Kitap kurduydu rahmetli. Okumayı severdi. Aristo, Tasso, Faso, Fiso en beğendikleri yazarlardı. Çok gezen değil çok okuyan bilir derdi. Bu yüzden çok gezerdi. İran, Irak, Libya yolunun üzeriydi. Oyunu severdi. Bilgisayarın başından ayrılmazdı. Mouse kullanmazdı. En çokta “space” tuşuna basardı. Bir koyup üç alacağız derdi. Esc tuşuna basardı üç koyup bir alırdı. Yazarken kaybolur okurken kendini bulurdu. En çok da Ret Kit’i okurdu.

İcraatçıydı rahmetli. İcraatın içindendi. Yollara asfalt döker iki fiyatına satardı. İcraatın içinden girer dışından çıkardı. Televizyona çıkmayı severdi. Küçükleri uyutur büyüklere bakardı. Kalemini televizyon ekranından vatandaşa gösterir, ucunu “Gözünüze sokarım” der gibi sağa sola sallardı. Sağcıydı rahmetli. Belki de bu yüzden en çok sola sallardı.

İyi sallardı rahmetli. Elini sallardı, kolunu sallardı. İşçiye, köylüye, öğrenciye sallardı. Yemek boykotu yapan 1,5 milyon işçiye “Demek ki ekonomik koşullarınız iyi, yemiyorsanız bari götürüp fakirlere verin” derdi. Birçok şeyden anlardı boykottan anlamazdı. Zengini sever onları kollardı.

Evliydi rahmetli. Dikili ağacı olmayan çocukları vardı. Hanımına papatya derlerdi. Papatyalar günler düzenlerdi. Kendisi kısa şortla asker denetlerken, hanımı ardından ona bakardı. Arabesk dinlerdi rahmetli. Turu severdi. Eşiyle birlikte turlardı. Vitesi dörde atar İstanbul’a boğazdan bakardı.

İcatçıydı rahmetli. Orta direği ilk o icat etmişti. Rüşvete karşıydı. Gizli saklı yaptırmazdı. Şeffaftı. Sümen altı, dümen altı, dilaltı, bel altı onun zamanında üste çıkmıştı. Piyasacıydı rahmetli. Piyasa ekonomisi derdi. İşçiyi piyasaya düşürür memuru severdi. Benim memurum işini bilir derdi.

Amerikancıydı rahmetli. Dolara tapardı. Piyasadan toplar merkez bankasından satardı. IMF derdi başkada bir şey demezdi. İkili ilişkilere imza atardı. Parası bitince IMF’nin önünde yatardı. Satmaktan yanaydı. Satacak bir şey bulamazsa köprüleri satardı. Rahatına düşkündü. Süleyman abisine küskündü. Şişmandı. Pavorotti kadardı. Amerika’da kilo verir Türkiye’de alırdı.

Hayvanlar ve hayvan isimleriyle içli dışlıydı rahmetli. “Otel ayısı” lakaplı bir milletvekili vardı. Eşi bir gün İstanbul’a adaydı. Otel ayısı lakaplı milletvekili eşine oy toplamak için lobide yatardı. En çok hayvanlardan arıyı beğenirdi. Bu yüzden balı peteğinden yerdi.

Muhalefeti sevmezdi rahmetli. Kendisi herkesle uğraşırken kimsenin kendisiyle uğraşmasını istemezdi. Bu yüzden yedeğini yanında taşırdı. Bir büyüğü bir de küçüğü vardı. Dünya ona çok dardı. Laf atan olursa “Küçük Turgut’la uğraşın” derdi.

Kararlıydı rahmetli. 24 Ocak diye kararları vardı. Onları hayata geçirmek için takla atardı. Girişimciydi rahmetli. Devlet eliyle bir şeyler yapar girişimci dediği kişilere satardı. Özelleştirmeyi severdi. Yap işlet devret derdi. Yapardı, devrederdi, işletilmezdi. Bankerden arkadaşları vardı. Soğanı sarımsağı birlikte soyardı. Arkadaşlarının paradan kuyuları vardı. Onları kollardı. Kuyuda para biterse kuyuya para atardı.

Sivilleşmeden yanaydı rahmetli. Ama askerin ürünüydü. Reklâma düşkündü. İlk seçimlerde coştu. Lekelere düşman çamaşıra dosttu. Resmiyeti sevmez üniformaya sırtını dönmezdi. Müziği çok severdi. Cem Karaca derdi Küçük Emrah dinlerdi. Ecdadına düşkündü. Kimi zehirlenerek öldü dedi kimi normal ölüm dedi. Mezarını açtılar bir şey anlamadılar. Mehter marşıyla geldi İzmir marşıyla gitti. Erbakan’la başlayan siyasi hayatı Erbakansız bitti.