Seçim kapıda... 60 gün sonra sandık başına gidilecek. 

Meclis dükkânı kapattı. Kapatmadan önce de hükümete, kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi veren yasayı çıkardı; ondan sonra kepenkleri indirdi. Yani altı ay süreyle Hükümet (yani Tayyip Erdoğan)  kendini Meclis yerine koyup yürütmenin yanı sıra yasama yetkisini de kullanabilecek. Seçime iki ay kalmışken; haydi diyelim, seçimin ardından yeni bir hükümet kurulana kadar bir ay daha geçecekken, altı aylık bir KHK yetkisi ne demek oluyor, diye sormayın. Herhalde Tayyip Erdoğan altı aylığına da olsa “başkanlık sistemi” hevesini alsın diyedir. Yoksa seçimlerden sonra “Başkanlık sistemi mi olsun, yarı başkanlık mı olsun, yoksa var olan parlamenter sisteme devam mı edelim” gibi saçma sapan, dahası ülkedeki gerginliklere gerginlikler katacak bir tartışma bizi bekliyor.

Böyle bir saçmalığa gidilip gidilmeyeceği de dahil, siyasi partilerden sandık başı yapılmadan önce bize kendi anayasalarını göstermelerini istemek iyiden iyiye önem kazandı.

Öyle eksiksiz, bütün maddeleri teker teker yazılmış bir anayasadan söz  etmiyorum. Ama bizden oy isteyenler bize sandıktan çıkacak yeni Meclis’in yapacağı “yeni Anayasa”da hangi ilkelerin yer almasını isteyeceklerini, temel kavramlarda tercihlerinin ne olduğunu, hangi ilkeler için mücadele edeceklerini  derli toplu açıklamak zorundalar. 

Örneğin “yurttaşlık tanımları” nedir ? Yine “Herkes Türktür”  gibisinden bir yurttaşlık tanımı mı yapacaklar, yoksa etnik vurgulardan arındırılmış bir yuttaşlık tanımı mı?

Keza “Türkçe’nin yanı sıra İngilizce eğitim yapılır (Robert Kolej ve bir sürü kolej), Fransızca eğitim yapılır (Saint Benoit, Notre Dame de Sion), Almanca eğitim yapılır (Alman Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi) lakin Kürtçe eğitim asla yapılamaz” hedefine kilitlenip Anayasa’ya bu hedefi yasallaştıracak kelime oyunları mı yerleştirecekler yoksa Kürtçe’yi “bilinmeyen bir dil” saçmalığından kurtarıp milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının onurlarını aşağılamaktan vaz mı geçecekler?

Keza üretim süreçlerinden sendikaları kazımakta başlıca silah konumuna yükselen “taşeronluk kurumu”nun sürdürülmesini mi, tasfiyesini mi hedefleyecekler ?

Keza devletin yapılanmasında parlamenter sistemi mi, başkanlık sistemini mi öngörüyorlar?..

Keza...

Keza...

*    *    *

Bunları bilirsek oylarımızı kullanırken sağlam bir terazi elde edeceğiz. 

Seçim sonrasında yapıp ettiklerine, söylediklerine, önerdiklerine bakıp “Seçimden önce ne dedin, şimdi ne yapıyorsun” sorusunu somut bir düzlemde yöneltmek olanak ve hakkına sahip olacağız...

Seçime iki ay var. Seçim yarışına katılan partilerden sadece BDP, yeni Anayasa’da yer almasını öngördüklerini açıkladı. 

Geri kalanlarda ise şimdilik “Kim listede, kim liste dışı; listede kim seçilebilecek sırada, kim göstermelik yerde” itiş kakışı dışında ciddiye alınır bir tutum yok. Bugün akşam listeler kesinleşip sular görece durulduktan sonra karşımıza yine Anayasa önerilerini koymadan “Biz iyiyiz, oyunu bize ver... Yok, onlar kötü, iyi olan biziz, oyunu sen bize ver” diye çıkacaklarsa bu bizi ahmak yerine koyacaklarının bir göstergesidir ve...

Ve ahmak olmadığını seçmenler yakın dönemlerde bir kaç kez çok güzel kanıtladılar. Bir kere daha kanıtlamaktan da aciz değiller. “Ahmak seçmenler”le DYP’nin, ANAP’ın, DSP’nin cenaze namazları kılınamazdı. Oysa kılındı...

O yüzden seçime 60 gün kala bu köşede ikinci kez uyarmakta yarar gördüm:

Bana anayasanı göster!..

Sen göstermezsen, biz sana gösteririz...