1980 sonrası yaşananlar aksiyon dolu bir sinemanın fragmanı gibi! Kan, gözyaşı, ihtiras! Eminim insanların büyük çoğunluğu kapıların arkadan da kilitlendiğini 1980’den sonra öğrenmiştir! ANAP iktidarı ile başlayan “Benim memurum işini bilir” mantığı bugün yerini “Benim milletvekilim işini bilir” söylemine bırakmıştır! Türkiye Hacivat-Karagöz oyununda olduğu gibi milletvekili ve bakanların ağzından çıkan sözlerle oyalanır olmuştur! Barışın en çok dillendirildiği bir ortamda savaş son sürat devam ederken barışa en çok destek olması gerekenler savaş çığırtkanlığı yapmakta!

Geçmişi ırkçı ve gerici söylemlerle dolu olanlar bugün kendini “ilerici” diye lanse ederken sol’un “Sosyal Demokrat” kesimini oluşturduğunu söyleyenler halkları “biz ve onlar” diye ikiye ayırma gayreti içerisine girmişlerdir. Oysa yeryüzünde insan bir tek sevişirken eşit değildir ve savaş hiç bu kadar barışa muhtaç olmamıştır.

Kuşkusuz siyasette durumu olduğundan daha iyi gösterme çabaları daha önceden de vardı lakin son 10 yılda olduğu kadar değildi! Hükümet bugün öyle bir tablo çizmeye çalışmaktadır ki insan inanmıyor bazen bu topraklar üzerinde yaşadığına!

Öyle günler yaşıyoruz ki sanki AKP yıllardır bu ülkede barışı istiyormuş da BDP, CHP ve benzeri partiler buna engel oluyorlarmış gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor! Büyüme hızı alabildiğine yüksek, işsizlik tunne, barış kapıda, istihdam göklerde, maaşlar yüksek, borç harç zaten yok, komşularla ilişkiler eskisinden daha iyi! Bizimkisi maksat muhalefet olsun! Kendi kendimize gelin güvey olup duruyoruz!

Oysa yaşananlar hiçte öyle değil! Bir takım rakamlar ve tablolar çizerek durumu anlatmaya çalışmak yersiz! Zira onu yapanlar çoktur bu ülkede! Ve belki de bu yüzden kimse bir şey anlamıyor yaşadıklarından! Bu yüzden birazda pratikten örnekler vermek gerek!

Sabah evden çıkarken eşinin yanağına öpücük kondurup “Akşama görüşürüz hayatım” diyen insan sayısı azalıyor bu ülkede! Geçim derdi önüne geçmiştir sevginin ve aşkın. Bayram ziyaretlerinin azalmasını sadece teknoloji ve cep telefonu mesajlarına bağlayanlar biraz da bir yerden bir yere gitmenin ne kadar masraflı bir iş olduğunu hesaba katmalıdır artık! Ziyaretleri ya da misafirlikleri büyük ölçüde azaltan mesajlar değil masraflardır oysa!

Dolmuşta, önünde oturan adama para uzatmaya çekinen insanlar çoğaldı yurdum topraklarında! Bir sinir bir asabiyet! Her an “Babanın uşağı mı var kardeşim” cevabıyla karşılaşma tehlikesi yaşıyor insanlar! “Müsait yerde inecek var” diyen yolcuları 5 dakika sonra indiriyor bazı şoförler! Üstelik “En müsait yer burası kardeşim, işine gelirse” der gibi!

Birine adres soruyorsun “Burnunun dikine git” diyor bir başkası! Adetler değişiyor, gelenekler, görenekler! “Evlenince pembe panjurlu bir evimiz olacak” sözü karın doyurmuyor artık! “Panjuru manjuru boş ver başımızı sokacak bir yer olsun yeter” diyor sevgililer!

Pınarın başında su doldururken başlayan aşkların yerini başka şeyler aldı artık! Merhabanın yerini “slm”, dostun yerini “kanki”, nasılsının yerini “nbr” aldı! Aşklar alayına gidiyor alayına geliyor! Güzel sözcükler fayda etmiyor artık! “Seni öküz gibi seviyorum” diyor birisi, birisi “Hayvaaannnn” diyor! Ötekisi gülüyor “Biz ne dedikkk” diyor!

“Büyüyünce ne olacaksın” sorusunu “Emlakçı olacağım öğretmenim, dünyayı kiraya verip anasını satacağım” diye cevaplıyor öğrenciler! Evde yaşananlar çocukların beynine kazınıyor! “Baban ne iş yapar” sorusuna “Annemi döver öğretmenim” diyen çocuklar var! “Başkan ne iş yapar” diyorsun “Beni de döver öğretmenim” diyor çocuklar!

Komşuluklar yok oluyor, olanlarda suyunu çıkıyor! Bir stres, bir telaş, bir kavga! Bir fincan kahvenin yerini hiçbir şey doldurmuyor artık! Kimsenin bir şey yapacağı yok gibi! Artık başka bahara ertelemek istemiyoruz ümitlerimizi! En iyisi mi herkes komşusunun kapısına vurup biraz sükûnet istemeli:

- İyi akşamlar hanım teyze, annem varsa bir avuç barış istedi!..