Dönem dönem duygularımı sana mektup yazarak ifade etmeye çalıştım. Katledildiğini öğrendikten sonra Ermeni olduğunu öğrenen dostlar beni aramıştı. Bizlerden biri olduğunu öğrendikten sonra akrabalığımızı fark ettim. Kısa bir süre sonra aileni ziyarete gelmiştim. Tam dokuz sene oldu...

Bazen ruhlar arada kalır diye hissederim. O ruh her daim haksız bir şekilde veya erkenden başka diyarlara göç ettiği için arada kalır diye düşünürüm. Bazen beden ölür, ruh hep yaşar. Senin ruhunun da dokuz yıl boyunca arafta olduğunu düşündüm...

24 Nisan’da, Paskalya zamanı ve Ermeni bir asker olmandan ötürü katledilişin... Süreç boyunca verilen yalan ifadeler zaten bir şekilde trajedinin ne vahim bir halde olduğunu gösteriyordu...

Biliyor musun, askerde yan yana olduğun ve sana bu kötülüğü yapan kişi ceza almış. İlk etapta içimize bir su serpildi gibi görünüyor. “Peki o tetiği çektirenlere ne oldu?” diye soracaksın. “Orasını karıştırma!” diyeceklerdir. Bu tetiği çektirenler ortaya çıkarsa zaten ülkede çoooook ama çooook şey değişir...

Sen gittikten sonra kız kardeşin ait olduğu toprakları bırakıp, o güzel çocuğunu başka diyarlarda yetiştirmek ve korumak için buraları terk etti. Baban Garabet Ağpariğimin ruhen sürekli seninle yaşadığı her gördüğümde yüzünden anlaşılıyor. Ne var ki yeğenin büyüdü. Maman, Ani Kuyriğim bu süreçte hiç alışık olmadığı halde, basın açıklamalarında, panellerde ve ve ve birçok platformda yaşananların tekrar etmemesi için çaba harcadı.

Maman Ani, Kuyriğin Lerna mahkeme sonucu belli olunca sosyal medya sayfalarına ''SEVİNMEK Mİ ÜZÜLMEK Mİ?” yazmış. Kuyriğin Lerna'nın yazdığı gibi ''Hissedebilmek en ağırından.'' Ailenin içindeki ağır isyanı sanırım ruhen hepimiz taşıyoruz, hem de “EN AĞIRINDAN”.

Ailenin bu paylaşımlarını gördüğüm iki günden beri ailene bir şey yazmak istedim ama yazamadım. Dün akşam senin anmanı birlikte yaptığımız dostlar yazdılar. Ani Kuyriğe mesaj atalım dediler…

“Ne yazabiliriz ki?” diyebildim sadece. Ne söylenebilir hiç bilemiyorum. Bazen kelimeler tükenir ya hani, benim de tükendi.

Bu sabah düşünüp Mama’na yazdığım “Hepinizi çok seviyorum ve size sarılıyorum” demek dışında bir şey aklıma gelemedi…

24 Nisan artık bizler için sadece 1915’te sonsuzlukta yerini alanları andığımız bir tarih değil. Bu tarih aynı zamanda senin yıldızlar arasında sonsuzlukta yerini alman anlamına da geliyor. Bunu yaşadığım sürece, dilim döndüğünce anlatmaya çabaladım ve çabalayacağım. Bu da sana sözüm olsun...

Belki kısa hayatında bir nebze topluma kocaman bir mesaj verdin. Bu coğrafyada öteki olmak çok zor! İster politik ol, ister sus evinde otur. Eğer senin kimliğin ötekiyse ..............................!!!!

Yazımın başında da söylediğim gibi ruhlar bazen arafta kalır. Umuyorum mahkeme sonucuyla biraz ruhun hafiflemiştir. Bulunduğun yerde ruhu arafta olan tüm yıldızlarımıza selam olsun...

Bizlere düşen de, sizlerin acısını “Hissedebilmek en ağırından”.