Bir ülkede seçimler neden yapılır? Herhalde 3 y sonra tekrarı yapılsın diye değil! Öyle ya bir televizyon dizisi değil ki bu reytinge göre devamı çekilsin! Seçimdir nihayetinde halkın tercihlerine saygı gösterirsin olur biter! Ve elinden geliyorsa da bu tercihin hayata geçmesi için tüm yolları denersin!

Ama ne yapıldı bizde? Başbakan Davutoğlu hükümeti kurmak için devir aldığı 45 günlük sürenin 40 küsur gününü tek başına kullandı. Birkaç gün kala da “Galiba olmayacak” diyerek tekrardan topu Cumhurbaşkanına attı!

Şimdi 1 Kasım’da seçimler tekrarlanacak! Ama çoğunluk “Ya aynı sonuç çıkarsa” diye birbirine sormadan da edemiyor! Çıkar mı çıkmaz mı bilinmez ama yurdum insanından her şey beklenir! Çinli diye Koreli döven halkımız işsizliği, geçim sıkıntısını, asker ve sivil ölümlerini CHP’ye mal edip yeniden AKP’yi mağdur gösterebilirler! Zira bunun emareleri şu günlerde Ankara Tuzluçayır’da görülüyor bile! Şehit haberlerine öfkelenip sokağa dökülen yurdum insanı eline bayrağı alıp hükümeti protesto edeceğine Tuzluçayır’ı basmaya çalışıyor! Sanki 13 yıldır bu ülkeyi Tuzluçayır yönetiyor!

Bu yüzden mi? Evet belki de bu yüzden aşağıda ki yazıda siyaseti es geçip bir başka konuya değineceğim. Aslında aşktır insanı güzelleştiren ve aşk yalana dolana kurban ediliyor bu ülkede! Buna ülke sevgisi, toprak sevgisi, insan sevgisi de dâhil!

Yaklaşık 1 sene önce görmüştüm o’nu. Sinemadan çıkıyordu. Bir ara çalıştığım gazeteden arkadaşımdı. Hoş sohbet ettik. Hal hatır sorduk. Saat akşamın dokuzu oldu mu vurup kafayı yatıyorum abi dedi! Eskiden gazetede muhabirdi, çoktan ayrılmış meğer. Kimsenin adamı olamam abi dedi, verdim istifayı çıktım!

Bir şirkette teknisyenlik yapıyormuş. Bilgisayar teknisyenliği! Dert yok tasa yok abi dedi, bildiğin gibi hala yalnız yaşıyorum, eh gelirimde iyi sayılır idare ediyorum işte!

Hala içiyor musun dedim, evet, dedi. At yarışı, spor toto, iddia, langırt alışkanlıkların devam ediyor mu, dedim, evet dedi. Madem akşamın dokuzunda vurup kafayı yatıyorsun nasıl vakit ayırıyorsun tüm bunlara, dedim, ne olacak abi topu topu bir saatlik iş, hem şart değil ki hepsine takılmak en iyisi vurup kafayı yatmak dedi!

 Gazetedeyken biliyordum kendisini, gezmeyi tozmayı seven bir arkadaştı! Akşam saat dokuz oldu mu vurup kafayı yatıyorum deyince şaşırmıştım! Bu yüzden sorup duruyordum bu soruları! Devam ettim:

Sinemaya gidiyor musun, dedim, evet, dedi, fırsat buldukça gidiyorum! Tiyatro, konser, maç, bar, cafe, alış veriş merkezleri? Evet, dedi, hepsine fırsat buldukça takılıyorum! Ama yeter ki eve atmayayım kendimi, saat akşamın dokuzu oldu mu vurup kafayı yatıyorum!

Peki ya kitap okuyor musun dedim! Bildiğim kadarıyla macera kitaplarını çok severdin! Evet abi, dedi, hatta iş yerine bile kitap götürüp fırsat buldukça okuyorum. Birde bilirsin haftalık mizah dergilerini çok severim onları da kaçırmam! Ama her ne olursa olsun yeter ki soluğu evde almayım, en geç akşamın dokuzunda vurup kafayı yatıyorum!

Ya yemek, dedim, acayip yemek seçerdin! Ama maşallahın vardı öğlen oldu mu dört çeşit yemek yemeden de edemezdin dedim! Hala aynı, abi, dedi! Hatta daha da fazlalaştı! Bu kez iş yerinde yiyorum yemekleri! Şirketin iyi bir aşçısı var! Bazen akşama doğru bile yiyorum. Ama bir var ki eve gider gitmez uykum geliyor, saat dokuz oldu mu vurup kafayı yatıyorum!

En son birkaç gün önce yeniden karşılaştık. Kızılay’da. Otobüs durağına yaslanmış sigara içiyordu. Zayıflamıştı hafiften. Yeniden sarıldık, hal hatır sorduk! Yemeği, dedi, azalttım abi, yiyemiyorum eskisi gibi! Kesildim ekmekten aştan! Canım çoğu zaman bir şey istemiyor!

Ya uykun, dedim, hala akşam dokuz olunca yatıyor musun? Uyuyamıyorum abi, dedi, gece sabahlara kadar uyuyamıyorum.

Peki alışkanlıkların, dedim, onlarda mı değişti? Birçoğu değişti abi, dedi, ama en çokta uyuyamıyorum! Birde şiire merak sarmış! Eskiden böyle bir alışkanlığı yoktu! Sabahı zor ediyorum, abi, dedi. Çok değil birkaç ay olmuş tanışalı sevdiği kızla! Seviyoruz birbirimizi, dedi. Galiba aşık oldum! Uyuyamıyorum abi, dedi, uyuyamıyorum sabahı zor ediyorum!