Filderstadt, Güney Almanya’da, Stuttgart’a yakın küçük ve önemsiz bir kasaba. 25 Nisan geceyarısı Filderstadt’taki Esso benzin istasyonundan benzin alanlar litre başına 9.99 Euro (Yaklaşık 22 TL) ödediler. 

İnanması zor değil mi?

Benzin alanlar da inanamadılar ve kasada parayı ödemek yerine polise gittiler. Polis açıklaması çok yalın oldu: “Fiyatları benzin firmaları belirliyor, Bu fiyat da Esso Almanya merkezinde belirlenmiş. Yapacak bir şey yok. Ödeyeceksiniz”.

Ödediler de. Sövdüler saydılar, homurdandılar ama ödediler.

Almanya çalkalandı. Kendilerini “Auto-Nation” (=Otomobil ulusu) olarak tanımlamaktan pek hoşlanan, ama bu fiyata benzin alırlarsa aylık gelirlerinin neredeyse tamamını yatırmak zorunda kalacaklarını farkeden “sıradan” Almanlar küplere bindi.

Neyse korkulan olmadı; Esso ertesi gün fiyatı öteki benzin istasyonlarının düzeyine çekti: 1,59 Euro. Ardından bir de açıklama yaptı. Özetle: “Paskalya tatili dolayısıyla yola çıkanlar çok ve depolarımızda benzin kalmadı. 9,99 Euroluk fiyatı da kimsenin benzin almaması için yaptık. Zaten petrol üretiminde sorunlar var. Petrolde hızla bir darboğaza giriyoruz. Fiyatlar artacak...” demeye getirdi.

“Ulan böyle uçuk kaçık fiyat koyacağına o gece benzin istasyonlarını kapatsaydın ya” diyen çıktı mı bilmiyorum. Zaten beni ilgilendiren bu “şaka gibi” fiyat değil. Benzin fiyatlarının ha bire artması (Biliyorsunuz bizde 4,15’i geçti). Benzin fiyatları artıyor çünkü ham petrol fiyatları artıyor. Bir varil petrol 115 Doları buldu ve daha da yükselmesi bekleniyor...

Peki sebep ne?

Sebebi bilmem ama mazeret belli: Libya’nın petrol sevkiyatı yapamaz hale gelmesi; Körfez Emirliklerinde ve Suudi Arabistan’da da halk kaynaşmalarının başlaması; İran ve Venezüella gibi ülkelerin uluslararası petrol tekellerini hiçe saymaya yatkın siyasal çizgileri; ABD savaş aygıtının ölümüne tahrip ettiği Irak’taki petrol üretimindeki tıkanıklıklar vb...

*    *    *

Tunus’ta başlayıp Mısır’da doruğa çıkan, “özgürlük” için ayaklanıp, o güne kadar ABD ile pek yakın dostluk sürdüren diktatörleri alaşağı eden halk hareketlerini “Bunlar ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Planı’nı çerçevesinde tezgahlandı” diye yorumlayan ezberci ve sığ kafalar hiç umurumda olmadı.  

Dikkatle bakınca görülüyordu: Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarını ABD de, İngiltere, Fransa, Almanya da kıllarını bile kıpırdatmadan seyrettiler. Sadece devrilen diktatörlerin yerine gelecek yönetimler üstüne ince analizler ve hesaplar yapmakla yetindiler. 

Ama bu iki ülkedeki kadar güçlü olmayan Libya’daki halk hareketleri Kaddafi’yi devirecek  adımı atamayınca dünya jandarmalığına savunmuş NATO kanalıyla ülkeyi denizden ve havadan bombalayıp Kaddafi rejimini devirmek hedefinde hiç duraksamadılar. 

Peki Kaddafi’nin öldürdüğü muhaliflerin neredeyse iki katını, iki hafta içinde öldüren Suriye’deki Baas iktidarını niye seyrediyorlar? Sadece “Yapma, etme, cana kıyma” gibi içi boş nasihatler vermekle yetinmeleri niye?

Bence cevap pek yalın: Suriye’de petrol yok da ondan...

Bakın görün, Arap yarımadasındaki, topraklarının altında petrol olmayan emirlikliklerde güçlü halk ayaklanmaları başlarsa yine seyredecek, yine nasihat vermekle yetinecekler. Ama halk ayaklanmaları Kuveyt gibi, Katar, Bahreyn gibi petrol deposu emirliklere sıçrarsa seyredin o zaman “hümanist ve hukuksal” gerekçelerle kolları sıvayan  “özgürlük savunucuları”nı (!)...

Obama’nın öncülü Bush iktidarının ilk günlerinde açıkça söylemişti:

- 21. yüzyılda sadece enerji kaynaklarını kontrol edebilenler egemen olabilecekler...

Onun, o gün söylediği bugün somutlanıyor...

*    *    *

Not: Şu satırları da okuduğunuza göre bugünkü Tırmık’ı sonuna kadar okudunuz demektir. Şimdi lütfen T24 yazarı Levent Kurnaz’ın dünkü “Bir Film Senaryosu” başlıklı yazısını bulun (Yazarlar bölümünde kolayca bulursunuz) ve okuyun ki benim bu yazıda beceremediğim noktalar iyiden iyiye ayan beyan olsun...