Ne yalan söyleyeyim; “Ben satarım” diyeni gördüm. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in söylediği gibi “Haberi yakalarsam, babamın bile gözünün yaşına bakmam” fikriyatını iştahla savunuyordu bir tanesi...
Bizim okulun mezunlarındandı. Okulda “medya etiği” dersine pek takılmazdı. Büroda ona “’Meslek etiği’ dediğin, neye mal olursa olsun haberi getirmektir” diye öğretmişlerdi.
İlke milke tanımaz, ayak kaydırmada hızına ulaşılmazdı. Nitekim hızla yükseldi. “Yıldız” sayılıyor şimdi...
Onun gibileri tanımış biri olarak Paşa’yı yalanlayamam.
* * *
Öte yandan, Işık Paşa’ya “Gazetecilere yanaşmayın” talimatının tam tersini tavsiye ederim.
Bütün bunlar, biraz da basından uzak durdukları, yönetimde şeffaflıktan, kamuoyu denetiminden kaçtıkları, dış dünyaya tamamen kapandıkları ve sadece “Emredin komutanım” esas duruşundaki gazetecilerle içli dışlı oldukları için başlarına geldi.
Bu kadar kapalı kalmış mekânlarda küflenme kaçınılmazdır.
* * *
Gelelim içeriğe...
Evet, kışlada Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasının kaydedilmiş olması, konuşmanın içeriği kadar büyük “kepazelik”tir.
Ama bu, konuşmanın tarihi değerini azaltmasın...
Bir Genelkurmay Başkanı, “Masum erimizi alnından vurduk, kabahatliyiz” diyorsa,
“İki adam geliyor, bizim 30 kişiyi kaçırıyor” diye “rezalet”i sergiliyorsa,
“Balyoz”da evrakları çaldırdıklarından şikâyet ediyorsa, “Yasaların dışında hareket ettik, hep böyle olacak zannettik”i itiraf ediyorsa,
“’Harekâtı azalt’ deseler de kabul etmeyiz” diyor, (darbeye cevaz veren) “35. maddeyi kaldırsalar da bildiğimizi okuruz”a gelen sözler söylüyorsa, bunu dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir gazeteci görmezden gelemez; gelene de gazeteci denmez.
* * *
Ya kaydediliş yöntemi?
Evet, orası problemli...
Çünkü illegal yolla edinilmiş bilginin haber haline getirilmesi, mesleğimizi “Haber için analarını bile satar bunlar” noktasına sürüklüyor.
O halde neden kaynağın evine girip hırsızlık yapılamasın?
Şahsi bir ilke olarak, bu tür “gizli kamera”, “gizli kayıt”, “gizli çekim” haberlerine mesafeli duruyorum.
Gizli kayıtların yayınlanması bahsinde sağlam bir kıstasım var:
Bunu yayınlayan site, manşete çeken gazete, tefrika eden TV, mesela Başbakan’ın gizlice kaydedilmiş telefon konuşmasındaki itirafları da aynı rahatlıkla, aynı büyüklükte, aynı serbestlikle yayınlayabiliyor mu; ona bakıyorum.
Cevap “Evet”se, “Hiçbir kanunsuzluk gizli kalmasın” kampanyası yürüten bir anarşist sivil inisiyatife hak verebilirim.
Ama gazetem, televizyonum, sitem, askerin değneği havadayken sivilin illegal sesini, sivilin değneği havadayken askerinkini yayınlıyorsa...
Güçler dengesine göre mikrofonun sesini kısıp açıyorsa, “gizli kamera”nın sokulduğu yerleri, iktidar ve çıkar ilişkileri belirliyorsa, kusura bakmayın, bu göze girme çabasını “gazetecilik” sayacak kadar enayi değilim.
NOT: “CHP’den bir isyan” yazımdan sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin aradı. Ankara İl Başkanı Tarık Şengül’e arazi rantı için bir işadamını yolladığı iddiasını yalanladı. “Görüşme için birilerini yollamış olabilirim, her gün yüzlerce kişiyle görüşüyorum, ama konuyu bilmiyordum. İl Başkanlığım döneminde hep imar yolsuzluğuyla mücadele ettim. Böyle bir işe adımı karıştırmak alçaklıktır. İspatlasınlar siyaseti bırakırım” dedi. Tarık Şengül, ayrıntıları bugün bir basın toplantısıyla açıklayacak.