Samanyolu televizyonunda yayınlanan ‘Beşinci Boyut’ dizisinin yönetmeni Hasan Kıraç’ın, ilk uzun metrajlı denemesi olan ‘Birleşen Gönüller’ filmi, cemaat okullarının propagandasının gölgesinde kaldı.

İkinci Dünya Savaşı’nda dönemin şartlarından dolayı ayrılmak zorunda kalan 1 günlük evli Cennet ile Niyaz’ın, yıllar sonra Kazakistan’da açılan cemaat okulu vasıtasıyla kavuşmalarını anlatan ‘Birleşen Gönüller’ filmi, gerçek hikayeden esinlenerek beyaz perdeye aktarıldı. Bu denli zengin ve belgesel içerikli malzemesine rağmen, cemaat okullarının propagandasından dolayı sinematografik yapısı zedelenen film, yönetmenin televizyonculuk geçmişinden dolayı da olumsuz etkilenmiş. Elbette Cennet ile Niyaz’ın buluşmaları cemaat okulları vasıtasıyla olmuş ama arkada kalması gereken bu tema, propaganda kaygısı ile ana fikirle yarışır hale gelmiş.

BU NASIL MÜZİK KULLANIMI?

İzleyicinin kafasında bu yönüyle tema kargaşasına neden olan filmin tek kusuru bu değil. Olur olmaz her yerde dramatikliği artırmak için müzik kullanılması bir başka ciddi sorun. Bir kere film müziğinin filme uygun bir tarzı olur. Ancak bu filmde müzikler birbirine çorba edildiği gibi, dünyada müzik kalmamışçasına ‘Beşinci Boyut’ dizisinin müzikleri de kullanılmış. Kafkas figürlü bir filmde keskeralaka duruyor ‘Beşinci Boyut’ dizi müziği ama yönetmen hakkında da şüphe uyandırıyor; müzik dağarcığının darlığı konusunda.

İLK YARI OLAĞANÜSTÜ SIKICI

Filmin bir başka sorunlu tarafı da, ilk yarının sonuna kadarki ritim bozukluğu. İzleyici bu bölümde çok sıkılıyor, hatta çoğu için ikinci yarıda salondan çıkma nedeni. Gerçi benim filmi izlediğim salonda cemaat okulu ve dershanelerinden gelen öğrenciler olduğu için salonu terk eden olmadı. Film ilk yarıda kendini anlatmak için çok zorlanıyor, bir türlü konuya giremiyor. Pat diye bir anda kendinizi filmin gerçek konusu içinde buluyorsunuz. O zaman dilimi de, birinci yarının ortalarından sonra. O zamana kadar filmin tamamen cemaat okulları ile ilgili olduğunu sanıyorsunuz. Sanıyorum yönetmen ilgiyi sona saklamış ama yanlış bir teknik izlemiş; hatta teknik yok bile.

SANKİ ROMAN OKUYORSUNUZ

Bir başka sorun da, filmde diyaloga yüklenilmesi. Sinema bir görüntü sanatıdır. Canınız bu kadar diyalog kullanmak istiyorsa roman yazsaydınız keşke diyesi geliyor insanın. Görüntü ile anlayabileceğiniz bir çok duygunun dille ifade edilmesi izleyici irrite ediyor, filmi de basitleştiriyor.

OYUNCULUK ZAYIF

Acımasız olabilir ama filmin eksikleri bunlarla bitmiyor. Oyunculuklar da kötü maalesef. Niyaz’ın yaşlılık dönemlerini oynayan Fikret Hakan, gençlik dönemini oynayan Serkan Şenalp ve mütevellilerden birinin babasını canlandıran Ferdi Akarnur, Yağmur Kaşifoğlu olmasa filmi götürecek oyuncu neredeyse yok. Üzgünüm ama dizilerden tanıdığımız Hande Soral’ın oyunculuğu bile kötüydü. Tiyatro izler gibi hissettim kendimi çoğu sahnede.

ÜLKENCİLER İLE İÇBAK OLMASAYDI…

Filmi kurtaran sanat yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler ile görüntü yönetmeni Uğur İçbak olmuş. Hele bir su altı sahnesi vardı ki, nefes kesici güzellikteydi görüntüler. Her ne kadar film sonunda öğrenciler alkış tutsalar da, filme dair söylenebilecek az sayıda iyi şey; Ülkenciler ve İçbak’ın performansı ile harcanan emek. Ama anlamak zor: o kadar masraf edilir, bu denli orijinal bir hikaye yakalanır, o zorlu şartlarda o kadar emek harcanarak film çekilir de, propaganda derdine neden harcanır? Hasan Kıraç eğer bunu yapmasaydı ya da hatta bu konu başka bir yönetmenin elinden çıksaydı beyaz perdede gerçekten bir yapıt izlerdik. Mustafa Ziya Ülkenciler ve Uğur İçbak da bir yere kadar bütün ideolojik kaygıların yanında elbette.

EMEK ZAYİ EDİLMİŞ

Temelde sanat sepet işlerinin sağ kesim tarafından iyi yapılmadığını düşünenlerden değilim ama ideolojinin altında ezilen bu tür yapıtlar maalesef bu kanıyı destekliyor. ‘Birleşen Gönüller’ sinematografik kaygılarla yapılmamış gerçi ama maalesef emek zayi edilmiş. O kadar propagandaya rağmen kimsenin aklında cemaat okulları kalmadı. Kendisinden beslenmesine rağmen ihanet edilmiş Niyaz ve Cennet’in trajik aşkı kaldı. O yüzden yaşasın aşk ve ideoloji bulaştırmadan aşk ile yapılan aşklar.