1970’li yıllarda Tuzluçayırda çağla ağaçları vardı. Yazlık sinema, Halkevleri, kütüphaneler, tanzim satış mağazaları. Halk kendisi kurmuştu bütün bunları.

Esas itibarıyla 1960’lı yıllardan sonra kurulmaya başlayan Tuzluçayır, Sivas, Çorum, Yozgat, Gümüşhane, Artvin’den gelen insanların birlikte yaşadığı, birlikte kültür ve inançlarını devam ettirmeye çalıştığı bir mahalledir. Bu birlik ve beraberlik bütün baskı ve asimilasyon politikalarına rağmen bugüne kadar bozulabilmiş değildir.

Babamın Tuzluçayıra gelişi 1970’li yılların başıdır. Evimiz yıkılan yazlık sinemanın hemen yanındaki tahta merdivenli evdi. Yılmaz Güney filmlerini penceremizin camından seyrederek büyüdüm. Sinemaya para vermek istemeyen komşularımız tahta merdivene dizilip öyle seyrederlerdi filmleri.

Ben Turgut Özal dönemine kadar Tuzluçayırlının kapıyı arkadan kilitlediğine inanmıyorum. Hırsızlık, haydutluk yoktu Tuzluçayırda. Hemen yanı başında, Ankara’nın en büyük çöplüğünün Ege mahallesinde olması sebebiyle yüzlerce sahipsiz köpek dolaşırdı Tuzluçayırda. Köpekler ürür Tuzluçayırlı yürürdü. Ayakkabılarımızı dışarı da, gecekondunun hemen kapısının önünde çıkarırdık. En büyük hırsızlığı da köpekler yapardı zaten. Ayakkabılarımızı kapımızın önünden alır komşunun kapısının önüne bırakırdı.

Hani Tuzluçayıra yapılmak istenilen Cami, Cemevi projesinden yola çıkarak “Bir Cami ile asimilasyon mu olur” diye söze giriyor ya bizim bazı liberal dostlarımız. Tuzluçayırda oynan oyunun daha eskilere dayandığına dair birkaç örnek vereceğim şimdi.

Ankara’nın en doğusunda bir mahalle vardır adı Ege Mahallesidir. Turluçayır Meydanından dönünce yaklaşık 2 Km sonra ileridedir bu mahalle. 1980’li yıllara kadar Ankara’nın bütün çöplerinin döküldüğü bir mahalledir. Çöplük hala Ege Mahallesi sınırları içerisindedir lakin bu kez mahallenin sonuna doğru Elmadağ yoluna taşınmıştır. Daha doğrusu halk isyanıyla taşınmıştır.

Halk geçmişte çöplüğü mahallesinden kaldırmak için çok büyük mücadeleler vermiştir. Bu çöplüğün kokusu o kadar sinsidir ki deyim yerindeyse bütün Mamak’ı etkiler. Orada yetişen insanlar çocukluklarından bilirler eskiden evlerde tahtakurusundan yatılmazdı. Bugün Turluçayır direnişinde bazıları “Biber gazından etkilenmiyor musunuz” diye soruyorlar. Oysa bölge halkı yıllarca çöplüğün kokusuna direnmiştir.

Bu sözünü ettiğimiz Ege Mahallesi Ankara’nın en doğusudur lakin adı her nedense Ege Mahallesidir. Belki de bir tek Ege’li vatandaş bulamazsınız o mahallede. Çoğunluğunu Sivas, Yozgat, Çorum, Kırşehir, Gümüşhane ve Artvinli insanlar oluşturur. Ankara’nın ilçelerinden gelen insanlarda yaşar o mahallede.

Ege Mahallesinin hemen karşısında bir mahalle daha vardır onun adı da Cengizhan Mahallesidir. Bu iki mahalle Tuzluçayırın hemen yanı başındadır. Ankara’da yaşayan hemen herkes bilir ki bu iki mahallenin en büyük özelliği her ikisinin de büyük çoğunluğunun solcu ve Alevi olmasıdır. Lakin ortada bir Karakol vardır adı Yavuz Sultan Selim karakoludur.

Tuzluçayırdan Ege Mahallesinin sonuna kadar o mahalleler 12 Eylül döneminin Küçük Moskova’sıdır. Çünkü devlet onlara bu ismi vermiştir. 1980’li yıllarda dönemin faşistleri duvarlara “Komünistler Moskova’ya” diye yazarken, o mahallenin devrimcileri duvarlara “Kahrolsun Emperyalizm, Kahrolsun ABD, Kahrolsun Nato” diye yazarlardı. Lakin Tuzluçayırdan Ege Mahallesine doğru uzunca bir cadde geçer adı Natoyolu Caddesidir.

Türkiye’de buna benzer asimile politikaları her zaman olmuştur ve aslında bu bir devlet politikasıdır. Bugün İstanbul’da yapılan köprünün ismini “Yavuz Sultan Selim” koyan zihniyet her kim ise geçmişte Alevilerin yoğun olduğu mahallenin adını Cengizhan, ortadan geçen caddenin adını Natoyolu, her iki mahallenin ortasına yapılan karakolun adını da Yavuz Sultan Selim koyan zihniyet aynıdır.

Hiç kimse kusura kalmasın. Tuzluçayırda yeteri kadar Cami’de vardır Cemevi de. Şu anda temel atılan yerde bırakın Tuzluçayırı çevre mahallelere bile yetecek kadar 2 tane Cami zaten vardır. Aleviler, Sünni vatandaşlarımızın hemen her gün Camiye gitmesi gibi her gün Cemevi’ne gitmezler zaten. Şu anda Tuzluçayırda bulunan Cemevi gerek Tuzluçayır halkının gerekse çevre mahallelilerin ihtiyacını fazlası ile gidermektedir.

Eskiden Tuzluçayırda gecekondu yaptırılırken odun kömür konulsun diye gecekondunun yanına birde küçük kömürlük yaptırılırdı. Şu anda Tuzluçayırda temeli atılan Caminin yanında ki Cemevi gecekondunun yanına yapılan kömürlüğü andırmaktadır. Başbakan ya da devlet “Biz hata etmişiz, geçmişte Müslümanların ibadet yeri bir tek Camidir, Cemevleri kültürel alanlardır dedik ama anladık ki bu doğru değilmiş. Evet, Cemevleri birer ibadethanedir ve Alevi vatandaşlarımız Cemevlerinde ibadet ihtiyaçlarını gidere bilerler” deyip bu ve buna benzer projeleri Cemaatin elinden alıp devlet-vatandaş kanalıyla birlikte yapmadıkça Aleviler tarafından asla kabul görmeyecektir. Zira Cemevleri kömürlük değildir.