Sanki Jivkov döneminin kaynaştırma politikasının kurbanlarından biri değilmiş gibi konuşuyor.

Sanki ismi zorla değiştirilenlerden biri o değilmiş gibi davranıyor.

Sanki dini okulları ve camileri kapatılanlardan, sünnet olma, oruç tutma gibi dini gerekliklerin dahi yasaklandığı politikaların kurbanlarından ve/ya bu uygulamalara maruz kalmış Bulgar Türklerinden birisi değilmiş gibi ya da tüm bunları çok çabuk unutmuş biri gibi konuşuyor.

Bulgar Hükümeti'nin Türk isimlerini yasaklaması nedeniyle adı zorla Naum Shalamanov olarak değiştirilen Cep Herkülü, olimpiyat şampiyonu, dünya rekortmeni Naim Süleymanoğlu, severek, isteyerek ismini Ayşe, Fatma, Mehmet olarak değiştirip Türkiye adına olimpiyatlara katılanlardan rahatsızmış.

Neymiş efendim?

Zenci birisi Türkiye adına yarıştığı zaman üzülüyormuş.

Zat-ı muhterem “zenci birisinin ismi Ayşe, Fatma, Mehmet adı ne olursa olsun Türkiye adına yarıştığı zaman ben üzülüyorum, bunlar iyi bir şey değil” diyormuş.

Tam da şair Georg Tralk’ın,”nasıl da hastalıklı görünüyor büyüyen her şey” dediği gibi.

Tam da Addorno’nun “en iyi şeyler, bir kez kendi ağırlıklarıyla yol almaya başladıktan sonra akıllara sığmaz bir hunharlıkla sonuçlanma eğimlindedirler” dediği gibi.

Tam da ünlü felsefeci Cioran’ın "en büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumların arasından çıkar” dediği gibi.

Aslında Naim Süleymanoğlu’nun Vatan gazetesinde Nebahat Akkoç’a verdiği röportajda söylediği bu ırkçı sözler Süleymanoğlu’nun kişisel hikâyesini bilenler için Türkiye’nin son dönemde yaşadıklarının bir fotoğrafı gibidir.

Süleymanoğlu, Bulgar zulmünden kurtulup, Bulgaristan’da faşist uygulamalara uğrayan Türkler için nasıl umut olup bugün nasıl bir mağrura dönüşmüşse AKP’de cumhuriyetin ve devletin üvey evlatları için bir umuttan mağrura dönüştü.

Velhasıl Süleymanoğlu’nun mazlumdan mağrura dönüşünün hikâyesi AKP’nin mazlumdan mağrura dönüşüne benzerdir.

Bizim için Süleymanoğlu, milliyetçi politikaların kurbanı olan Bulgaristanlı binlerce Türk’ten biri olup Türkiye’de de milliyetçi bir politikaya bel bağlayan MHP’ye katıldığında zaten bitmişti.

Biz sadece rahmetli Turgut Özal’ın Süleymanoğlu’nun Türkiye adına olimpiyatlara katılması için verdiği 1 milyon dolara üzülüyorduk.

AKP de bizim için devletleşip Ankara kriterlerine esirleştiğinde zaten bitmişti.

Biz sadece yetmez ama evet deyip referandumdan sonra Türkiye’yi daha demokratik, daha özgürlükçü günler beklediğine kanıp evet dediğimize üzülüyoruz şimdi.