Başka ülkelerin siyasileri birbirlerine nasıl davranıyor bilmiyorum. Ne şekilde hitap ederler, eleştirilerinin sınırı nedir, hakaretin, küfrün, ithamın hududu nedir incelemedim. Bu nedenle "medeni" ülkelerin siyasetçilerinin üslubu hakkında çok fikir sahibi olmamakla birlikte, seviyenin bu kadar düştüğünü sanmıyorum.

Türkiye siyaset hayatına aklımız erdiğinden bu yana, tanık olmadığımız hakaret, duymadığımız küfür neredeyse yok gibidir. En yüce makam dedikleri mecliste bile, sokakta söylenmeyecek sözler havada uçuşuyor, hakaretler gırla gidiyor. 90'lı yılların başından bu yana takip ettiğimiz Özal-Demirel kapışmasında, Mesut Yılmaz-Çiller didişmesinde, yine Baykal ve diğerlerinin üslubunda söylenmedik söz kaldı mı sizce de?

Günümüz "Yeni Türkiye"sinde bu gelenek aynen, hatta daha hızlı bir tempoyla devam ediyor. Küfür, hakaret, aşağılama, fiziki şiddet, bel altı vurma ne isterseniz var. Hele seçim dönemlerinde ortaya savrulan kasetler Türkiye siyasetinin ne kadar "muassır medeniyetler seviyesine" geldiğine en büyük delildir.

Tüm bunlar bir kenarda dursun. Bu aralar kaynayan bir kazanı andıran ülkenin en popüler ithamı "Vatan Haini". Söylenenlere bakılırsa vatana ihanet eden edene... Herkes vatan haini... Bırakın muhalif parti üyelerinin birbirlerini ihanetle suçlamasını, yıllar yılı aynı safta yer almış, omuz omuza verip, sonradan yollarını ayıranlar, hatta ayırmayıp nadiren de olsa farklı görüşleri savunan partililer bile birbirlerine bu sihirli yaftayı yapıştırmaktan geri durmuyor: "Vatan Haini!!!"

Yıllarca bu tür muhabbetlere şahitlik ettik de alıştık. Tabi bu adamların Kürtler söz konusu olduklarında aniden yekpare olduklarına da alıştık. Birbirini her gün vatan hainliğiyle suçlayıp, birbirlerine her gün "şerefsiz" diyen adamların, Kürtlere karşı birdenbire nasıl "vatanperver" olduklarına tanıklık ettik. Kürtler, tekrar mevzu bahis olmaktan çıktıkları an, hepsinin birden bire vatanını satan, birer Amerika, Rusya, İsrail "uşağına" dönüştüğünü gördük. Anında "vatan haini" oluveriyorlar hemen. Böyle değişkenlik gösteren özellikleri var işte. Aç-kapa, aç-kapa...

Sistem partilerinin genel üslubunu, karakterini uzatmış olabilirim. Ama meselemiz bu değil. Meselemiz her türlü hırsızlık, yolsuzluk, katliam ve insanlık suçuna bulaşmış faşist iktidarla, onun payandasına dönüşmüş muhalefet partilerinin Kürtlerle alakalı ithamlarıdır. Hemen hemen her gün Kürt Siyasal Hareketinden birilerini hedef tahtasına oturtup, film sahnelerini aratmayan görüntüler eşliğinde linç edilerek "vatan hainliğini" ispatlanmaya çalışırlar. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'tan tutun, en mülayim vekile kadar bu vatan hainliğinden nasbini almayan kalmadı neredeyse...

Son olarak Cizre'de kelle koltukta, halkıyla beraber göğsünü zulme siper etmiş Faysal Sarıyıldız ile Van'da taziyeye katılan Tuğba Hezer için koparılan yaygarayı özellikle hatırlatmakta fayda var. Faysal Sarıyıldız'ın aylardır göstermiş olduğu irade, direniş bu iktidarın nazarında vatan hainliğiyle adlandırılabilir. Ancak Kürt halkının nazarında şu an olmasa da "Onurlu bir Kürt" olarak tarih boyunca anılacağı kesindir. Yine, Tuğba Hezer'in ölenin kimliğine bakılmaksızın dini, toplumsal, kültürel değerlerine, örf ve adetlerine bir bağlığında göstergesi olarak katılmış olduğu taziye nedeniyle yaftalanması Kürtlerle, Türklerin ciddi bir ayrışma eşiğinde olduğunu gösteriyor.

Bir defa "vatan" kavramını doğru irdelemek değerlendirmek gerekiyor. Şu an devletin tüm mekanizmalarıyla vatanlaştırmak istediği toprakların asıl sahibinin Kürtler olduğunu bilince çıkarması gerekiyor. Aslında hainlik diye yaftalamak istedikleri kişilerin tam da "vatanda" gerçek sahiplerin söz sahibi olabilmeleri için bir irade ortaya koyuyorlar. Yani özünde Kürtlük adına "vatanperverlik"...

Kürtler, Türkiye Kurtuluş Savaşında, savaşıp öldüyse, bu coğrafyayı "ortak vatan" belledikleri içindi. Ancak günümüz "Yeni Türkiye"sinde duygu bağlarının hızla bitirildiği bir süreçten geçerken, aynı frekansta düşünmesi söz konusu değildir. Demem o ki vatan dedikleri kavramın kriterleri. bugün itibarıyla Kürtler ve Türkler için farklılaşmıştır. Bu nedenle Türk egemen iktidarı için "hain" denen kişiler, Kürtler için aslında birer "kahraman" olarak görülmektedir. "Ortak Vatan" diye bir algı olmadığına göre, ortak bir kanı da yoktur.