Demokrat Haber’de dün yayınlanan Adalet Kurultayı'nın Ardından-1 başlıklı yazımda Çanakkale Eceabat’ta Kemal Kılıçdaroğlu’nun partilerüstü çağrısına yanıt veren her kesimden katılımcıyla düzenlenen Adalet Kurultayı’nın organizasyonu ve katılımcı profilini kısaca ele aldım. Bugünkü yazıda ise Kurultay’ın içeriğiyle ilgili konuları yazmaya çalışacağım.

Kurultay’a 700’den fazla konuşmacı katıldı. Her konuşmacı Türkiye’de AKP tarafından aşama aşama çökertilen adaletin durumunu kendi alanıyla ilgili yaşanılan veya başına gelen durumla ilgili adaletsizlikleri masaya yatırdı, katılımcılarla paylaştı. Bu masada adalet bazı alanlarda öldüğü için otopsisini yaptı bazı yerlerde kolu bacağı kırıldığı için röntgenini çekti. Bazı konuşmacılar ve katılımcılar reçete de yazdı yani durumun düzeltilmesi için çözüm önerilerini sıraladı. Adaletsizliği yapan ve adalet talebine kulak tıkayan AKP ve onun genel başkanı ise adalet yerine “atlet”ten sonra bu defa da adaletle ilgisi olmayan alkol konusunu diline dolayıp kurultayı magazinleştirmeye çalıştı. Fakat tüm konuşmaların görüntüleri alındı ve hem dökümleri yapılıp kitap olarak hem de görüntü olarak yayınlanacak. Yani Adalet talebi gündemde kalmaya devam edecek. Bunun sonucunda da AKP Genel Başkanı, “bu Adalet Kurultayı Kitabına rakı dökülmüş, yazarken bile içmişler” diye konuşursa şaşırmayacağım!

Tekrar Kurultaya dönecek olursak, zaman zaman umutsuzluk hakim olsa da Kurultay’ın genel atmosferinde adaletsizliklere, hukuksuzluklara karşı ciddi bir öfke ve bunların yakın zamanda sona ereceğine dair güçlü bir umut vardı. Zira Nurcusundan Ateistine, toplantıya Kayı boyu armasıyla katılan Yörük Türkmeninden Kürdüne bu adaletsizlikten etkilenmeyen kimse kalmamıştı. Umut veren yön ise bu adalet arayışı insanları bir araya getirmeye zorlamışken, artık zorundalık da gerekmeksizin, bir arada olmanın ve birlikte mücadele etmenin gücü ortaya çıktı. Gezi Parkı’nda Bülent Arınç, “bir araya gelemeyecek grupları bize karşı bir araya getirdik” itirafı/yakınmasında bulunmuştu (Hoş şimdi kendisi de bu Adalet Kurultayı’nda eski yol arkadaşı Abdüllatif Şener’in yanında yer alsa sakil durmazdı ve tepkiyle de karşılanmazdı). Adalet Kurultayı’nda Gezi Parkı’ndan daha da fazla grup ve bir araya gelmesi zor insanlar bir araya gelmişti. Bir araya getiren Kurultay organizatörleri değildi sadece AKP’nin adındaki A harfini yani Adaleti yok eden uygulamalarıydı.

Bu nedenle Kurultay’ın duygu atmosferini öfke ve umut olarak nitelendirebilirim. Bir de matem: Ana panel alanının kampın her yerinden duyulan ses sisteminden kurultayın yapıldığı yerin havasına uygun olarak sadece üç şarkı çalındı: İkisi aslında ağıt olan Çanakkale Türküsü ve Yemen Türküsü. Üçüncüsü ise Kurultay’ın toplanma gerekçesini yarım yüzyıl önce ortaya koyan Nazım Hikmet şiirinden bestelenen ve Edip Akbaytam’ın seslendirdiği “Korkuyorlar” oldu. (“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar” diyen eserin çalındığı Kurultay’dan sadece Türkü çaldığı için geçen yıl komisyon kararıyla kapatılıp tekrar açılan YÖN Radyo’nun canlı yayın yapması da manidar oldu.)

İçki meselesini bugün yazacağımı söylemiştim ama yine yarına kaldı. Yarınki yazıda Gezi Parkı’ndaki “Cami’de içki içtiler” ezberini tekrarlayan AKP yöneticilerinin eline başka bir yalan söyleme kozu vereceğim: Acaba “şehitlik”te deri eldivenle ve çıplak gezip işemiş deolabilir miyiz?