Hatırlarsınız; daha bir kaç yıl önce "sahte barış havarileri" Kürdistan ve Türkiye'nin meydanlarına çıkıp, barışı muştular, uzun uzun vaatlerde bulunur, televizyon ekranlarından "Benim Kürt Kardeşlerim" naraları atar ve çözümde ne kadar "kararlı" olduklarını anlatırlardı. Demokrasinin ne büyük erdem olduğundan dem vurur Kürt Meselesi'nin bu temelde ne kadar kolay çözüleceğini, ama bunun için kendilerinin iktidarda güçlü olmaları gerektiğini söyleyip oy isterlerdi avaz avaz... Barış gelecekti, yakılan köyler yeniden inşa edilecek, dünyanın en güzel coğrafyasının geniş arazileri, ovaları yeniden çiçekler açacak, en değme gençlerin parmakları tetikten çekilecek, kırlar şenlenecekti. Barut kokan ellere kına yakılacaktı. "Bir Oy"un lafı mı olurdu?...

Siyasi hayal tacirlerinin durumu bu olunca bunu "bilimle" buluşturacak, süslü laflar edecek "Strateji Uzmanları" devşirildi. Düzinelerce Stratejik Araştırma Merkezi türedi mantar gibi... Her gün gece yarılarına kadar upuzun ünvanlı adamlar kâh hararetli, kâh naif tartışmalarla konuk oldular evlerimize... Elbette "Benim Kürt Kardeşlerim"e "barış" getirecek iktidarı anlattılar janjanlı sözlerle, anlamadıkları dilden... Aslında hepimiz kardeştik, aslında bir düşmanlığımız yokmuş, aslında hepsi dış mihrakların oyunuymuş... Bundan sonra da her şey güzel olacaktı. Bu muktedir hükümet bunu başaracaktı.

Tüm bu fiyakaya, gösterişe rağmen Kürtler temkinli, kaygılı ama bir o kadar sükunetle izlediler bu mizanseni… Gözlerindeki ışıltı ve yüzlerindeki yarım gülümsemeyle pür dikkat kesilmişlerdi. Çünkü daha önce de birçok defa büyüttükleri umuttan “pişmanlık” duymuşlardı. Ne de olsa bunlar , "Osmanlı" torunlarıydı. Bunlarda film-fırıldak, entrika bitmezdi. Bitmedi de... Hemen ertesinde, "Kadın da olsa, çocuk da olsa" nidalarıyla birlikte minicik bedenler verildi toprağa peş peşe... Sonra... Sonra Soykırım Operasyonu… Plastik kelepçelerle teslim alınmak istenen bir irade... Bitirilmek istenen bir muhalefet. Diğer askeri, siyasi operasyonlardan bahsetmiyorum bile...

Az önce vurguladığımız o afili görüntü ve janjanlı sözlere rağmen Kürt Siyasal Hareketi’nin genel tavrını bir kaç cümle ile özetlemek mümkün:

-"Devletin yerleşik statükosunu, iktidar partisi tek başına ortadan kaldıramaz." 

-"Mevcut Hükümet bu statükoyu ve askeri vesayeti ortadan kaldırmak yerine sistemle uzlaşmakta, bundan nemalanmaktadır. Bu nedenle Hükümet statükonun devamından yanadır."

- Belki de bu değerlendirmelerin dışında en can alıcı belirleme "Barış mücadelesi, savaşmaktan daha zorlu geçecektir" cümlesidir.

Bu bir durum analizinin ötesinde, barış yolunda handikaplarla karşı karşıya kalınacağı gerçeğine de vurgu yapıyor. Bundan hareketle "Savaşa da, Barışa da Hazırız" belirlemesini hatırlatmakta fayda var. 

Peki ne oldu? Hafızalarda en taze yerini korurken yaşananlar, "Barış Güvercinleri", Kürt Kardeşleri’nin düşmanlarıyla ittifak yapmaktan geri durmadılar. Barbar tecavüz çeteleriyle bir olup Kürt Kökenli Kardeşleri’nin en değerli evlatlarını katlederlerken kol kola girdiler. İnsanlıktan çıkmış barbarlarla, Mehmetçikler, birlik olarak reva gördüler ölümü Kürt'e... "Düştü düşecek" deyip niyet beyanında bulundular "kardeşlerinin" gözlerine baka baka... Tabi tüm bunlar yaşanırken Kürt'ün göğsüne tarihin en büyük Onur Madalyası takılıyordu: Kobanê Direnişi!...

Rojava'da Kürtler özyönetimlerini tesis ederken elbette suskun kalmak bu iktidara yakışmayacaktı. Nasıl olsa Kürtler söz konusu olduğunda Suriye'nin, Irak'ın "toprak bütünlüğünü" savunmak "bu iktidarın" karakteriydi. "Türkiye'nin güneyinde, Suriye'nin kuzeyinde Kürt Yapılanmasına asla izin vermeyeceğiz" diye gözdağı verilen sadece Rojava Özyönetimi değil, Kürdistan'ın Bakur (Kuzey) parçasında Kürtlerin Birliği ve özgürlük yürüyüşüydü.

Gün itibariyle Türk Ordusu Kürtlere yönelik büyük bir taarruz başlatmış durumda... Açıktır ki bu saldırı, Kürtlerin Özgürlük Yürüyüşü boyunca kazanmış olduğu zaferlerden dolayı beslenen intikam güdüsüdür. Rojava Devrimi ve Seçim Zaferinden yani... Şimdi intikam adına PKK'in bulunduğu alanlara bombalar yağdırılıyor. Üstelik PKK ile barbar tecavüz sürüsü IŞİD'in ismini yanyana getirerek... Aynı karede göstererek... Aynı cümle içinde kullanarak... Buna söyleyecek bir çift sözümüz var:

    -PKK'yi bu şekilde itibarsızlaştıramazsınız!

    -Böyle davranmakla barbar tecavüz sürüsü IŞİD ile suç ortaklığınızı gizleyemezsiniz!

Konuyu toparlarsak; Kürtlerin Özgürlük ve Barış taleplerine AKP Hükümeti şimdiye kadar takındığı tavrı devam ettirdiği takdirde daha büyük yıkımların olması kaçınılmazdır. Rojava'da devam eden savaş sadece bir "Vekâlet Savaşı" düzeyinde kalacaktır. Asıl savaşın Bakur sahasında olacağını tahmin etmek için de engin öngörüye sahip olmak gerekmiyor. 

Tüm bu gerçeklikler ışığında Kürtlere savaş ilan edip bu ülkenin yoksullarının çocuklarını yeni bir bataklığa sürükleyen "Sahte Barış Havarileri"ne inandık mı? Elbette Hayır!!! Çünkü bunlar Osmanlı Torunu! Bunlarda fitne, fesat, fırıldak bitmez!!!