan fark etmez, sandalyeye oturunca ayakların yere değiyorsa tecavüze uğrayıp sonra da öldürülebilirsin. Ve hatta tecavüze uğramana rağmen "Rızası var" diyebilirler senin için. Kusura bakma, burası adil olmadığı gibi vicdansız da bir ülke. Genç kız ve delikanlı olurken sokaklardaki çetelerin, kabadayıların, ayıların, uyuşturucu tacirlerinin ve hatta kendi anne babanın şiddetine maruz kalarak da boylayabilirsin öte tarafı. Çok zengin olmadığın için gazeteler haber yapmaz katledilişini. Şansın varsa üçüncü sayfaya çıkar hayatın boyunca çektirdiğin tek fotoğraf olan ilkokul kaydı vesikalığın. Biraz daha büyüdün diyelim, bir şekilde liseye geldin. Öğretmen dayağıyla sakat kalabilirsin, işler ters giderse ölebilirsin. Trafik kazasında gidebilirsin ve sadece birkaç bin lira alır ailen senin için, taksit taksit. Tabii bütün bunlar olurken aile baskısı, hayatın anlamsızlığı yüzünden intihar etme hakkın da baki. Ne de olsa bunun için yeterli nedenin olduğunu kolayca düşünebilirsin. Ama diyelim ki bütün bu adaletsizliklerle başa çıktın, hayattasın ve liseyi bitirip kendini üniversiteye atmak üzeresin. Bu kadar zahmetli bir yolculuğun sonuna gelmişken bir de maruz bırakıldığın sınav zulmünün bile adil değerlendirilmeyeceğini, sahtekârlık yapılabileceğini öğrenince ne yaparsın?

GENÇLERDEN BAHSEDİYORUZ BEYLER!

Önceki gün Dev-Lis'liler yürüyordu İstiklal Caddesi'nde. Bağırıyorlardı sağanak yağmurun altında. Yukarıdaki haber onların sitelerinden alınma. Sakın politika yapmak için çok küçük olduklarını düşünmeyin. Bunlar her gün faşist, gerici, iğdiş edici devlet ve hükümet politikalarıyla uzlaşmaya zorladığınız yani üzerinde 24 saat politika yaptığınız çocuklar. İçine doğup büyürken başa çıkmak zorunda kaldıkları onca adaletsizlikten sonra bir de "şifreli" bir zulme maruz kaldıkları zaman ne yapmalarını bekliyorsunuz? Size iman etmelerini mi? Sizin zulmünüz şifreliyse onların isyanı da şifreli mi olacak sandınız? Gençlerden bahsediyoruz beyler! Hayatla beş kuruşluk çıkar ilişkisi bulunmayan dolayısıyla "eyvallah"ı olmayanlardan. Ne derlerse haklılar.