Eğitim bilimiyle ilgili yapılan tüm çalışmalarda soyut öğrenme yöntemleri reddedilerek gözleme dayalı somut yaşantılara vurgu yapılır. O yüzden şiddetle önermekte fayda vardır. Abartmıyorum, Türkiye demokrasi tarihi için somut bilgileri gözlemleyeceğiniz, göreceğiniz yer İzmir Işıkkent ve Konya Aykent’tir.

Türkiye’nin demokrasi tarihini orada üretim yapan ayakkabıcılardan pamuççu muştasının neye yaradığını bizzat gözlemleyerek somut olarak öğrenmek mümkündür.

Mümkündür çünkü Tanzimat diplomatı Fuat Paşa’nın ”Bir devlette iki kuvvet olur. Biri yukarıdan biri aşağıdan gelir. Bizim memlekette yukarıdan gelen kuvvet cümlemizi eziyor. Aşağıdan ise bir kuvvet hasıl etmeye imkan yoktur. Bunun için pamuççu muştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız. O kuvvetler sefaretlerdir” cümlesi Türkiye demokrasi tarihinin özetidir.

Bu anlamda ayakkabıcıların işlerini daha iyi yapabilmek için ayakkabısını dayadığı metal düzenek olan pamuççu muştası Türkiye demokrasi hareketinin elini güçlendiren uluslar arası örgütler, elçilikler ve anlaşmalardır.

Bu nedenle Türkiye’nin demokrasi tarihi yurtdışında gerçekleşen uluslararası konferanslar, Avrupa’daki demokratik gelişmeler ve antlaşmalar ürünüdür.

İlk defa ”gavura artık gavur denilmeyeceği”, herkesin can ve namusunun güvence altına alındığı ve böylece Osmanlı hoşgörüsünün bütün detaylarıyla ortaya çıktığı Tanzimat Fermanı Fransız İhtilalinin etkilerini azaltmak ile Mısırlı Mehmet Ali Paşa karşısında Avrupa desteğini devşirmeye dönüktür mesela.

Islahat Fermanı da çok farklı değildir. Rusya’nın Osmanlı’ya müdahalesini engellemek ve Paris Konferansı’nda Osmanlı iddialarını daha güçlü savunmak için devletin vatandaşına verdiği bazı haklardan ibarettir.

Meşrutiyet, cumhuriyet detayına girmeden çok partili hayatın başladığı Demokrat Parti dönemine gelelim. Demokrat Parti, İkinci Dünya Savaşı’nı demokrasi bloğunun kazanması ve San Fransisco Konferansı’nın sonucudur.

Dahası da var. Özal döneminde anti-demokratik 141., 142. ve 163. maddelerin kaldırılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, Türkiye’nin AET’ye üyeliğinden bağımsız değil.

Yine Ak Parti hükümetinin henüz kurumsal iktidarını kuramadığı ilk dönemlerde anadilde basın-yayın hakkı, 301. maddenin kaldırılması tamamen Türkiye’nin Avrupa Birliği projesiyle ilgilidir.

Sözün özü, tarihçiler Orta Asya Türk devletlerindeki kurultaylarda, Osmanlılarda Divan-ı Hümayun’da, cumhuriyette Atatürk’ün rakı sofrasında demokrasi arama fantezisinden artık vazgeçsin.

Demokrasi bu toprakların, bu politikacıların ağırdan ve çok pahalıya aldıkları bir ithalat ürünüdür. O ürünün ithalatının lojistiği Paris Konferası’nda, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nda, Avrupa Birliği’nin İlerleme Raporların’da, konferanslarında ve uyum yasalarındadır.

O yüzden pamuççu muştasını küçümsemeyin. Işıkkent’e, Aykent’e gittiğinizde bir ayakkabı için önemini görün ve AB İlerleme Raporu’nu ”devran bizim” diye çöpe atanların ayaklarına nasıl kurşun sıktığını görün.