HDP Sözcüsü Günay Kubilay, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tarafından dün yapılan, “Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüş yapmasını engelleyen düzenlemeler kaldırıldı” şeklindeki açıklama ile ilgili olarak, “Mademki yasal engel yok o halde avukatların hızla İmralı’ya gidişinin önü açılmalıdır” dedi.

Bugün parti genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyen Kubilay’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

MADEM ENGEL YOK

Bugün Leyla Güven’in açlık grevine bedenini yatırışının 191’inci günü. Bildiğiniz gibi binlerce insan bedenini açlığa yatırmış durumda. Eylemini açlık grevinden ölüm orucuna dönüştüren 30 tutukludan ilk grubun eyleminin 18’inci günü. Sayın Abdullah Öcalan’la tam 8 yıl sonra 2 Mayıs’ta gerçekleşen görüşmeyi olumlu bir gelişme olarak nitelemiş, ardından MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin de açıklamasının olumlu bir açıklama olduğunu belirtmiştik. Aradan geçen birkaç günlük zaman dilimi içerisinde dün Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı dahil pek çok cezaevini denetlemesinden sonra Adalet Bakanı’nın bir açıklaması oldu.

Sayın Bakan, İmralı’ya ilişkin görüşmelerde herhangi bir yasal engel olmadığını açıkladı. Diğer yapılan açıklamalardan sonra İmralı tecridinin kaldırılmasının önünde herhangi bir yasal ve hukuksal bir engelin olmadığının sorumlu bakan tarafından açıklanması da önemlidir. Bu açıklamanın özellikle bunun kamuoyuna yansıması bir o kadar önemlidir. Bundan sonra yapılması gereken bellidir. Mademki yasal engel yoktur o halde yapılması gereken avukatların hızla İmralı’ya gitmesi ve bu görüşmelerin önünün açılmasıdır. Sözün bittiği noktaya gelmiş durumdayız. Konuşmamın başında Leyla Güven’in açlık grevinin 191’inci gününde, ölüm oruçlarının 18. gününde olduğunu söylemiştik.

BİLDİKLERİ ÇOCUKLARINI YAŞATMAK

(Barış Anneleri hakkında gözaltı tutanağına ‘cahil’ yazılması hakkında) Bu konuda bakınız Meclis’te konuşan bir Barış Annesi Sayın Nezahat Teke bu durumu çarpıcı bir şekilde ifade ediyor ve diyor ki, “Evlatlarımızı toprağa gömmeden içimizdeki kini toprağa gömelim.” Bundan daha derin ve bilge bir açıklama olamaz. Bu kadar derin sözü söyleyen annelere birkaç gün önce gözaltında ifadesi alınırken ifade tutanağında eğitim durumu başlığına cahil yazılıyor. Bir annenin eğitim durumuna cahil yazılıyor. Yerlerde sürükledikleri, işkence yaptıkları yetmiyormuş gibi okuma yazma bilmeyen bir annenin cahillikle suçlanması en büyük cehalettir. Bu anneler okuma yazma bilmiyor olabilirler ama bildikleri, okudukları ve akıllarına yazdıkları bir şey var: Çocuklarını yaşatmak.

HALKI DOYURDUKLARINI SÖYLEYENLER SERVETLERİNİ AÇIKLASIN

Seçim çalışmaları sırasında AKP Genel Başkanı Erdoğan kendisini izleyen halka seslenirken “Karnınızı doyuruyoruz, her türlü ihtiyacınızı karşılıyoruz ama yine de bize oy vermiyorlar” diye bir cümle kuruyor. Erdoğan kendisini Maho Ağa, halkın da kendisinin marabaları olduğunu zannediyor. Halkın vergileri ile oluşturulan bütçeden yapılan sosyal yardımları halka bir lütuf gibi anlatmak marifet değildir. 2002’den beri yapılan sosyal yardımlar 10 kat artmıştır. Sosyal yardımların artıyor olması demek, Türkiye’de yoksulluğun 10 kat artmış olması demektir, işsizliğin, pahalılığın 10 kat artması demektir. Oysa Türkiye’deki gerçek, Erdoğan’ın söylediğinin tam tersidir. Bugün servet edinenler, halkın vergilerini kendi çıkarları için kullananlar kendileri ve yandaşlarıdır. Milyarlarca dolarlık servetleri nereden edindiklerini açıklayabilirler mi? Demokrasilerde açıklık şeffaflık vardır. Bakınız bizim belediye eşbaşkanlarımız göreve geldikten sonra devraldıkları belediyelerin bütün akçeli işlerini açıkladılar. Hepimiz orada şunu gördük: Yüksekova gibi küçük yıllık bütçesi 22 milyon TL bütçesi olan bir ilçenin 600 küsur milyonluk borcunun olduğunu bize açıkladılar. Bu demokrasinin vazgeçilmez koşuludur. Halkın karnını doyurduklarını söyleyenler aldıkları ihaleleri, edindikleri servetleri halka açıklamalıdırlar.

DEMOKRATİK CUMHURİYETİN ÖN KOŞULU

Bize sıkça sorulan demokrasi ittifakı ve İstanbul seçimleri ilgili bir kaç görüşü paylaşmak istiyoruz. Türkiye’de seçimler önemli uğrak noktalarıdır ama her durumda stratejik bazı sonuçlar doğurmuştur. Biz İstanbul seçimlerinde bu bakımdan stratejik sonuçlar doğuracak ve Türkiye’nin geleceğini derinden etkileyecek bir seçim olduğunun bilincindeyiz. Türkiye İstanbul seçimleriyle de birlikte çok önemli bir demokrasi kavşağında durmaktadır. O yüzden de bugün demokrasi arayışı içinde olan bütün güçlerin parlamento içinde ya da dışında olan bütün partilerin bir demokrasi paydası altında buluşması çok stratejik bir değerdedir.

Eğer 31 Mart’ta açılmış olan bu demokratik değişim kapısı ve başlamış olan yeni bir siyasal dönüşüm süreci, 23 Haziran’da halkın yüzüne tekrar o kapılar kapatılmak istenmiyorsa böyle bir demokrasi ittifakı son derece önemli ve kıymetlidir. Bunun oluşumuna bugünden başlanmalıdır. HDP olarak demokrasi ittifakına ve demokrasi arayışına konjonktürel, güncel bir gelişme olarak bakmıyoruz biz; bu meseleyi bir demokratik Türkiye projeksiyonumuza bağlı olarak bu ülkenin farklı kimlikleri dinleri, inançları, dilleri ile birlikte inşa edecekleri çoğulcu bir demokratik cumhuriyetin ön koşulu olarak görüyoruz.

KİM ÇALDI?

İstanbul seçimleri bir stratejik değer taşıyor. AKP-MHP iktidar bloku bir kez daha buradan güç kaybederek çıkarsa ısrarla, sopa zoruyla sürdürmek istedikleri rejimi hepimiz bir kez daha sorgular bir zemine geleceğiz. İstanbul’da hepimiz yakında izliyoruz AKP-MHP yani Cumhur İttifakı’nın ortak adayı Binali Yıldırım elinden biberonu alınmış bir çocuk gibi dolaşıyor.

Oylarımız çalındı diyerek, mağduriyet edebiyatı yaparak oy peşinde koşuyorlar. Bu sandık kurullarını düzenleyenler bunlar, sandık kurulu başkanlarını seçenler bunlar, bu listeleri hazırlayan valileri ve kaymakamları atayanlar bunlar, YSK’nin görev süresini 1 yıl uzatan da onlar. İl ve ilçe seçim kurullarına atamalarını yapan zaten kendileri. Bunlara rağmen kim kimin oyunu çalmış oluyor? Bu konuda YSK Temsilcimiz ve Milletvekilimiz Mehmet Rüştü Tiryaki Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada AKP’nin Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nu nasıl ihlal ettiğini detaylarıyla açıkladı. Ben izninizle buradan tekrar etmek kamuoyuna yansıtmak isterim.

AKP’nin seçim iptal gerekçesi yaptığı, oy kullananların 20 bininin zihinsel engelli olduğuna dair veriler Sağlık Bakanlığı’ndan çalınmıştır. 10 bin kısıtlı oy kullanıldı demiştir AKP, kısıtlılık bilgisi Adalet Bakanlığı’ndan çalınmıştır. İlçe seçim kurullarından sandık kurulu başkanlarının listeleri çalınmıştır. Sandık kurulu üyelerinin nerede çalıştıklarına dair bilgiler SGK ve Bağkur’dan çalınmıştır. Sandık kurulu üyelerinin bütün sülalelerine dair bilgiler İçişleri Bakanlığı’ndan çalınmıştır. Altını bir kez daha çizerek belirtmek isterim ki HDP ister seçim zamanlarında ister seçim zamanlarının dışında bu ülkenin geleceğini ve çocuklarımızın umutlarını çalmalarına izin vermeyecektir.