Boğaz’da mehtaplı bir gece... Gecenin ikisinde kapı çalınıyor.
Halet ile Nail fırlayıp açıyorlar.
Kapıda Orhan Veli... Yanında bir avukat arkadaşı... Kafayı bulmuşlar. Küçücük bir botla Boğaz’dan gelmişler.
“Hadi Fenerbahçe’ye gidiyoruz. Kahvaltıya yetişiriz” diyorlar.
Vazgeçirmek ne mümkün... Dördü, daha büyücek bir sandala doluşuyor.
Nail yüzme bilmiyor. Öbür ikisi sarhoş.
Halet hamlaya geçiyor. Akıntıları hesaplayarak sabaha Fenerbahçe’ye ulaşıyor. Yorgun argın kayalıklara çıkıp uyuyorlar.
Halet Çambel ile Nail Çakırhan’ın 68 yıllık birliktelikleri bu türden nice anıyla yüklü...
Arnavutköy’deki “kızıl yalı”larının konukları arasında kimler yok ki?
Yaşar Kemal, Bedri Rahmi, Mehmet Ali Aybar, İlhan Selçuk, Sait Faik, Turgut Cansever...
Adnan ve Nazife Cemgil oğulları Sinan’ın, Filiz Ali babası Sabahattin Ali’nin öldürülmesinin acısını bu evde dindiriyor.
Tan baskınından sonra ülkeden göçmek zorunda kalan Serteller dönünce bu evde alıyor soluğu... Abidin Dino da, Pertev Naili Boratav da, Niyazi Berkes de...
Ruhi Su onlara bas bariton sesiyle türküler söylüyor.
Edebiyat ve arkeoloji konuşuluyor bol bol... Ve tabii politika ve tarih...
Evet, “solcu bunlar”... Çok içiyor ve muhtemelen geç kalkıyorlar. Ama ömürlerini servet yapmaya değil, eser vermeye harcadıklarından,Türkiye’nin kültür ağacını onlar çiçeklendiriyor.
* * *
O evin beyefendisi, mimarların duayeni Nail Çakırhan’ı 2008’de yitirdik. Oktay Ekinci’den öğreniyoruz ki, Çakırhan’ın cenazesinde taziye için Kültür Bakanı aramış Halet Çambel’i...
“Sizin için yapabileceğim bir şey var mı” diye sormuş.
68 yıllık eşini toprağa veren Halet abla “Evet, var” demiş:
“Kastabala’ya kurulmak istenen fabrikayı engelleyin lütfen...”
Ve o fabrika engellenmiş.
Kültür mirasını kurtarmaya adanmış bir ömrü daha iyi ne anlatabilir?
Hem de ne ömür!
1935’te Sorbonne’da öğrenci Çambel...
1936’da Berlin Olimpiyatları’nda Türk eskrim takımında...
1939’da Midas kazısında...
O yıl ateşlenen bir büyük ideal, bugüne dek yaşadı onunla... Cumhuriyet’in ilk yetişen arkeoloji kuşağındandı. Keban’ı, Aşağı Fırat’ı su basmadan tarihi eserleri o çıkardı. Kazandığı para ödüllerini kazılarına bağışladı.
95 yıllık ömrünün 68’ini aynı erkeğe, 70’ini kazı idealine vermek ve sevdasını, çalışma azmini hiç yitirmemek...
“Evet mümkün”ün canlı kanıtıdır Halet Çambel...
* * *
Önceki gün Mimarlar Odası, Halet Çambel’le buluşturdu “hayranlarını”...
Günün hediyesi, vefakâr Melih Güneş’in yine titizlikle hazırladığı “Halet Çambel’le Buluşma” kitabıydı.
Buluşmada 95 yıllık bu canlı abideye hayranlık, Boğaziçi Üniversitesi’ne kızgınlık vardı.
Çünkü Halet Çambel, Arnavutköy’deki yalısını “Arkeolojik Araştırma ve Mimari Merkezi” yapılmak üzere eşyaları ve belgeleriyle birlikte Boğaziçi’ne bağışlamıştı. Üniversite de Halet hoca için 2 hemşire görevlendirmişti. Ama geçen ay hemşireler geri çekiliverdi.
Çambel’i kaygıyla evine uğurlayan davetliler, üniversitenin bu “hata”yı bir an önce düzelteceği ve Hoca’yı öğrencilerine “rol model” olarak takdim edeceği ümidiyle ayrıldı geceden...
Onun gibi kaç değer yetiştirebildik ki?