28 Ekim 1990

Ankara DSİ Genel Müdürlüğü Konferans salonu. İHD genel kurul toplantısı yapılıyor. İHD Diyarbakır il yönetiminden Vedat Aydın konuşmak için kürsüye davet ediliyor. Vedat Aydın konuşmasını Kürtçe yapıyor. Ana diliyle konuşmak da bir insan hakkı ve bu hakkını kullanıyor. (1)

Avukat Ahmet Zeki Okçuoğlu Vedat Aydın’ın konuşmasını Türkçeye çeviriyor. Salonda şaşkınlık var. Divan üyelerinin ve delegelerinin büyük bölümü salonu terk ediyor. Buna rağmen Aydın konuşmasına devam ediyor. Konuşmasının sonuna doğru salona polisler geliyor. Aydın’a müdahalede bulunup konuşmasını kesiyorlar.

Vedat Aydın, Türkiye’de fısıltıyla bile konuşulması tehlikeli olan Kürtçeyi İHD genel kurulunda çekinmeden kullanmış, onun yürek isteyen eylemi karşısında İHD delegeleri ve Divan kurulu üyeleri bile dayanamamış, salonu terk etmişlerdi.

İnsan Haklarını savunmak üzere kurulan dernek çalışanları, en temel insan hakkı olan ana dilinde konuşmayı kaldıramamış ya da korkmuştu.

17 Temmuz 1986 tarihinde aralarında gazeteci, yazar ve akademisyenlerin bulunduğu 98 kişi tarafından "insan hak ve özgürlüklerini geliştirmek, insan hakları ihlallerini azaltmak amacıyla" kurulan İHD’nin genel kuruluna katılan delegeler, en temek insan hakkı olan anadilde konuşmaya tepki göstermiş oldu.

Konuşma bittikten sonra divanda kalan tek divan üyesi Hediye Felekoğlu “İnsan Hakları Derneği genel kurulunda bir insanın anadili ile konuşması nedeniyle divanı terk etmeyi onursuzluk sayarım” şeklinde bir açıklama yapmıştı. (2)

Kürt olmanın yasaklandığı ülkede Kürtçe konuşmaya cüret etmişti. Suç o kadar büyüktü ki o güne kadar kimsenin tanımadığı Vedat Aydın daha o günlerde derin devletin derin yöneticileri tarafından listeye alınacak kadar tanınmıştı. (4)

1979 yılında 24 yaşındayken Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünü bitiren, 1980 askeri darbesiyle birlikte DDKD (Devrimci Demokratik Kültür Dernekler) davasından 4 yıl ceza alan, Kürtlerin insani hakları için yaptığı mücadelesinden taviz vermeden çalışan, Diyarbakır İHD kuruluşunda yer alan, Diyarbakır İl Başkanlığını yapan, kendi halindeki Vedat Aydın bir anda Türkiye tarafından tanınmış, gösterdiği yürekliliği sayesinde hedef tahtasının ortasına oturtulmuştu.

Konuşması polislerce zorla bitirilen Vedat Aydın, konuşmasını Türkçeye çeviren 2 arkadaşıyla birlikte (Ahmet Zeki Okçuoğlu ve Mustafa Özer) gözaltına alınır. Günlerce işkence altında ifadesi alındıktan sonra tutuklanarak Ulucanlar cezaevine konulur. 19 Aralıktaki ilk duruşmasında savunmasını da Kürtçe yapar. Kürtçe ifade verir. Anadili Kürtçedir. Israrcı olur. Mahkeme tutanaklarına “anlaşılmayan bir dilde konuştuğu” geçirilir. Delil yetersizliğinden beraat eder.

Türkiye’de bir tabu yıkılmak istenmiş, kamuya açık alanda Kürtçe konuşulmuş, 12 Eylül askeri rejiminin önemli bir yasağı (2932 sayılı “Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan kanun “ Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığı devletlerin birinci resmi dilleri dışındaki herhangi bir dilde düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması yasaktır” demektedir.) delinmiş, bir ışık yakılmıştı.

Aydınlık tehlikeliydi.

Özellikle de geri adım atmaması, mahkemede de Kürtçe konuşmaya devam etmesi kışkırtıcıydı. Bunu öğrenen Kürtler aynısını deneyebilir, kendilerini bulabilir, unuttukları Kürtlüklerini canlandırabilirlerdi.

Vedat aydın Diyarbakır’a döndükten sonra da mücadelesine devam etti. 1990 sonlarında İHD Diyarbakır il başkanı, Haziran 1991 tarihinde de HEP Diyarbakır İl Başkanı seçildi.

5 Temmuz gecesi çalındı kapısı. Eve gelen sivil giyimli kişiler “emniyette ifadesi alındıktan sonra geri getirilecek” diyerek ailesinin gözleri önünde evinden alınarak götürüldü.

Vahşet boyutlarında işkence gördü. Kürtçe konuşma yaptığı için içlerinde oluşan kin ve öfkeyi kusuyordu, ona işkence yapanlar. Acımasızlardı. En önemlisi Vedat Aydın’dan ve onun yarattığı “Kürtçe konuşma” eyleminden korkuyorlardı. Korkuları yaptıkları vahşete yansıyordu.

Kolları, bacakları kırılmış, vücudunda onlarca mermi yarası ve kafası parçalanmış haldeydi, 7 Temmuzda Elazığ/Maden ilçesi kimsesizler mezarlığında tesadüfen tespit edildiğinde.

Binlerce araçlık konvoy Diyarbakır’dan yola çıkmıştı Vedat Aydın’ı alıp geri getirmek için. Araç konvoyu Maden’e ulaştığında konvoyun arkası Ergani civarına gelmek üzereydi. 22 km uzunluğundaki yolda araç konvoyu zaman zaman ikişerli ilerliyordu.

10 Temmuzda Diyarbakır’da düzenlenen cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. Polis defalarca törene müdahale etti. Ateş etti. 23 insan daha yaşamını yitirdi. Binden fazla insan yaralandı.

Vedat Aydın, Kürtçe konuştuğu, Kürt ve Devrimci olduğu ve mücadelesinden bir adım dahi geri gitmediği için vahşice katledildi.

Vedat Aydın ilk faili meçhul! Cinayetti.

Kendisini, mücadelesini ve onurlu duruşunu saygıyla anıyorum…

27 Mayıstan bu yana kendisinden haber alınamayan Hurşit Külter’i unutmadan ve unutturmadan…

____________________________

Not: Vedat Aydın sonrasında İHD birçok yöneticisini de faili meçhul! Yöntemlerle kaybetti.

Bunlar; İHD Batman Şubesi Yönetim Kurulu (YK) Üyesi Sıddık Tan, İHD Urfa Şubesi YK Üyesi İdris Özçelik, İHD Urfa Şubesi YK Üyesi Kemal Kılıç, İHD Van Şubesi Üyesi Orhan Karaağar, İHD Erzincan Şubesi Üyesi Cemal Akar, İHD Tatvan Temsilcisi Şevket Epözdemir, İHD Elazığ Şube Başkanı Metin Can, İHD Elazığ Şube Üyesi Hasan Kaya, İHD Urfa Şubesi Kurucu Üyesi Muhsin Melik, İHD İzmir Şubesi Üyesi İkram Mihyas, İHD İstanbul Şubesi Üyesi Didar Şensoy, İHD Bursa Şubesi YK Üyesi Tacettin Aşçı ve İHD Bursa Şubesi Üyesi Ahmet Aydın. (3)

1. http://bianet.org/biamag/diger/131501-vedat-aydin-cinayeti

2. http://hurbakis.net/content/vedat-aydin-yoklugu-ile-hepimizi-eksik-birakan-kahraman

3. http://bianet.org/bianet/siyaset/11651-ihd-on-alti-yasinda

4. Yıllarca düşünmüşümdür. İHD genel kurulu Vedat Aydın’a Kürtçe konuşması nedeniyle sahip çıksaydı, delege ve divan üyeleri salonu terk etmeseydi sonuç aynı olur muydu diye?