Necati Şaşmaz’ın ilk cümlesini duyduğumda direnmenin ne kadar ulvi bir şey olduğunu bir kez daha anlamıştım! Tam da içimden “Taksim Taksim olalı böyle zulüm görmedi” diye mırıldanacaktım ki ikinci cümlesinden sonra “Diren Taksim” diye bağırmaya başlamışım! Cümleler ardı ardına geldikçe Necati Şaşmaz’ın susmasına karşılık bir Toma suyu yemeyi çoktan göze almıştım! Oysa artık iş işten çoktan geçmişti! Zira Necati Şaşmaz sussa bile vücuda verdiği tahribat baki kalacaktı!

Necati Şaşmaz o gün Türkçe Olimpiyatlarında İstiklal Marşı söyleyen Nijeryalı bir çocuk gibiydi! Söylediklerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu! Aslına bakılırsa sıradan bir vatandaş olarak böyle bir konuşma yapsa anlaşılıp anlaşılmaması o kadar önemli değildi! Lakin sanatçı kimliğinden dolayı orada olunca işler değişiyordu! Oysa iki cümleyi bir araya getiremedikten sonra ister sanatçı olsun ister sıradan bir vatandaş olsun, bu topraklarda yaşayan halklar için Nijeryalı bir çocuğun İstiklal Marşı okuması ne kadar önemliyse Necati Şaşmaz’ın ülke meseleleri hakkında bir şeyler söylemesi de o kadar önemliydi!

Bir de şunu söylemekte fayda vardı ki bizim için eleştiri konusu olan Necati Şaşmaz’ın bozuk Türkçesi değildi! Hatta kurmaya çalıştığı cümlelerin bir arada ahenkle dans edip etmemesi de önemli değildi! Zira bu ülke “Maraba Türkiye” demekten başka hiçbir şey bilmediği halde trilyonlar götüren antrenör ve futbolculara kucak açmış bir ülkeydi! Burada eleştirilen, içerikten yoksun ve birbiri ile alakası olmayan cümlelerin sanatçı olduğunu söyleyen birisi tarafından ardı ardına kurulmasıydı! Yoksa bu ülke yarım yamalak Türkçesiyle Güney Afrikalı futbolcu Kompela’ya bile Talk Show programı yaptırmış bir ülkeydi!

Şimdilerde nasıl bilmiyorum ama eskiden ortaokul sıralarında öğretmenler Fuzuli’den “Kurtarmağa yağma-yı gamından dil ü canı, Şa’yim nazar-ı nergis-i fettanın içindir” türünden bir gazel okuyup sorarlardı bize “Söyle bakalım evladım yazar burada ne söylemek istemiştir” diye! Biz de zorlanırdık haliyle! Zira gazel dediğin öyle kolay anlaşılacak bir şey değildi! Fuzuli’nin gazel’i kadar olmasa da şimdi biri çıkıp size “Söyle bakalım evladım, Necati Şaşmaz burada ne söylemek istemiştir” dese ne derdiniz ki?

Sorun galiba biraz da burada! Çok şey anlatmak isteyip de hiçbir şey anlatamamak bu olsa gerek! Oysa toplum olarak bunlara alışkın bir tolumduk! Zira “Mozart Türkiye’de konser vermeye gelirse tabi ki dinlemeye gideriz” diyeni sanatçı, “Devlet, seçim sonuçlarına göre gereken tedbirleri alır” diyeni Başbakan, “Tüneli kaçmak için mi kazdınız” diye soranı haber spikeri yapmıştık! Lakin bunları hep dil sürçmesi olarak görmüştük! Belki de ilk kez bu kadar dil sürçmesiyle karşı karşıya kalıyorduk! Yoksa dizide ölen karaktere mevlit okutan bir toplum Polat abisini bu kadar yalnız bırakmazdı! 

Tüm bunlara rağmen yine de hakkını yemeyelim şimdi! Koskoca konuşmasından akıllarda kalan bir iki cümlesi de yok değil hani! Başbakanla görüştükten sonra kameraların karşısına geçen Necati Şaşmaz, ülke genelinde yaşananları üzüntüyle karşıladığını belirttikten sonra bir ara “Sanırım bize nazar değdi” gibi toplumun anlayacağı dilde bir cümle de kurmuştu! Oysa bizim bildiğimiz nazar değene kurşun döktürülürdü! Oysa burada kurşunu polis yağdırıyordu!