Günümüzden 67 yıl önce Türkiye’de, içlerinde yoğunlukla Rumların olduğu, azınlıkların maddi ve manevi kayba uğradığı, iki gün yaşandı. Bu iki gün kara gün olarak tarih sayfalarında adına yer etti.

KIBRIS SORUNU ÖNCESİ ILIMLI İKLİM

6-7 Eylül 1950 tarihine gelmeden önce, o dönem İngiltere’nin yönetiminde bulunan Kıbrıs adası sorunu çıkana kadar, Adnan Menderes’in Başbakan olduğu Türkiye’de, dış siyasette Yunanistan’a, iç siyasette ise azınlıklara karşı politikada gayet ılımlı bir iklim vardı. Demokrat Parti (DP) döneminde Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Yunanistan Kralı Pavlos’un birbirlerini ziyaret etmesi ve 1953’te Yugoslavya’nın da katıldığı Balkan Paktı’nın oluşması dış siyasette güzel ortam oluşturdu. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, buraya Yunanistan’dan öğretmenlerin gelmesi, Fener Rum Patriği, Adnan Menderes ve Celal Bayar’ın birbirlerini ziyareti, son olarak ise Atatürk’ün Anıtkabir’e nakledilme törenine Fener Rum Patriği’nin de katılması iç siyasette güzel ortam oluşturdu. Bunun dışında ise DP yönetimi kargaşaya sebep olamamak adına 1953’yılındaki İstanbul’un fethinin 500. yıl kutlamalarını iptal da iptal etmişti.

KIBRIS’IN GEÇMİŞİ

Gerginliğe gelmeden önce biraz da Kıbrıs Adası’nın geçmişine bakmak lazım. Kıbrıs Adası ise 1869 yılında İngiltere’nin Süveyş Kanalı’nı açmasında 10 yıl sonra Osmanlı Devleti tarafından, anlaşma ile İngiltere’ye kiralandı. Anlaşmaya göre İngiltere ada için Osmanlı devletine yıllık sabit bir para ödüyordu ve Rusların Kars ve Doğu Anadolu’yu terk etmesi durumunda ise İngiltere’nin adayı terk edeceği maddeler arasındaydı. 1. Dünya Savaşı’nda ise Osmanlı’nın Almanya tarafında savaşa girmesi ile İngiltere, Kıbrıs Adasında hak iddia etti ve ardından ilhak etti. Lozan Anlaşmasında ise ada tamamen İngiltere’ye bırakıldı. Lozan Anlaşmasındaki 20. Madde ’ye göre adadaki Türkler iki yıl içinde ya İngiliz vatandaşı olmalıydı ya da ülkeyi terk etmeliydi.

KIBRIS SORUNU

Kıbrıs Sorunu ise 1954 yılında kurulan EOKA ve örgütün düşüncesi ENOSİS, adada çatışmaların başlamasına sebep oldu. Yaşanan çatışmalar üzerine İngiltere büyükelçisine Ankara tarafından nota verildi. Fakat Truman Doktrinin iki ülkenin de alması ve burada 24.madde gereğince silahlanma yerine ülkelerin diplomatik yol ile sorunu çözmesi gerekiyordu. Londra’da İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’nin olduğu bir konferansın yapılacaktı. Konferans 29 Ağustos 1955’te başladı. Tarafların kendi istekleri vardı. İngiltere adanın kaderi için adaya özerklik verilmesini istedi. Türkiye ve Yunanistan bu öneriyi kabul etmedi. Yunanistan ise adanın Yunanistan’a bağlanmasını istiyordu onun dışında da özerklik verilmezse konferansı terk edeceğini belirtti. Türkiye ise adanın mevcut durumunun korunması gerektiğini, İngiltere’nin adayı terk etmesi durumunda ise Osmanlı’dan kaynaklı Türkiye’nin adanın tek varisi olduğunu söyledi.

“ATAMIZIN EVİ BOMBA İLE HASARA UĞRADI”

Günlerce süren konferansın ikinci ayağının olduğu 6 Eylül’de İstanbul Ekspres Gazetesi “Atamızın Evi Bomba İle Hasara Uğradı” manşeti ile gazeteleri bastı ve haber 13.00 bülteni ile radyodan duyuruldu. Bunun üzerine 6-7 Eylül de yaşanacak olayların kıvılcımı atılmış oldu. Bunun üzerine Kıbrıs Türktür Cemiyeti başta olmak üzere birçok kurum, Taksim’de protesto için toplanma kararı aldı. İlk olarak kalabalık Taksim’de Aya Triada Kilisesi önünde toplandı ve burada Rum bir manavın Türk bayrağı asmadığını gördü. Manavdan bayrağı asmasını istediler fakat bayrak asılmadığı için kalabalık manava saldırdı ve dükkân tahrip edildi. Tahribat bununla sınırlı kalmadı Taksim’de birçok dükkân ve kilise tahribat edildi, eşyalar sokağa atıldı ve yağmalandı. Daha sonra bu yağma ve tahribat İstanbul’da Rumların yaşadığı diğer semtlere sıçradı. Kaynaklara göre 11 kişi hayatını kaybetti, Yunan kaynaklarına göre ise bu sayı 15 kişiydi. 4214 ev, 1004 iş yeri, 73 kilise 1 Sinagog, 2 Manastır, 26 okul tahrip edildi. Bar, otel gibi işletmelerin olduğu 5317 mekân saldırıya uğradı.

YUNANİSTAN NOTA VERDİ

Yunanistan hükümeti yaşan olaylar üzerine 7 Eylül’de Türkiye’ye yeterli önlem alınmadığından kaynaklı bir nota verdi. Bunun üzerine meclis 12 Eylül 1955’te olağanüstü toplanma kararı aldı. Meclis toplantısının ilk bölümünde alınmış olan sıkıyönetimin 6 ay daha uzatılması kararı alındı. İkinci bölümünde ise Adnan Menderes olayların komünistlerin yaptığı bir komplo olduğunu söyledi. Muhalefet lideri İsmet İnönü ise olaylarda hükümetin parmağının olduğunu söyledi. Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo gibi aydınlar hakkında dava açıldı. Daha sonra bu davalar beraat ile sonuçlandı.

6-7 EYLÜL YASSIADA’DA

27 Mayıs’ta Org. Cemal Gürsel ile birlikte ordu ülke yönetimini ele geçirdi ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile birlikte DP’li üst düzey yöneticiler tutuklandı. Yönetimin ele geçirilmesinden sonra Fuat Köprülü’nün basına vermiş olduğu beyanda, olayları Fatin Rüştü Zorlu, Adnan Menderes ve Namık Gedik’in isimleri geçti ve olayları onların tertiplediğini söyledi. Bu durumun üzerine Yunanistan, Türkiye’den olaylar ile ilgili yargılanma yapılmasının talebinde bulundu. Milli Birlik Komitesi Yüksek Soruşturma Kurulu davanın açılmasını kararlaştırdı. 19 Eylül 1960 yılında Salim Başol başkanlığında Yassıada’da 6-7 Eylül Olayları Davası başladı. Davada 5 suçlama yöneltildi. Bu suçlamalar: 24 Ağustos 1955 yılında Menderes’in Liman lokantasında yaptığı açıklamalar, Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin himaye ve olayları teşvik etmesi, Fatin Rüştü Zorlu’nun Londra’da şifreli telgraf ile olayları başlatması, Köprülü’nün 5 Haziran 1960 tarihli Yeni Sabah gazetesindeki iddiaları ve DP iktidarının olayların sorumlusu olduğu iddiası ile suçlamalar yapıldı. Dava 5 Ocak 1961’de mahkemede Celal Bayar’a takipsizlik, Menderes ve Zorlu’yu suçlu buldu. Menderes ve Zorlunun hükümleri “Anayasayı İhlal” davası ile birleştirildi.

DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞTİ

Yazıyı bitirecek olursak Türkiye’de o dönem bir kötü olay daha yaşandı. Özellikle Rum vatandaşlar can ve mal güvenliği kaygısı ile bulundukları yerden göç ettiler. Bu durum ise demografik yapının değişmesine sebep oldu. Bu değişiklik böylece Türkiye’de bir renk daha eksiltmiş oldu.