Bırakın kandırmacayı, temel zemin "kamu düzenidir".

Bu keskin sözler "çözüm süreci" denen muammanın mimarlarından Yalçın Akdoğan'a ait.

Yalçın Akdoğan deyip geçmemek lazım zira Tayyip Erdoğan'ın uğruna ülkeyi ateşe vereceği nadir "dava adamlarından" biri.

Hal böyle olunca "atıp tutması" bile bir manaya netice oluyor.

**********

Akdoğan, bu sözleri PKK'ye söylüyor.

Öcalan'ın tartışmasız tayin edici karizmasını bir kenara bırakırsak "çözüm süreci" denen muammanın en ağır tarafıdır PKK.

İyi de bu adam ne diye PKK üzerinden silahlı Kürt güçlerini tehdit ediyor?

Çözüm sürecinin selameti için mi yoksa milliyetçi fantezilere serenat yapan politik körlüğün sebep olduğu çöküşten kurtulmak için mi?

Nedir bu telaş, bu kıvranış!

**********

Her türlü hile ve entrikanıza göğüs geren silahlı Kürt hareketinin muazzam dirayeti midir sizi şaşkına çeviren?

Karşınızdaki tek muhalefet olan Kürtleri dize getirememenin verdiği öfke olmasın sakın!

Üstelik bu "had bildirme" argümanını "kamu düzeni" denen berbat temele dayandırıyorsunuz.

*********

Topluma huzur getirmiyorsa, Kobane'de susuzluktan kırılan çocuklara bir damla su veremiyorsa, sizden olmayanları korumuyorsa, batsın bu düzeniniz.

Aklı başında vicdanı yerinde olan herkes bilir ki Kürtlerin "direnmek" dışında hiçbir alternatifi yok.

"Direnmek" hayatta kalmanın adıdır Kürtler için.

Namusunu korumanın, suya kavuşmanın yoludur "direnmek".

Sizin talebiniz "pardon tehdidiniz" ne için, dört bir yanda kana susamış düşmanlarla savaşan Kürtlerin direnişini yok etmek!

*********

Evet Sayın Akdoğan, bu mütehakkim tavırlarınız, bu telaş, bu kıvranış, Kürtleri kendinize kul etmek için.

Manidar sözünü çok seviyorsunuz ya, besleyip büyüttüğünüz IŞİD barbarlarının Türkiye'den Kobane'deki Kürt güçlerine saldırdığı bir zamanda yani Kürtlere ihanetinizin yeniden yeniden yeniden ilan olduğu bir zamanda bu tehditleri savuruyorsunuz.

Çok manidar değil mi hünkârım!

Bu ülkenin barışını bizatihi sizin vitrininde boy gösterdiğiniz hükümet bozdu farkında mısınız?

Bozmakla da yetinmediniz, paramparça ettiniz.

Roboski'de parçaladınız, Berkin'i öldüren zalimliğe kol kanat gererek parçaladınız, katil esnafa alperen diyerek parçaladınız, İslam'da yeri yokken evladı öldürülmüş bir anneyi yuhalatarak parçaladınız...

Sözüm ona "çözüm süreciyle" Kürt barışını yapacağınızı söylerken, Kürtlerin acıları üzerinden MHP faşizmiyle restleşerek tarifi imkansız yeni acılara sebep oldunuz.

IŞİD barbarları, Kürtlerin malı, canı, namusu, için fetva çıkarırken, "bu Sünni öfkedir" deyişiniz, bir değil bin Öcalan'ın dahi telafi edemeyeceği tahribatlar yarattı.

Daha dün Trabzon'da Öcalan'ın idam edilmesi hususunda Türk'ün gururunu okşayan lümpen halleriniz hafızalarda tazeliğini korurken, bugün dört elle Öcalan'ın itibarına sarılmanız bile ikiyüzlülüğünüzün eseridir.

*********

"Temel zemin kamu düzenidir" dediniz ya Sayın Akdoğan, nereden bakarsanız bakın berbat bir çağrışımı var bu kelimelerin. Garip ama ''kamu güvenliği'' lafını işitince başımı alıp gitmek geliyor içimden.

Olabildiğince uzaklara gitmek istiyorum, yeryüzünden düşmek istiyorum . Kaybolmak istiyorum adını sanını bilmediklerimin arasında.

*******

Kamu güvenliği bir aldatmacadır!

Huzurun sulh yoluyla tesisini esas almıyor aksine huzursuzluğa tohum serpen bir paradigmadır.

Daha açık söylersek devletin paramiliter güçler vasıtasıyla uygulamaya koyduğu baskı düzeninin neticelenmesi, ete kemiğe bürünmesidir.

*******

Kamu güvenliği, hayal kırıklıklarının adıdır bana göre.

Göçtür, isyandır, sürgündür, talandır...

*******

Kamu güvenliği adına hafızamızı kurcalayalım bakalım neler çıkacak!

Elini kaldıracak karşı koyacak takati yokken, dindar ahalinin gözetiminde güvenliği tesis etmekle yükümlü polislerce dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz kamu güvenliği için öldürüldü mesela.

Kamu güvenliği o kadar mühimdi ki, ''çocukcağız vurmayın amca ölüyorum'' dediğinde bile alçakça dövülüyordu.

Bunları yazdığım vakit esnafın güce kolculuk ettiğini biliyordum ama gerektiğinde polis, alperen, hakim, yargıç, olduğunu bilmiyordum.

Tayyip Erdoğan'ın geniş ufku bizlere bunu da öğretmiş oldu, müteşekkiriz kendilerine!

Cebindeki bilyelerle devleti yıkmaya giden on beşinde Berkin Elvan da kamu güvenliği adına itinayla öldürüldü değil mi?

Hatta ölümü yetmemişti bir de çocukcağızı dindar nesle yuhalatmıştı ''Sultanımız''.

Öyle buyurdu, öyle yaptılar!

********

Bayırda kuzu otararak kamu güvenliğini tehlikeye düşüren ''kara gözlü Ceylan'' askeriyeden atılan roketle paramparça olunca düzen sağlanmış oldu mesela!

Tehlikeyi fark eden devlet, parçalanmış cesedin otopsisini dahi karakolun avlusunda yaptırdı.

Suskun bir ülke, paramparça olmuş küçük bir kız çocuğu, bütün hakikat buydu işte!

*******

Peki ya hangi yaraya elini koyacağını bilememenin adı olan Uğur kaymaz!

Korkunç bir ölüm!

On ikisindeydi daha ana kuzusu, on üç kurşun sıktılar.

Sebebini sormayın!

Kamu güvenliği için tehlikeliydi, Kürt'tü...

*******

Karnınıza kramplar girmediyse devam edelim.

Kamu güvenliğine engel teşkil ettiği için dört bin köy yakıldı mesela.

Umutlar ateşe verildi!

Kurşun sıkan şerefli katiller titizlikle bunun üstesinden geldiler.

Peşi sıra göç yollarında ölüm, sefalet, işkence, sürgün...

Toprak bölünür mü hiç, varsın insanlar bölünsün değil mi?

*******

Nereden bakarsanız bakın berbat bir çağrışımı var ''kamu güvenliği'' denen meretin.

Ne zaman gündeme geldiyse o vakit zamansız ölümler oldu.

Diyarbakır cezaevi kamu güvenliğinin tesisi için inşa edildi haberdar mısınız!

Kamu güvenliği adına insanların makatına cop soktular, falakaya yatırdılar, aylarca hücrelerde beklettiler, avluda ahalinin gözü önünde yaşlı başlı insanlara evlatlarının eliyle bok yedirdiler...

Dudaklarınızı ısırmayın bunlar kamu güvenliği için gerekliydi.

Biz devletten daha iyi bilecek değiliz ya!

Orada varlığını Türk'ün varlığına armağan etmek istemeyen ''bölücü Kürtler'' vardı.

*******

O günden bu zamana değişen tek şey acının şekli oldu, acı çekenler hep aynı kaldı.

Kamu güvenliği mi dediniz, o devletin silah çatmasıdır.

Bakan bey, "bırakın kandırmacayı" dalganıza bakın...