HDP'nin önlenemez yükselişi üzerine...

Türkiye siyaseti belki de ilk kez böylesine "bal tadında" cezbedici muhalefete tanık oluyor.

Her şey iki dakika içinde oldu. İktidar partisinin iki dakikalık ömrü varmış meğerse. O kof görüntünün arkasında fikir üretemeyen, siyaseti hakaret ve tehditten ibaret sanan bir basitlik varmış demek ki!

**************

"Seni başkan yaptırmayacağız."

***************

Demirtaş'ın yaptığı olağanüstü çıkış kadar mühim olan bir ayrıntı daha vardı aslında. "Şeytan ayrıntıda gizli" deyimi tam da bu manzaraya denk düşüyor.

Biliyorsunuz bir süredir hükümet kanadı Demirtaş'ın önlenemez prestijine çamur atmakla meşgul. En yüksek perdeden Demirtaş'ı çözüm karşıtı olmakla suçladılar ve buna Öcalan'ı dayanak gösterdiler.

Şüphesiz bu çirkin bir yakıştırmaydı, hem Demirtaş için hem de HDP için.

Bu asılsız spekülasyonlara en iyi cevabı da muhtemelen Öcalan'ın öngörüsüyle Sırrı Süreyya Önder verdi.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın heyetteki gözü kulağı Sırrı Süreyya Önder'in Demirtaş'la birlikte kameralara görüntü vermesi, açıklamadan sonra ayakta alkışlaması, bana göre en kıymetli detaydı.

Hal böyle olunca iktidar afallamaya başladı. Bu had bildirme, tehdit etme durumları bundandır.

**************

Meydanları Cumhurbaşkanı'na kaptıran Başbakan Davutoğlu, yardımcısı Yalçın Akdoğan, Bekir Bozdağ, Demirtaş'a laf yetiştirmek için adeta yarışa girdiler.

Kimi had bilmezlikle suçladı Demirtaş'ı, kimi çözüm sürecini hatırlatarak tehdit etmeyi denedi.

Demirtaş'ın eleştirilere verdiği cevap da bir o kadar makuldü.

"Ben Cumhurbaşkanı'na söyledim, Başbakan niye üstüne aldı anlamadım" bu fevkalade bir cevap oldu.

Siyasetçiler daha iyi bilir bazen cevap vermemek en büyük cevaptır, muhatabını sonsuz bir hiçliğe hapseder.

Kaybetme telaşıyla sağa sola tehditler savurmalar, had bildirmek için racon kesmeler, Türk Dil Kurumu’na rahmet okutacak kadar berbat küfürler sarf etmeler ibretlik şeyler.

Doğrusu bir o kadar da eğlenceli. Çünkü bir yetersizliği, kabına sığmayan çaresizliği görünür kılıyor.

Hepsi boş, hepsi faydasız ve manasız bir hamasetten ibaret artık.

Demirtaş'ın gündem belirleyen çıkışının altında ezilmeye çaresiz katlanacaklar.

***************

Gelelim Markar Eseyan ve benzerlerinin, zamanın moda deyimiyle trollerin meramına...

Çok söze gerek yok aslında durumları içler acısı.

Demirtaş'ın gündem belirleyen çıkışlarına siyaseten argüman geliştiremedikleri için de komikleşip saçmalıyorlar.

Hakkını vermek lazım en gayretlisi Markar Eseyan.

"Afedersiniz Ermeni olan."

Başkanlık Sistemi tartışmasını Erdoğan’ın kişiliğine indirgeme ısrarı bir bönlüğün sonucu değil; bilinçli bir tercih...

Gerici ittifakın yıllardır özenle inşa ettiği Erdoğan nefreti aslında o dönem hangi reform yapılıyorsa onun dönüştürücü, devrimci etkisini maskelemek üzere işlev gördü. Bir algı mühendisliği olduğu için de insanların düşünceleri üzerinde hakimiyet kurabileceğine dair bir kibri ima etti.

Markar'a ve bütün o "kullanılmaya müsait" yeni Türkiye devrimcilerine sormak lazım; sahi devrim oldu da kör olası gözlerimiz görmedi mi?

Devrimcilikten bahsettiniz madem bir kaç örnek de verseydiniz ya!

Bu konuda yüzünüz kızarmasın diye ketum davranıyorsunuz belli, o halde ben bir kaç örnek vereyim.

Mesela Erdoğan'ın ve AKP hükümetinin IŞİD'de verdiği destek nasıl bir devrimsel duruştur?

Kobani'nin düşmesi için beslenen umutlar devrimin gereği miydi?

Roboski'deki, Reyhanlı'daki devrimciliğinizi iki cümleyle anlatsan ne kadar aydınlanacağız bir bilsen!

Bombalarla paramparça olan insanlar devrimin hangi dönüştürücü yanını engelledi?

Siz bu insanları devriminizi güçlü kılmak için mi öldürdünüz?

Sorular uzayıp gider, verecek cevabınız da yok, cevap verecek yüzünüz de...

Fantastik cümlelerle kendi gericiliğinizi başkasına mal etmeye kalkışmayın, kul olduğunuz düzen devrimci düzen değil "hasta adam" düzenidir.

O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; sizin bu ikiyüzlü yalanlarınız bir ahmaklığın sonucu değil; bilinçli bir tercih...