Yürek yanmış, vicdan göçmüş bu topraklarda. Hiçbir şey acıtmıyor yüreği cana kıyan bu namertlik kadar.

İnanın hiçbir şey bu duygusuzluk kadar sahici değil! Ne ölüm, ne açlık, ne buzlukta bekleyen ölü bedenler, ne de Cizre. Bütün bunlar düşlerde yaşayan acı birer öykü gibiyken, memlekete hakim olan ikiyüzlülük; tokmak gibi yüzümüze yüzümüze çarpmakta.

Sosyal medyada Cizre’de yaşananlar ile ilgili muhafazakâr tandanslı bir sitenin düşüncelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

"Kesin buda Filistin'den alıntıdır. Aslında Amerikan'ın yaptığı beyaz siyah ayrımına maruz kalmanız lazım ki bu milletin size gösterdiği kardeşliğin ve vefanın kıymetini anlayabilesiniz."

"Vicdan: Bunu Cizre’de olmayan olayları oluyormuş gibi gösteren sizler mi söylüyorsunuz. Duygu sömürüsü yapan sizlersiniz, bizler sadece Filistinli kardeşlerimiz için dua edip elimizden gelen yardımı göstermeye çalışırız, tıpkı Van depreminde orada zor durumda kalan kardeşlerimize yardım ettiğimiz gibi. Yazık ki fitneye yapılıp düşmanlarınıza uydunuz. Ve bunu da ne yazık ki haksız bir dava uğruna yaptınız. Ölüp gittikten sonra Yaradan'ın huzurunda anlayacaksınız... Gerçekten sizlere düşman gözüyle bakmadık, kandırıldığınızı bilerek ölmeden, acımasızca canlara kıymadan gözünüzün açılması için dua ile baktık. Umarım asıl düşmanlarınızı artık görürsünüz."

8 günlük yıkım ablukasından sonra; delik deşik olmuş binalar, payına kurşun düşen güvercinler, mezarlarda yer bulamayıp dolaplarda bekletilen cenazeler, elinde ekmekle eve yetişmeden dar sokaklarda vurulmuş yaşlı amcalar, çocuklar, kucağında bebeğiyle anneler... Resimlerde bile insanı esir alan bir cehennem var. Besbelli bir vicdansızlık talan etmiş Cizrelilerin evini, ocağını.

Bir anne kucağında bebeğiyle vurulmuş. Anne cansız yatıyor, bebeği yaralı. İkisinin de yüzünde, kollarında kurumuş kan var. Karnı da aç canım bebeğin ama yarası var, yarasına ağlıyor en çok.

Yara almayan, kurşun yemeyen duvar kalmamış Cizre’de. Bu bile tatmin edici değil neyi muhafaza ettiği belli olmayan ikiyüzlü memleket insanı için. Daha çok can, daha fazla kan istiyorlar.

Cemile'nin annesi Emine Çağırga "küçük kızımı 10 yaşında iken kaybettim" diyor ve devam ediyor: "Evimiz yüksek bir noktada. Cizre'den de çok patlama ve silah sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü, ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için Cemile'nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda Cemile'nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi."

"Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak uyudum. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik."

Kendilerini mütedeyyin yani dini inancı güçlü insanlar olarak tanımlayan bu kişiliklerin duygularına bir daha bakalım: "Kesin buda Filistin'den alıntıdır. Aslında Amerikan'ın yaptığı beyaz siyah ayrımına maruz kalmanız lazım ki bu milletin size gösterdiği kardeşliğin ve vefanın kıymetini anlayabilesiniz."

Bu durumda kardeşliğin ve vefanın kıymetini anlamayanlar Kürtler mi oluyor!

Neden Kürtler?

Mütemadiyen öldükleri için mi, haksızlığa uğrayıp zulme maruz kaldıkları için mi?

8 gün boyunca evlerinde açlığa, susuzluğa, cesetlerin kesif kokusuyla yaşamaya mahkûm oldukları için mi Kürtler kıymet bilmez oluyor?

Bu üstenci dil, bu nobranlık neyin nesidir?

Çoğu çocuk 21 insanın ölümünü yeterli görmediğiniz için mi, Amerika'nın ırkçı politikalarına atıfta bulunuyorsunuz?

Kızının cesediyle uyuyan anne, yarasına ağlayan bebek, evine ekmek almaya giderken keskin nişancıların vurduğu 75 yaşındaki amca duygu sömürüsü mü yapıyor?

"Eğer bu savaşı durdurmazsanız ölüm orucuna yatacağım. Ölümleri seyretmektense ölümü tercih ederim" diyerek kanla sulanmış bu topraklara, kan arzulayanlara insanlık dersi veren Leyla Zana mı duygu sömürüsü yapıyor?

Anadilinde sadece ağıt yakmalarına müsade edilen Kürtlerin, anadilinde eğitim talep etmesi; fitneye uymak mıdır?

Almanya'da yaşayan iki milyon Türk için "anadilinizde eğitim talep edin, aksi halde asimile olursunuz" diyenler, 20 milyon Kürt için böyle bir hakkı neden fitne olarak tasnif ediyorlar?

Kürtlerin dilini, kimliğini, kültürel haklarını talep etmesini haksız bir dava olarak görenlerin, Türk'ün gücü diyerek gece gündüz çemkirmesini nasıl izah edeceksiniz?

8 günlük ablukanın bilânçosu, dini bütün Türkiye insanının huzurunda toprağa verildi. Cizre halkı bugün cenazelerini toprağa verdi. O acılı, o öfkeli insanlar henüz evlerine döndü. İhtiyaçlarını karşılama fırsatı bulmadan abluka yeniden başladı.

Kürtleri acıyla imtihan etmeye doyamadınız, ikiyüzlülükten caymadığınız gibi!

Ölümü Kürtlere reva görerek Yaradan'ın huzurunda haklı çıkacağınızı düşünmektesiniz. Yanılgılarınıza kulak asmadığınız zaman Tanrı’ya buyruk yaptığınız ırkçılığın bile hoş karşılanacağına inanıyorsunuz. Türklerin iyi Kürtlerin kötü, Filistinlilerin haklı İsraillilerin haksız olduğuna inanç gibi bağlısınız.

Yanılıyorsunuz!

Ölü kızının saçlarına ve eline kına yakan annenin asaleti, o bitimsiz şefkat duygusu, reva gördüğünüz zulmü başınıza yakacak bilesiniz.