Başbakan Erdoğan’ın özne, Kürt sorununun nesne, çözmenin de yüklem olduğu kaç cümle kurabiliriz? Bu sorunun cevabını, birkaç soru soru sorup bunların cevapları üzerinden aramak isabetli olabilir.

Birinci soru: İlk soruda Erdoğan’ın samimiyetini sorgulayabiliriz. O zaman soru şu olacaktır:

Erdoğan Kürt sorununu çözmek istiyor mu?

Burada karşımıza kabaca iki cevap çıkıyor:

Erdoğan samimi olarak Kürt sorununu çözmek istiyor;

Erdoğan samimi değil, Kürt sorununu çözmek değil, vakit kazanmak istiyor.

Şahsen ilk cevabın doğru olduğuna inanıyorum. Ama istemesinin tek başına yetmediğini, çaresiz kaldığı anlarda vakit kazanmaya çalıştığını, hal böyle olunca çözüm için samimi olmadığı algısının ortaya çıktığını düşünüyorum.

İkinci soru: Erdoğan’ın ikinci olarak güç ve yeteneğini masaya yatırmak yanlış olmayacaktır. Bu nedenle ikinci soruyu şöyle sorabiliriz:

Erdoğan Kürt sorununu çözebilir mi?

Burada da karşımıza kabaca üç cevap çıkıyor:

Erdoğan Kürt sorununu çözebilir;

Erdoğan ne kadar isterse istesin Kürt sorununu çözemez;

Erdoğan Kürt sorununu ancak başkalarının (iç/dış) aktif yardımıyla çözebilir.

Tabii bir de dördüncü cevap var: “Çözse çözse Erdoğan çözer” şeklinde farklı kişiler tarafından değişik vesilelerle dile getirilen bu görüşü fazlasıyla abartılı bulmakla birlikte Erdoğan’ın Kürt sorununu pekala çözebileceğine inanıyorum. Özellikle askeri vesayetin kademeli bir şekilde tasfiye edildiği 2007 sonrası Türkiyesi’nde siyasi iktidarların “biz istiyoruz ama asker izin vermiyor” şeklinde bir bahaneleri kalmadığı düşünülürse zeminin çözüm için hayli elverişli olduğu açıktır.

Ancak TSK’nın siyasetin dışına itilmesi, Kürt sorunu gibi kritik konularda devletin içinde farklı kanatların ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. ÖzellikleKürt açılımı ve buna paralel gittiği anlaşılan Oslo sürecine hükümetin (dolayısıyla Erdoğan’ın) nasıl angaje olduğunu ama çözüm istemeyen çevrelerin müdahaleleri sonucu her iki paralel girişimin de akamete uğradığını biliyoruz. Ama bildiğimiz bir başka şey daha var: Her ne kadar Habur sonrası yaşanan patinaj sürecinde egemen bir pozisyon kazanmış gözükseler de Kürt sorununda güvenlikçi politikalarda ısrar eden çevreler son dönemde yeniden inisiyatif kaybediyor. (Bunun belirgin miladı olarak MİT krizini kabul edebiliriz)

Üçüncü soru: Son olarak gelecek hakkında bir soru ortaya atabiliriz:

Kürt sorununu Erdoğan mı çözecek?

Galiba üç cevap var:

Erdoğan Kürt sorununu kesinlikle çözecek;

Erdoğan Kürt sorununun çözümü için pekçok adım atacak ama çözemeyecek;

Erdoğan Kürt sorununu kesinlikle çözemeyecek.

Kişisel olarak ilk iki cevap arasında gidip geldiğimi söyleyebilirim. Açılımı başlattığında birinci cevap gündemdeydi; geri adım attığında çözemeyeceği duygusu ağır bastı ama son dönemde tekrar umutlar yeşerdi.

Son cümle: Bu yazıyı Erdoğan’ın özne, Kürt sorununun nesne, çözmek fiilinin de yüklem olduğu bir cümle ile başlayıp, Kürt sorununun özne, Erdoğan’ın nesne, çözmek fiilinin yine yüklem olduğu bir başka cümleyle bitirmek istiyorum:

Erdoğan ne yapıp edip Kürt sorununu çözmek zorunda.

Çünkü Erdoğan Kürt sorununu çözmezse Kürt sorunu Erdoğan’ı çözer!