Kobani'nin semalarında Arin Mirkan'ın saçları dalgalanırken Ciwan Haco'ya kulak veriyorum...

Öğrensinler kılıcımızın yükseldiği yeri.

Bu dağlar ve kayalar bilsin biz kimiz!

And olsun ki bizler ölüme gülerek koşanlardanız.

Kendini övme IŞİD, senin gazabın içindeki korkaklıktandır!

Sarı rüzgarlar çok geldi geçti.

Siz barbarlıktan söz ettiniz, onlar gelip geçtiler...

Ama biz buradayız!

Biz buradayız...

Şengal'deyiz, Kobani'deyiz....

Aç, çıplak ve kimsesiz olsak da başımızı eğmeyeceğiz!

Sokaklarda haykırıyoruz, özgürlük yürüyüşünün yolunda...

Buradayız ve sesleniyoruz sınırların ötesindeki kardeşlerimize,

Yanımıza gelin el verin, İnanmayın sarı yılanın söylediklerine.

Sakal karış olur ama düşman dost olmaz!

İnanmayın sarı yılanın söylediklerine.

Biz Mezopotamya'nın çocuklarıyız, biz Kürdistan'ın çocuklarıyız...

Herkes sesimizi duysun!

Biz buraya geçmişi yazdık.

Buraya günümüzü yazdık.

Ve geleceğimizi de yazdık.

Geleceğimizi!

UNUTMAYACAĞIZ...!

İnanmayacağız ''sarı yılanın'' yalanlarına ve unutmayacağız sınırda ölüme alkış tutanları.

''Varsa yoksa Kobani'' diyen kindar nesli unutmayacağız!

Ağlamadan Sorumlu Bakan Bülent Arıç, ''umarım Kobani'deki rolümüz unutulmaz'' diyerek kendince günah çıkarmaya çalıştı ama gelin görün ki bunu bile berbat bir üslupla dile getirdi.

Kürtler bu buyurgan, bu kaypak üstenci dilden tiksiniyor!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ilk ziyaretini gerçekleştirdiği Gaziantep'de, ''Müslümanın Müslümana kanı, canı, malı, ırzı haramdır'' dedikten sonra nispet yaparcasına ''şu anda Ayn ül Arap'da diğer adıyla Kobani'de düştü düşüyor'' diyordu.

Sonrasında da özenle ''Ayn El Arap'' diyen de, ''varsa yoksa Kobani'' diyen de yine Tayyip Erdoğan olacaktı.

Kürtler kanla boğuşurken, derinlikten yoksun dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Sünni Araplar dışlanmasaydı bu öfkenin birikmeyeceğini, IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu” diyecekti.

Kürtler'in canına, malına, namusuna, fetva çıkaran barbar IŞİD çetelerini ''Sünni öfke'' olarak görenleri unutmak ne mümkün!

Şengal'de bir anne ''Müslümanlar benim kızımı utandırdı, benim kızım utancından canına kıydı'' diye feryat ederken, AKP'li vekil İsmail Safi, kendi çapında misilleme yaparak, "Sizin gibi barbarların dilinden ancak IŞİD barbarları anlar, Ee ne demişler, dinsizin hakkından imansız gelir" diyordu!

İkiyüzlülüğü din bellemek bu olsa gerek değil mi?

Ne bakanı olduğunu bilmediğim Emrullah İşler "IŞİD öldürüyor ama işkence yapmıyor" diyerek içindeki faşizmi kusuyordu. Ölüyorsun ama acıyı hissedene kadar zaten ölmüş oluyorsun. Öldürüyor ama temiz öldürüyor. Öldürüyor ama besmele çekiyor. Öldürüyor ama Allah-u Ekber diye sevinç çığlıkları atıyor.

Sözüm ona dindar olduğunu söyleyen memleket insanının IŞİD sevdası böyle yankılanıyordu ırkçılığın dolambaçlı yollarında.

Beklentileriniz hüsranla son buldu ve IŞİD yenildi.

Sırtını Cami'ye dayayıp kafa kesenler, Arap pazarlarında zina alemi kuranlar, kardeşlerinin ölümüne alkış tutanlar, anasının dizinden tahrik olan fetbazlar, sizler bir bütün yenildiniz.

Türkü söyleyen kızlar, halay çeken gerillalar kazandı.

''Biz evlilik hayallerimizi unutmaya mecburuz, insanlık bizden mücadele bekliyor'' diyen hümanistlere selam olsun...