AKP elebaşlarının Suriye’ye yönelik siyasal çizgilerine itiraz etmek Baas rejimini desteklemek midir?

Dünyaya siyah-beyaz bakanlar için galiba evet. Nasıl 12 Eylül Anayasa referandumunda “hayır” diyenlere Ergenekoncu, “Yetmez ama evet” diyenlere AKP destekçisi dendiği gibi, AKP’nin Suriye siyasetine karşı çıkanlara da kestirmeden gidiliyor ve “Hımmm, demek sen Baas diktatörlüğünü destekliyorsun” denerek kaç çatılıyor, parmak sallanıyor, dudak büzülüyor.

Umursamamak gerek.

AKP’nin Suriye siyaseti Türkiye’yi bir bataklığa, hem de içinden çıkılması neredeyse olanaksız “Ortadoğu bataklığı”na çekiyor ve hatta çekti bile.

İndependent yazdı: “Batılı ülkeler ÖSO’ya  (Özgür Suriye Ordusu) ölümcül olmayan (ne demekse artık) destek sunuyor; buna karşılık Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye tam destek vermekte...”

AKP tepeleri ve meslek ilkelerini pervasızca çiğneyen AKP medyası Suriye savunmalarını “Halkına zulmeden Baas diktatörlüğünü yıkmak” üstüne kurmuşlar. İnandırıcı değiller ve çabalamalarına rağmen olamıyorlar. Uzun söze ne hacet, halkını hunharca katleden Sudan diktatörünü birinci sınıf devlet protokolü ile ağırlayanların insan hakkı ve özgürlükleri üsütne söylecek tek kelimeleri olmasa gerek.

Peki çuvala sığmayan mızrak örneği ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen “Esed ve Baas kendi halkını katlediyor, özgürlüklerini vermiyor” teranesi bir yana AKP’nin bu “Suriye aşkı”nın altında yatan ne ?

Soruya cevabım pek kısa: Sünni kardeşliği ve Baas laisizmi...

Bu kadar basit mi?

Galiba evet.

İslam’ın Sünni olmayan ülkeleri, toplulukları hemen her zaman Sünnilik davasını siyasal çizgilerinin merkezinde bir yerlere oturtan rejimler için sorun oldu; hakkından gelinmesi. susturulması, ezilmesi, mümkün olsa yok edilmesi gereken bir sorun...

Sekiz yıl (1980-1988) süren çok kanlı İran- Irak savaşı sırasında, Saddam’dan nefret eden Suudiler’in ve Sünni körfez emirliklerinin salt Şii İran’a duydukları dinsel kökenli nefret yüzünden Irak’a dolaylı ve dolaysız desteklerinin tek sebebi değilse bile, başat sebebi Sünni kardeşliğiydi...

Bu cepheye şimdi Türkiye’nin eklenmesinde şaşılacak bir yan yok. Anadolu  Aleviliğine karşı AKP’nin düşmanca tavrı yeterli kanıt olsa gerek.

Keza Baas laisizmi ve sekülarizmi de Sünni İslam için ürkütücü bir siyasal çizgi. Üstelik Suriye Baas’ı laisizm ve sekülarizm konusunda Baas’ın kurucu ideoloğu Mişel Eflak’ın çizgisine en yakın parti.

Suriye’de bulundum. Keza 1997 sonunda Bağdat ve Basra’da geçirdiğim 28 uzun gün boyunca Saddam’a sığınmış Hafız Esed muhalifleri ile bir kaç kez konuşma fırsatım oldu. Baba Esed’in zulmünden yakınırlarken din ve etnik çeşitlilikte öteki Arap ülkelerinden açık ara farklı olan Suriye’deki laisizme ve sekülarizme ilişkin övgü dolu değerlendirmeleri hâlâ belleğimde...

AKP’nin 4+4+4 adını taktığı ilk öğretim düzenlemesinin cilasını kazıyınca asıl hedefin körpe beyinlere sünni islamı bir yaşam tarzı olarak benimsetmek olduğu ayan beyan. Nitekim kimi alt düzey ve densiz AKP yöneticileri açıkça “Bütün çocuklarımızı imam hatip eğitiminden geçirme fırsatı elde ettik” diye alenen kostaklanıyorlar. Bunu AKP’nin Suriye politikasının başat sebebinin sünni kardeşliği ve -Baas türü de olsa- laisizm ve sekülarizm olduğunun kanıtı olarak görüyorum.

Dahası sünni AKP tabanının bu siyasete itiraz ettiğine ilişkin ortada ciddiye alınacak bir tepki de yok.

Türkiye’nin AKP eliyle  bir “Ortadoğu bataklığına” çekilmekte olduğunu söylerken yanılmıyorum galiba...