Dikkatli okur çoktan fark etmiş olmalı, T24 yazarları, T24’ün “Yorum yaz” kutusuna yazan okurlarla polemiğe girmiyor, “Hayır o öyle değil, böyle” gibisinden itirazları varsa bile bunu yazılarına yansıtmıyorlar; en kırıcı “yorum”lara bile cevap vermiyorlar. Küçümsediklerinden, umursamadıklarından değil. E-gazetenin sağladığı okurla dolaysız iletişim olanağını “Dedin, dedim” cevapları ile zedelememek gerektiğinden. Gözümden kaçan olmadıysa bu yazılı olmayan T24 ilkesine bütün yazarlar uyuyor. (Sadece ben, bir defasında cevap verdim ama o da “yorum” filan değil düpedüz yalan, üstelik kasıtlı ve pek ilkel bir yalandı.)

Cevap verilmemesi okunmadığı anlamına gelmiyor elbet. Kimi yazar arkadaşlarım her “yorumu” dikkatle okuyor; kimileri göz atıyor, önemli ve anlamlı bulduklarını okuyor; kimileri sadece yorumunun sonuna adını, soyadını ekleyerek elektronik ortamın saklanma olanağını kullanmayanları okuyor...

Tek tek yorumları bir yana bırakalım ve konuyu T24’le de sınırlamayalım. Henüz çocukluk çağını yaşayan e-gazetelerde okur yorumları toplumun sahici bir aynası. Türkiye toplumunda kol gezen aşırı kamplaşmanın, ideolojik (=dünya görüşüne, dünyaya bakışa ilişkin) savrulmaların birebir yansıdığı bir ayna... Keza “okur” denen kitlenin ne kadar farklı algılara, değerlere, duyarlıklara sahip olduğunu da gösteren bir ayna... 

Gazetelerin okur yorumları üstüne bir doktora çalışması yapan bir arkadaşımın isteği üzerine bir okur yorumları taraması yaptım. Zahmetli, sabır gerektiren ve  çok fazla zaman yiyen bir “gazeteler turu” oldu.

En ilginçleri spor yazılarına yapılan yorumlar. Orada artık akıl, serinkanlı değerlendirme, yazarın dediğine ilişkin “yorum” çabası bitiyor ve sadece ve sadece tutulan takımın gözlüğüyle yorumlar döktürülüyor. Eh, hemen herkesin en yetkin ve en yetkili “teknik direktör” olduğu Türkiye’de bu şaşırtıcı değil.

Ama siyasal yazılara yollanan yorumlar ile spor yazılarına yollanan yorumlar arasında  uçurumlar yok. Birinin ak dediğine ötekinin kara dediği, yazıyı bırakıp beğenmediği bir başka yorumcu ile didiştiği, yazıyı değil yazarı hedefleyen yorumlar arka arkaya sıralanıyor. 

İyi niyetle yazılmış, aklı başında ve sahiden içinde fikir barındıran yorumları ayırt ederek belirteyim. Gazetelere (T24’e de) yollanan yorumların baskın özelliği şu: Benim doğrum senin doğrunu döver!.. Kendi doğrusundan en küçük kuşku duymayanlar bazen yazara, bazen bir başka yorumcuya uzun ya da kısa cevaplar veriyorlar ve o tür yorumların ortak özelliği bu kadar yalın: Benim doğrum senin doğrunu döver!..


*    *    * 


Dün hemen bütün gazetelerin “yorum yaz kutuları”nda attığım tur sırasında bazı yorumları okuyup, “Acaba başka bir yazı için bu yorum yollanmış da yeri mi karışmış” kuşkusuna kapıldığım çok oldu. 

Mesela dünkü günlük gazetelerden birinin internet sayfasında Başbakan Erdoğan’ın Kuzey Irak gezisi sırasında Barzani ile birlikte “Burası huştur, yolu yokuştur” türküsünü söyledikleri haberinin altına düşen bir yorum aynen şöyleydi: “Barzani de yetmez ama evet dedi di mi?..”


*    *    *


Biraz daha geniş bir örnek vereceğim.

Doğan Akın dünkü T24’de Savcı Zekeriya Öz ile Savcı İlhan Cihaner üstüne “Ergenekon'da İki Savcı İçin Aykırı Notlar” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazıyı özetlememe bile gerek yok. Gözünden kaçmış olanlar nasıl olsa dönüp o yazıyı okuyabilirler.

O yazının altına toplam 16 yorum gelmiş. 

Noktasına virgülüne, yazım yanlışlarına, düşük cümlelere filan dokunmadan bir kaçını ardarda aktarıyorum:

“Siz hala hazımsızlıkmı çekiyorsunuz..”

“Güzelll..Şimdi T24 ve Sayın Doğan Akın'da bu güne kadar yargıyı bu hale getirenlere ‘kerhen’de olsa destek olma konumunuza bir göz atarak,küçük bir özeletiri yapmanın zamanı geçeli çok oldu değil mi?..”

“İdeolojik yazı, objektif değil, tarafgirlikle yazılmış.” 

“Yine sağlam bir yazı, tebrikler” 

“Off harika bir yazı olmuş tebriklerden bir demet.”
 

“Tamamdır ergenokon iddanamesi ve delilleri böylece çürütülmüştür...”

“Cihaner kim? öz kim? denk olmayan bir karşılaştırma.”

“Yaşamda yaptıklarımız bizim kim olduğumuzu gösteriyorsa, bu olguları objektif değerlendirerek bir sonuca varmak gerekir. Doğan Akın da bunun için verileri sıralamış. Gayet de güzel olmuş... elinize, zihninize sağlık”


*    *    *


Haydi şimdi kendinizi Doğan Akın’ın yerine koyun. 

Doğan Akın bu okur yorumlarını inceden inceye okuduktan sonra, ki o mutlaka okur,  ne yapmalı, ne düşünmeli?