Muharrem orucu Kerbela’da katledilen Hz. Hüseyin ve zalimlere boyun eğmeyen mazlumların anısına tutulan yas orucudur aslında. Kuşkusuz ayrımcılık yapmak ve bir inancı diğerinden üstün gösterme telaşı bizim işimiz değildir. Lakin bu anlamda birçok bedeller ödemiş bir inanca saygı istemekte en doğal hakkımızdır.

Dikkat edin bu ülkede, Ramazan ayı yaklaştıkça kimi gazete ve televizyonlar daha günler öncesinden yayın ve hazırlıklar yapmaya başlarlar. Bilbordlarda reklamlardan tutunda hangi pazarda hangi meyve ve sebzenin daha ucuz ya da daha kaliteli olduğuna dair reklam yapmaya çalışırlar.  

Kaldı ki Ramazan ayı süresince, bazen Ramazan orucunu tutan vatandaşları bile kızdıran, bu kadarda olmaz dedirten alakalı alakasız şeyler yapılmaktadır. Örneğin siz hiç Muharrem ayında oruç tutan birisinin, sağda solda, gazetede, televizyonda, sokakta, işyerinde "Boğazıma sinek kaçtı orucum bozulur mu” diye adeta oruç tutmamak için bahane arayan sorular sorduğunu gördünüz mü? Göremezsiniz. İnsanlar inanmışlar ve orucunu tutuyorlar.

Oysa Ramazan ayında, sanki üstüne vazifeymiş gibi "Oruçluyken adet olan bir kadın sadece su içse ve başka bir şey yemese orucu kabul olur mu" diye soran erkekler bile çıkıyor bu ülkede. İyi de kardeşim sana ne, sen mi görüyorsun âdeti.

Öte tarafta her nedense Ramazan’da, özellikle de cinsel içerikli soru ve tartışmalar daha çok gündeme getirilir. Kadının bacağındaki şort bile her nedense erkeği daha fazla ilgilendirir. Şu soruya bir bakın: "İhtilam olunca (Anlamı rüyada boşalmakmış) orucum bozuldu sandım su içtim. Orucum bozulur mu?"

Kuşkusuz sormak öğrenmek iyi bir şeydir. Lakin rüyasında ihtilam olan bir insan temizlik anlamında bir şeyler yapması gerekirken neden olayı oruçla ilişkilendirir ki?

Zira orucunu Ramazan’da ya da Muharrem ayında, sırf inandığı için tutana kimsenin bir şey deme hakkı yoktur. Dememeli de zaten. Kaldı ki oruç yeryüzüne yeni inmiş bir şey değildir. Ve insanlar ilk defa da oruç tutmuyordur. Kaldı ki Ramazan ayında oruç tutanlar için durum gayet açık ve nettir. Gece sahurda yemek yiyip ertesi gün ezan okunana kadar hiçbir şey yiyip içmeyeceksin. Bu kadar basit.

Oysa her zamanki gibi bu sene de Muharrem ayı sessiz sedasız geldi çattı işte. Ve Muharrem ayında da oruç tutuyor insanlar. Ne "alo Fetva" hattı var, ne "diş fırçalasak orucumuz bozulur mu" diye soru soran var, ne "göz damlası orucu bozar mı" diye kapı kapı dolaşanlar var, ne "kazaya" güvenip orucunu sallayanlar var, ne de iftarda ne yiyip ne içeyim telaşı var. Çıkıp oruçlarını tutuyor insanlar. Üstelik Muharrem ayı süresince değil bir gün, oruç bitene kadar su bile içmiyorlar.

Kaldı ki Aleviler Muharrem orucu bitene kadar duygusal olurlar. Bu yüzden kendilerini yemeye içmeye vermezler. Akıllarına bile getirmezler. Çocukken gecenin bir yarısı rahmetli annemin ağladığını görmüştüm. Hüseyin’e ağladığını söylemişti. Köylük yerde kendi acısını, kederini bir kenara bırakmış bundan bin kaç yüz yıl önce başı kesilerek katledilen Hüseyin için ağlıyordu. Kuşkusuz bunun bir karşılığı vardı doğduğumuz topraklarda. Zira Kerbela belki de insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birisiydi ve Aleviler bu katliamlardan büyük ölçüde nasibini almıştı.

Kuşkusuz Ramazan ile Muharrem’i karşılaştırıp bir sonuca varmak değil bizimkisi. Lakin her fırsatta Alevisiyle Sünnisiyle kardeşiz deyip de Ramazan orucuna gösterilen ilginin yüzde birini Muharrem orucuna göstermemek samimiyetsizliği ortaya koyuyor. Ha göstersinler mi istiyoruz? Şu haliyle hayır. Zira devlet Ramazan orucuna karışıyor da ne oluyor? Yukarıya sıraladık işte.