Sur, Cizre, Silopi ve Nusaybin'den hemen her gün, hatta her gün bir kaç kez ölüm haberleri alıyorken böyle bir soru sormak aslında hiç içimden gelmiyor! Bu soruya cevap aramak da...

Ama günlerdir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın (ÇŞB) "Dicle Vadisi Projesi" ile İçişleri Bakanlığı'nın "Sokağa Çıkma Yasağı Kararı"nı, yasağa verilen reklam arasından sonra ortaya çıkan "harap kent" manzaraları eşliğinde, birlikte düşünmeden edemiyorum.

Bunları düşünürken bir yandan da, 2014 yılının Ekim ayında, Diyarbakır'da yıllar sonra ilk kez sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde, minibüste sohbet ettiğim polis memurunun, Sur gibi yoğunlukta köylerinden göç edenlerin yaşadığı Aziziye Mahallesi'ni göstererek "Aslında buraları yıksalar, olay molay olmaz!" sözleri yankılanıp duruyor kafamda.

13 Nisan 2013 tarihinde www.memurlar.net sitesi, "Diyarbakır'a yeni bir şehir kurulacak" başlıklı bir haber yayınlamıştı; haberin altında Anadolu Ajansı'nın amblemi var. Bu haber "Diyarbakır'a çılgın proje", "Diyarbakır'da büyük dönüşüm" başlıklarıyla başka bir çok yerde yayınlanmıştı.

Haberde bahsi geçen "yeni şehir" ile ilgili ÇŞB tarafından bazı projelendirme çalışmaları yapılmış, hatta geçtiğimiz Temmuz ayının 31'inde de bazı projelerin ihalesi gerçekleştirilmiş. ÇŞB'nin sitesinde konuyla ilgili duyurular mevcut.

Haberin girişi şöyle: "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, hem kentsel dönüşümüne destek vermek hem de riskli binalardan kurtulmak için Diyarbakır'a yeni şehir inşa edilecek. Bakanlık, bu amaçla tasarım çalışmaları yapmaya başladı. Dicle Nehri ile bütünleşecek yeni şehirde, yaklaşık 500 bin kişilik konut alanları yer alacak."

Haberin devamı: "Alandaki tarihi ve kültürel değere sahip başta surlar olmak üzere pek çok tarihi köşk, konak, kilise, cami, han, hamam, anıt gibi tarihi yapılar restore edilerek, kente kazandırılacak. Suriçi bölgesi, altyapısı tamamlanmış, yeterli yeşil alanları, eğitim ve sağlık tesisleri bulunan yerel mimariye uygun yapıların bulunduğu sağlıklı ve güvenli yaşam alanı haline getirilecek."

"Tarihi ve kültürel değerler mi? Sağlıklı ve güvenli yaşam alanı mı? Kimin umrunda? Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarının tahrip edilmesini dert edinen güzelim Tahir Elçi'nin katledildiği bir iklimde yaşıyoruz biz!" diyesi geliyor insanın değil mi?

***

Şimdi esas meseleye gelelim.

ÇŞB'nin sitesinden takip edip anladığım kadarıyla "tasarım çalışmaları" bir hayli olgunlaşmış, ortaya projeler çıkmış ve bu projeler ihale edilmiş, hem de çok yakın bir tarihte. (İsteyenler ÇŞB'nin "Diyarbakır İli Dicle Vadisi Kırklar Tepesi kentsel Tasarım ve Peyzaj Uygulama Projesi" dediği proje hakkında detaylı bilgi almak için araştırma yapabilirler; proje hakkında bilgi vermek takdir edersiniz ki bir uzman bilgisi gerektiriyor ve başta da belirttiğim gibi, benim derdim bu değil!)

Derdim şu: Mevlevihane'den tutalım Emek Sineması'na, ordan tarihi Haydarpaşa Garı'na, Gezi Parkı'na kadar birçok yerin "Aaa! Yangın çıktı!"larla, türlü hukuki hile ve icâtlarla nasıl "ranta açıldığını" biliyoruz; anlatmaya hacet yok.

"Kentsel Dönüşüm" ile -ki Sur için de aynı şeyden bahsediliyor, birileri nasıl mağdur ediliyor, birileri nasıl sus payı alıyor, birileri de nasıl pastanın aslan payını kapıyor, bunları da anlatmaya hacet yok; çok yazılıp çizildi, çok okuduk.

Şimdi meseleye geldik. Sur'daki yasağa reklam arası verildikten sonra çekilebilen fotoğraflar gösterdi ki artık insanların geri dönüp yaşayabilecekleri bir evleri yok. Şunu sormadan edemiyorum: Sur'da bir taşla iki kuş mu vurulmak isteniyor? En az 20 bin kişinin göç ettiği Sur'da, insanların geri dönüp yaşayabilecekleri bir evleri var mı?

ÇŞB'nin projesinden bahseden Anadolu Ajansı habere "Diyarbakır'da yeni bir şehir kurulacak" başlığını atmış.

Acaba yeni bir şehir kurmak için bir şehrin viran edilmesi mi gerekiyordu?

Başbakan Davutoğlu "Ev ev temizleyeceğiz" dedi. Bunu nasıl anlamak gerekir, yasak kalktığında veya "temizlik" bittiğinde göreceğiz ama gördüğümüz fotoğraflar, üzerine kolayca "yeni bir şehrin" kurulacağı "harap bir şehir" gösteriyorken "Sur'a bir de böyle bakmak" gerekmiyor mu şimdiden?