Kurban Bayramı Müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan dini bayramdır.

Tanah'a göre İbrahim'in Eşi Sara'dan bir çocuğu olmuyordu ve İbrahim Sara'dan bir çocuğu olması durumunda bunu Tanrı'ya Kurban olarak adadı. Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun." Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İsmail'i bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. Ama Rab'bin meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. Melek, "Çocuğa dokunma" dedi. "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin." İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu."

İslami kaynaklara göre, İbrahim Peygamberin eşinin kısır olması nedeni ile bir çocuğu olmayınca Allah'a yalvarır, dua eder. Kendisinin ve eşinin yaşlı olduğu bir zamanda mucizevi bir şekilde oğlu olur. Çocuk biraz büyüdüğünde, İbrahim peygamber rüyasında onu kurban etmesi gerektiğini görür. Oğluna "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” der. Peygamberlerin rüyaları normal insanların rüyalarından farklı olduğundan bu bir emir olarak kabul edilmiş ve İbrahim peygamber oğlunu kurban etmeye götürmüştür. Ancak Allah'ın emriyle bıçak çocuğu kesmez. Bu esnada Cebrail kucağında bir koç ile gelir. Bu imtihan başarı ile geçildikten sonra tüm İbrahimi dinlerde Zilhicce ayının 10. günü aynı şekilde kurban kesilerek kutlanan bayram olmuştur.

İşte yüz yılları aşan geleneksel örf bu tema üzerinde kendisini var ediyor. Bu noktada şunu sormakta fayda görüyorum; "Kurban" gibi onlarca emredilmiş buyruk varken neden en çok bu rağbet görüyor?

"Yaradan Rabbinin adıyla oku" ayetini görmezden gelen, bilime, eğitime sırt çeviren, siyasi çekişmelerle kan deryasına dönen, bir kişinin ikbali için binlerce insanın hazin bir şekilde can verdiği İslam coğrafyasının; adak adama dışında emrolan diğer şeyleri yapmamaktaki ısrarı ve inadı sizce de sarsıcı değil mi?

Mideye hitap ettiği için mi bu kadar kutsiyet atfediliyor... Aç gözlülükle birbirlerine karşı mevzi kazanma gayretkeşliği de yok mu bu hayırseverlikte?

Elindeki satırla hayvanları kovalayan bir hayırsever, sevap kazanmak için akıl almaz bir neşeyle kan akıtan mümin; bana sorarsanız bir eksiği saklamanın uğraşında.

İnsanlara karşı sonsuz bir hoşgörüsüzlük taşıyan kişilerin, kan akıtmaktan keyif aldıkları kadar eğitimden haz etmedikleri göz önüne alındığında; kendi zihninden, emeğinden fedakârlık yapmak yerine acısı yüreğine tesir etmeyen bir hayvanı keserek inançlı görünmek daha kolay oluyor.

İşin diğer bir ilginç yanı da; inananların bu "emeksiz" dini görevi bile inanmayan insanları hayrete düşürecek bir ciddiyetsizlik ve pervasızlıkla yapmasıdır. Özünde İslamiyet bir çağrı diniyse inananların her davranışıyla inanmayanları etkilemesi, güzelliklerle büyülemesi gerekmez mi?

Bunları yapmaması İslamiyet’ten rücu etmek manasına gelmiyor mu?

Yemen'in başkenti Sana'daki bir camide bayram namazı sırasında düzenlenen bombalı saldırıda en az 25 kişi öldü. Saldırıyı Türkiye'deki muhafazakârların öfkeli gençler diyerek koruyup kolladıkları IŞİD terör örgütü üstlendi.

İtaat ve sadakate karşı Allah'ın merhameti, o büyülü rahmeti temsil eden kurban bayramında; IŞİD onlarca cana kıyıyor... Dehşet veren merhametsizliği ile alemde nam salan İslâmi bela, böyle bir günde bile bu intikamcı laneti sergilemekten geri durmuyor.

Tanrı'nın bir tek insanın canına verdiği kıymetin bayramını kutlayan Müslümanlar, onlarca insanın katledilmesini nasıl bu kadar duygusuz karşılayabiliyor?

Peygamberin karikatürü için insanların canını alacak kadar kendilerinden geçen Müslümanlar, onlarca insanın vahşice katledilmesi karşısında neden bir çöp dahi yakmaz?

O insanların kıymetli olmadığını düşünüyorlarsa, Tanrı'nın bu muazzam bağışlayıcılığı karşısında şüpheye düşmüyorlar mı? Bu çelişki, tüyler ürperten bu ikiyüzlülük nasıl bir dindarlıktır?

90 yaşındaki Suud kıralı ölünce ulusal yas ilan eden Türkiye'nin, Mekke'de 750'yi aşkın insanın ölümü karşısındaki suskunluğu bile başlı başına trajedi değil midir?

Bir kez daha "tedbirde aşırılık Allah'a güveni sarsar" sözünün arkasında durarak Suudi Arabistan hükümetinin yanında saf tuttu Türkiye. Bu pervasızlık siz inananları sarsmıyor mu?

Bu sorulara verecek cevabınız yoksa, "Tanrı, İsmail'i bağışlamanın karşılığında İbrahim Peygambere "bir fidan dik" diye buyruk verse, yeryüzü yeşil bir cennet olur, bu kadar kan akmazdı belki!" diyen orantısız zekâya söyleyecek sözünüz olmaz o vakit.