Yerel seçim çalışmaları nedeniyle İzmir’de bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Yerel Demokrasi İçin İzmir Buluşması’na katıldı. 

Burada bir konuşma yapan Sezai Temelli, Edirne F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS ile Mardin'deki duruşmasına katıldığı sırada kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren hasta tutuklu İbrahim Akbaba'ya değindi. Bu dava dolayısıyla yaşanan adaletsizliklere dikkat çeken Temelli şöyle konuştu:

“Bir hasta tutsak bir ayağını yitirmiş bir sürü sağlık sorunu var. Edirne E Tipi cezaevinde zorla tutuluyor ve çıktığı mahkemede hayatını kaybediyor. Adaletsizlik o denli derinleşmiş ki mahkeme, yaşamını yitirdikten sonra ancak o zaman İbrahim’e tahliye kararı veriyor. İşte Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tablo budur. 1.100’den fazla kişi aynı zulüm cenderesindedir. Tahliye beklemektedirler. Bu iktidar ve Adalet Bakanı öyle adalet körüdür ki, adalet adına hiçbir adım atmamaktadır.
 
AİHM'İN DEMİRTAŞ KARARI UYGULANSAYDI ÜLKE NEFES ALABİLİRDİ

Selahattin Demirtaş adına verilen bu karar ülkenin son umuduydu ve bunu bir çırpıda yırtıp attılar. Sevgili Selahattin Demirtaş ile ilgili alınan kararın gereği yerine getirilseydi hukuk adına çok önemli bir adım atılmış olacaktı. Bugün cezaevinde olan başta Sevgili Selahattin Demirtaş, sevgili Figen Yüksekdağ başta olmak üzere 6 binden fazla arkadaşımız suçlu oldukları için değil, bir sevdaları olduğu için oradalar. Tam da bu kararla birlikte bu adaletsizliğe yönelik bir umut doğacaktı. Bırakın bu kararı tanımayı apar topar uyduruk bir şekilde verilen bir karar istinaf mahkemesinde onaylandı. Bu o kadar bariz bir şekilde adaletsizlik haline dönüştü ki hiçbir yasayı hiçbir vicdanı dinlemeksizin, topluma dayatılan bir yargı şiddetine dönüştü. Devlet elindeki tüm imkanlarla bir polis, yargı ve jandarma şiddetini bu topluma dayatmaktadır ve bunun üzerinden iktidarını sürdürmeye çalışmaktadır. Buna son verebiliriz. Biraz cesaret çokça kararlılıkla bu gidişata son verebiliriz. Şimdi buna son verme zamanıdır. Eğer biz bu devlet aklının bu faşistlerin tuzağına düşmez, irademizi teslim etmez ve yan yana gelip bu güçlü dayanışmayı gösterirsek bunların hepsini süpürüp atarız. Bunu başaracak gücümüz var. Yeter ki kendimize güvenelim ve cesaretli adım atalım.

ROJAVA TÜRKİYE’NİN TEMİNATIDIR

Bu öyle bir şiddet girdabıdır ki durdurak bilmez, sınır tanımaz. Tanımıyor. Önce genel seçimlere giderken karşımıza Afrin çıktı, Afrin’e girdiler. ‘Afrin Afrinlilerindir çıkın’ dedik. Dinlemediler çünkü barıştan söz eden hiç kimseyi dinlemiyorlar. Bugün Afrin'in hali ortada. Afrinliler Afrin'i terk etmek zorunda kaldılar bir kıyıma uğramamak için. Kalanlar katledildiler. Kürtsen, Alevisiysen sana yaşam hakkı yok denildi ve insanlar katledildi. Kadına yönelik şiddet inanılmaz boyutta. Afrin hepimiz için bir utançtır ve buna karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Bu toplum sesini çıkarmadığı sürece neler yapacağını Afrin’de gösterdi. Aynı şeyi şimdi Rojava’da yapmaya çalışıyor. Fırat’ın doğusu bu ülke için tehdittir diyor. Fırat’ın doğusunda var olan bir yaşam bu ülke için Rojava hiçbir tehdit barındırmıyor. Aksine bu ülke için barışın teminatı olarak orada duruyor çünkü IŞİD’in olmadığı tek yerdir. Oysa IŞİD bir zamanlar sınırı ele geçirmiş her türlü eylemi yapıyordu. 
 
BU ÜLKENİN BARIŞI İÇİN TEK TEHDİT AKP’DİR
 
Ankara katliamında arkadaşlarımız nasıl yaşamını yitirdi. İşte o sınırdan serbestçe elini kolunu sallayarak geçen IŞİD çeteleri sayesinde şimdi o IŞİD atıklarıyla işbirliği yapıp barışı tesis etmiş bölgeleri tehdit ediyorlar. Biz diyoruz ki Türkiye'nin barışı ve demokrasi için bir tek tehdit vardır o da AKP iktidarıdır. Bu tehdidi ortadan kaldırmalıyız. Rojava ve Türkiye halklarının taleplerine sahip çıkmalıyız. Cenevre’de masa kurulduğunda tüm Suriye halkları orada olmalıdır. Bize düşen Suriye’nin demokratik geleceğine sahip çıkmaktır. Suriye’de savaşın içinde olmak değil, savaşın içinde müteahitler pay kapsın diye değil. Suriye’nin önünü açacak şekilde inisiyatif almalıyız. AKP’nin seçim tuzaklarına ve hesaplarına Suriye halkları feda edilemez."