Sen göç etmenin ağırlığını bilir misin?
O gönüllü çıkılıp gönülsüz yürünen yolculuğu,
Göçü bilir misin?
Göç etmek;

***

17 yıl önce, bugün 1 Mart günü, meclise gelen tezkere reddedilmişti. AKP’nin ilk zamanlarıydı ve Erdoğan’ın kendi tabiriyle çıraklık dönemiydi. AKP Özal’dan sonra sekteye uğrayan liberal politikaları yeniden hayata geçirmek için Kemal Derviş’in ekonomik programına dört elle sarıldığı bir dönemin arifesindeydi. Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözecekti, AB sürecine Türkiye’nin dahil olması ve uyum süreci için düğmeye basmıştı. Böylelikle “ileri demokrasiyi” topluma vaat ediyordu. Geleneksel devletçi Ulusalcı kesimler AKP’nin bu politikaları karşısında darmadağın olmuşlardı. Toplumun çok geniş kesimlerinden destek alan AKP, liberalleri de arkasına alarak ülkede başka bir siyasi rüzgâr estirmeyi başarmıştı.

ABD’nin Irak’a saldırı planlarının ve yalan haberlerinin bir parçası durumunda olan NATO ülkeleri ABD politikalarıyla tam bir uyum içindeydiler. AKP iktidarı da sonuçta bu duruma uyarak Türkiye tarihine not düşülecek olan 1 Mart savaş teskeresini meclise getirdi. AKP içerisindeki ilk ciddi dalgalanmanın yaşandığı bir dönemdi. ABD’nin Ortadoğu politikalarına karşı çıkan İslamcı kesimlerle AKP karşı karşıya geldi.

Savaş karşıtı hareket sadece Türkiye’de değil bütün dünyada çığ gibi büyüdü. Milyonlarca insan sokaklara döküldü. Türkiye’de savaş karşıtı platformlar çok ciddi kampanyalar örgütledi. Bu dönemde KESK, DİSK, TMMOB ve Tabipler Birliği,Türk-İş’ e bağlı bazı sendikalar, sanatçılar, sol sosyalist grup ve partiler mücadelenin en ön saflarında oldular. Üniversitelerde toplantılar, paneller yapıldı “Gelme Bush” kampanyaları örgütlendi. Belki de ilk defa dünyada ABD de dahil ciddi bir savaş karşıtı hareket ortaya çıktı.

Ve sonuçta Türkiye’de 1 Mart günü milyonlarca insanın karşı çıktığı, on binlerce insanın Ankara’da buluştuğu gün tezkere meclisten geçmedi.

Ve Türkiye savaşa girmedi. İnsanlarımız ölmedi.

Yıllar çabuk geçti Küresel kapitalist sistem ticaret savaşları adı altında sömürü biçimini geliştirdi. Geleneksel devletler yerini şirket devletlere bıraktı. Şirket devletler demokratik bütün kazanımları yok ederek otoriter hükümetlere ve rejimlere dönüştüler. Neoliberal politikaların uygulama alanlarını genişlettiler. Yok sayma, doğayı talan, sömürü, işgal, ırkçılık, savaş her yerde.

***

Acının bütün eşiklerini aştım.
Karanlık denizlerden mülteci dalgalardan geçtim.
Yüzme bilmeyen balıkların,
Kanatsız kuşların,
Göçmen bakışların denizinden geldim.

***

AKP önce Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmekten vaz geçti. Sonra AB uyum sürecini askıya aldı. Devlet içerisindeki dengeleri yeniden gözden geçirdi. Ergenekon davası beraatla sonuçlandı. Liberaller içeri, Ergenekon sanıkları dışarı çıktı. Ve sonuçta 15 Temmuz arbedesi ortaya çıktı. Darbeci olarak nitelendirilenler nasıl olduysa darbeye karşı çıktılar. Cemaatle devletin kavgası AKP döneminde başka bir biçime büründü. Belki de darbeyi darbecilerle önleme sanatının icra edildiğini izledik.

Anayasa değişti. Tek adam rejimi inşa edildi. Toplumsal muhalefet susturuldu.

17 yıl sonra bugün başka bir 1 Mart’ı yaşıyoruz. Dünya suskun, Türkiye suskun, cenazeler tabutlar yaralılar, bombalar, silahlar….

Ve milyonlarca insan tel örgülerin arkasında umut arıyor.

***

Bilmediğiniz bir coğrafyanın uykusundan
Bir göçmenin düşünden geldim.
Soğuk çadırlarda üşüyen gülüşleri,
Yağmursuz gecelerin ıslak yataklarına serdim
.

Bilmediğin dillere
Tanımadığın kokulara
Seçmediğin yemeklere çıkan bir yoldur.
Anadilinden kaçmak
Doyamadığın kokulara uzak düşmek,
HASRETlere sarılıp yıldızlarla yatmaktır.

Koşup oynadığım yolları kaybedip
Yaban yerlerde yeni yollar aradığımdır göç etmek.
Her günün kimsesizliğe çıktığı,
Sokakların tenhalaşıp kapıların kapandığı;
Kapıların duvar oluşu
Ve dikenli tellerin sultanlığıdır göç etmek.

Bölüşülen bir ekmeğin sıcak kokusunu özleyip ,
Lokmaları paylaşmanın hasretiyle yanmak,
Aslından kaçıp
Yine kendine varmaktır göç etmek.

Bazen çaresizce
Ölüm kokulu denizlerde
Mülteci dalgalara binip
Kıyılara vurmaktır göç etmek.

Bazen de kahreden bir karanlıkta
Yavaş ama sürekli ölmektense;
Özgürlüğü seçmek,
Yeniden doğmaktır göç etmek.

***

Sevgili arkadaşım Musa Saygı’nın şiirini de böylelikle sizlerle paylaşmış oldum.

Bütün bu olup bitenler olurken kendi sorumluluğumuzu konuşmamak buradan kaçmak, mümkün değildir. Özeleştirimiz, yeniden mücadeleyi büyütmek olsun…