Bir süredir, Yapı Kredi Yayınları’nın, Cemil Koçak’ın editörlüğünde yayımladığı “27 Mayıs Bakanlar Kurulu Tutanakları”nı okuyorum.
1200 sayfalık bu iki ciltte, darbe kabinesinde yaşanan, akıl almaz tartışmalar var.
Kürt sorununda kritik aşamaya gelişimiz sebebiyle, o toplantılardan bazı diyaloglar aktaracağım bugün...
İster “Nereden nereye geldik” diye okuyun...
İster “Bu noktaya nasıl geldik” diye...

Kürt diye bir şey yok
Tarih: 15 Haziran 1960.
Bakanlar Kurulu’nun 3. toplantısı...
Başbakan Cemal Gürsel konuyu açıyor:
“Ben Kürtçülük meselesiyle meşgul olmuşumdur. Esasında bizim memlekette Kürt diye bir şey yoktur. Horasan’dan, Orta Asya’dan (...) sevk edilen aşiretler oraya yerleşmişler ve maalesef bu hale alışmışlardır. Birtakım beylerin idaresi altında Kürtlüğü kendileri icat etmişlerdir."

Başı koptu mu...
Konu, 28 Haziran’daki 7. toplantıda yeniden gündeme geliyor. Gürsel, gözaltına alınan ayrılıkçı Kürtler için tehcir öneriyor ve diyor ki:
“Birisi kendisinin Kürt olduğunu söylediği zaman, bu fikrinin yanlış olduğunu, onları kandıranların Ruslar olduğunu vesikalarla ispat etmeliyiz. Evvela üniversiteden başlamalı... (...)
“Şark elimizden giderse Küçük Asya’da barınmaya imkân yoktur. (...)
“Kürt demek, bir adamın elinde her şeyi yapabilen, fakat başı koptu mu, asla kıymet ifade etmeyen bir zümre demektir.”

Bu p...venkler...
Sağlık Bakanı Nusret Karasu: “Bence şarkta bir radyo istasyonuna ihtiyaç var.”
Gürsel: Ben de şarklıyım. Erzurumluyum. Bu Kürt mevzuunda bilgilerim çoktur. Tarihte Kürt diye bir şey okudunuz mu? Bunların aslı Türk, hatta garptan gelmiş birtakım insanlar...
Savunma Bakanı Fahri Özdilek: “Yalnız Kürtleşmeyi değil, Araplaşmayı da önlemek lazım.”
Gürsel: “Arkadaşlar, vatanın bir karış toprağını vermeye kimsenin hakkı yoktur. Bir millet bu uğurda mahvedilebilir. (...)
Ama bu p...venkler bütün şarkı veriyor. Doğu, Küçük Asya’nın kalesidir yahu... (...)
Hatta düşündüm, bunların başlarını oradan kopardıktan sonra, hususi Kürtçe öğrenmiş adamlarımızı oraya sokup bunlara baş yapalım diye... Bu, dört başı mamur bir planlama ile olur.”

Felaket geliyor
Gürsel, 1960 Ekim’indeki 39. toplantıda da “Şarkta Kürt diye ayaklandırılmak istenen adamların en az yüzde 80’i Türk asıllıdır. Şimdiye kadarki hükümetlerin alakasızlığı oradakileri Kürt yapmıştır” diyor:
“Gafletimizden istifade etmesini bilen Rusların, oradaki halkın Kürt olduğunu iddia ederek, bunları bizden ayırmaya çalıştığını” söylüyor ve ekliyor:
“Ciddi çalışmazsak, yarının Türkiye’si için bu, muhakkak bir felaket olacaktır.”

30 yıl sonra...
Devlet Bakanı Mustafa Âmil Artus’un anılarına göre Gürsel, “Doğu Anadolu’yu bizden koparmaya çalışanlarla aramızda 30 yıl sonra bir savaş çıkabilir” diyordu.
Savaş, daha önce başladı.
Asıl 30 yıl alan ne oldu biliyor musunuz: Devletin “Kürt yoktur”dan, “Kürt realitesini tanıyoruz”a geçmesi...
50 yıl sonra da “Türkçü” olmayan anayasa arayışı başladı.
Arada 30 bini aşkın can yandı.
Yazık değil mi?