Çanakkale Eceabat Milli Parkı içindeki Orman Kampı’nda düzenlenen Adalet Kurultayı ile ilgili yazdığım bu üçüncü yazıda ilk gün söz verdiğim içki meselesini ele alacağım. İlk yazımda Kurultay’ın organizasyonunu ve katılımcı yapısını ele almıştım. Dün yayınlanan ikinci yazımda ise Kurultay’ın içeriğiyle ilgili genel bilgi verip toplanma gerekçesinden ve Kurultay’ın duygusal atmosferinden bahsettim. Nihayet içki meselesine gelelim.

Dünkü yazımdaki gibi yine arada kaynamaması için hemen konuya gireceğim. Kurultay’da içki içildi. Bunu kimse inkar etmiyor. Zaten yarıdan fazlası CHP seçmeni olan 50 bin kişilik ve büyük çoğunluğu içkiye karşı olmayan bir kitlenin içinden 3-5 kişinin içmiş olması bence çok da büyütülecek bir durum değil. Böylesi büyük ve geniş katılımlı bir organizasyonda üç kişinin içki içmesi organizatörlerin engelleyebileceği bir durum da değildi... Benzer organizasyonu AKP de yapsa 50 bin kişi arasından içki içecek 3-5 kişi mutlaka çıkardı. Buradaki gibi aleni içmezler de, takıyye yapıp çadırlarında içerlerdi ama o orman kampının içinde mutlaka içki içilir.

Ben ilk günkü yazımda belirttiğim gibi Eceabat Milli Parkı içindeki Orman Kampı’nda (şehitlik alanı değil burası) içki içilmesinin olaya dönüştürülmesini anlamlandıramadım. Kamp içinde devletin yaptığı ve konaklayanların faydalandığı 20'si erkek 20'si kadın olmak üzere 40 tane tuvalet; 10'u erkek 10'u kadın olmak üzere 20 tane de duş vardı. Tabii ki bu tuvaletlerde ihtiyacımızı giderdik. Şimdi sidikli cinsel fantezi meraklısı AKP’liler çıkıp “Şehit kanları ile sulandığı” söylenen o topraklara doğrudan "sidik ve diğer kanalizasyon artıklarını döktüler" yaygarasını da koparabilirler. Üstelik bu defa yarı çıplak da değil, çırılçıplak bir şekilde duş da aldık. (Kamp boyunca hava sıcak olmasına rağmen nerdeyse ter kokan hiç kimse görmedim!) Yani AKP’liler için hem çıplak, hem sidikli bir fantezi fırsatı daha, görüntüleri artık bu cumaya izleriz umarım!

Benim AKP ve onun genel başkanının içki ile ilgili yaygarasından daha fazla kızdığım nokta, başta Aykut Erdoğdu olmak üzere CHP yönetiminin bu saldırı karşısında suçluymuşçasına savunma pozisyonuna geçmeleri! Kemal Kılıçdaroğlu’nun “atletimle uğraşacağına adaleti sağla” çıkışına benzer şekilde “İçkiyi dert edineceğine adaletsizliği dert edin, adaleti sağla. Bu kurultayın ana fikri bu!” cümlesini kurması zor olmazdı. Üstelik, Kurultay katılımcılarının “içtiysek biz içtik, sana ne!” söylemlerine ve bu tür bir “racon” kesilmesine hazır olmasına rağmen.

CHP yönetiminin, oranı yüzde 15’i geçmeyecek içki hassasiyetli muhafazakar seçmeni memnun etmek uğruna (üstelik oylarını almaya da yetmeyecek), pısırık ve geri adım atan hatta kendi seçmenini küstüren tutumu, aynı zamanda kızgınlığa da neden oluyor. CHP seçmeni zaten artık cenazesinin kaldırılmasını bekleyen siyasi bir mevta olan ve gömülmediği için çürümenin iğrenç kokusunu yayan Siyasal İslam’a karşı geri adım atılmasına son derece kızgın. CHP yönetiminin AKP’nin aldırmaya çalıştığı her pozisyonu almalarından da rahatsız! Yani taban, tavan kadar pısırık ve çekingen değil. Bu nedenle, Aykut Erdoğdu çadırları basıp içki araması yapacağına veya içki içtiği söylenen kişilere Rıza Baba edasıyla “alın bunları, alın alın, hemen bindirin otobüse” diye racon keseceğine, “Size ne birader, ülke bizim, şehitler bizim, Atatürk bizim, kurultay bizim! Size ne!” deme cesaretini göstermelidir.

Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, “20 sene önce Refah Partisi Kurultaylarında İstiklal Marşı okunduğunda ayağa kalkmayan, ayakta ise hemen oturan kimseler gelip bize milliyetçilik taslamasın, şehitlik ve saygı edebiyatı yapmasın!” deme cesaretini gösterirse emin olsun ki arkasında çok ciddi bir kitle bulacaktır. Üstelik sadece CHP seçmenini değil, son yıllardaki Arapçılıktan öfke duyan Türkçüleri, HDP’lileri, içkiyle derdi olmayan merkez sağ seçmenini de arkasında bulacaktır! Gerekli bilgiyi de Kurultay’ın katılımcılarından İhsan Eliaçık’tan alabilirler!

İçki ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Yarın Adalet Kurultayı’na Kürt ve sosyalist katılımını ele alacağım!