Her insanın çocukluğuna dair hiç solmayan anıları vardır. Hatırlayınca gözlerin buğulandığı, inceden bir sızının yüreği yarıp geçtiği anılar bunlar.

Yavuz Bingöl, bendeki çocukluk özlemlerinin, o narin sızıların adıydı.

Ama artık değil... Değil çünkü çocukluğuma ihanet etti geçmişin solcusu, şimdinin "saray soytarısı."

Ermeni mezarlığının üzerine kurulu okulumuzun derme çatma bahçesinde ilkokul öğretmenimizin etrafını sarıp dinlerdik o kadifemsi sesin "ela gözlü"sünü.

Issız sokakları, beyaz sayfaları, demet demet kırmızı gülleri dinledik, büyüme mevsimimizin yalın ayak gecelerinde.

O masum zamanları, tertemiz sayfaları kirletmekten utanmadın mı?

Büyüme mevsimimizin kahramanı ilkokul öğretmenimiz ne düşünüyor acaba, onu bize sevdirdiğine pişman mıdır?

Düne kadar onun sesinden "sarı gelin"i, "ela gözlüm"ü dinlerdim!

Küçük bir çocuğun ölümünün ardındaki merhametsizliği paklamaya çalışan "yalandan ibaret adamı"...

"Tayyip Bey, duygusal bir insandır, Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı çünkü onun da ölmüş annesine küfredilmişti. Bu insani bir şeydi anlamak gerekir."

Akıl alır gibi değil, bu kadar mı düştün be adam!

O kıymetli hasta anneni düşünmüyorsun belli, Yavuz Bingöl, kendi çocuğundan da mı utanmadın!

"Benim çocuğumu Allah değil Tayyip aldı" diyen annenin yürek acısı arşa ulaşmıştır bilmez misin?

Yıllar yılı yoksulluğun ve ayrımcılığın vurduğu insanları, bu sefer de mağdur edebiyatının sefasını sürenler vuruyor, sahi bunu görmeyecek kadar kör müsün?

Vurduğu insana arkasını dönen polisin sırtını sıvazlamak mıdır "duygusallık"?

Sokak ortasında "kefenli katiller" tarafından öldürülen çocuğun ardından, "esnaf gerektiğinde polistir, alperendir, hakimdir" demek neyin nesi Yavuz Bingöl?

Bu mudur iyi kalplilik, bu mudur kul olduğun yiğitlik?

Yoksa sen de mi "davaya" nefer oldun?

34 gencecik insanın paramparça olmuş bedenleri üstüne, "her kürtaj bir Uludere'dir" diyen adamın davasına mı tutuldun?

Hakkari'deki sokak eylemleri için, "emniyet kuvvetlerimiz, kadın, çocuk, yaşlı, demeden icabına bakacaktır" diyen muktedirin cazibesine mi kapıldın?

Memleketi zimmetine geçirenleri anlamak için takla atıyorsun yalan hatıraların adamı!

Roboskili anneleri anlayabilir misin peki?

Saçından sürüklenen kızları, "afedersin Ermeni”leri anlayabilir misin?

Gülsüm Elvan, “Biz seni dünyaya getiren o güzel kadını tanırız, ellerinden öper, önünde saygıyla eğilir ve olur da bir haddini bilmez ona dil uzatırsa bedenimizi siper ederiz. Sen yine de o onurlu ve güzel kadına laf etme şerefsizliğini gösteren bir alçak olursa, çık ve ilk konserinde beni; Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm’ü yuhalat. Gocunmam, yaralanmam, üzülmem. Derim ki Şahsenem bacı anamdır, ona gelen bana gelsin”.

Gülsüm ananın hicranıyla sana söylediklerini okuyunca utandın mı Yavuz Bingöl?

Duygusal olmak budur işte, vicdanlı olmak budur.

Budur insani ve anlaşılabilir olan efendi!

Davanızı bilmem ama bütün "taklacıların" aynı pervasızlığa tutkun olduğunu bize göstermiş oldunuz.

Mehmet Metiner de davadan, dürüstlükten bahsetmişti geçenlerde. Erdoğan'dan demokrasinin mucidi diye bahsederek cilalamanın alâsını yapan Etyen Mahçupyan'a ayar veriyordu inceden.

Her "ayarsız" vicdanlı olduğunu söyleme gereği duyar. Vicdansız olduğunu bilir çünkü.

İyi de hangi dava insan canını lanetli ilan eder, ederse bu alçaklık değil midir?

Bir de evlatları için, davası için, onurun ve dik duruşun timsali olduğunu söylüyordu Metiner.

Ört ki ölem!

Emine hanımın önünde iki büklüm eğilip icazet alan pişkinliğiniz, ne menem bir ahlaka sahip olduğunuzu ilan etti ahaliye rahat olun.