HDP, referandum çalışmalarına 4 ilde gerçekleştirdiği mitinglerle devam etti. Mitinglerin ikincisi Ankara’daydı. Mitinge katılan Ankaralılara HDP MYK üyesi Gülsen Ülker ve Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder seslendi.

Önder, 16 Nisan'da oylanacak olanın “savaş mı barış mı” meselesi olduğunu söyledi.

Önder'in konuşmasından satırbaşları şöyle:

Bu halkın dili yüzyıllardır baskı altında anadilinde eğitim göremiyor, sizin kayyım diye atadığınız zorbalar ilk iş olarak Kürtçe tabelaları söküyorlar. Bu zulümler daha önce de yapıldı. Bu ülkede ahmak biter mi, sizden önce de vardı. Bu halk o türküleri ninni yapıp çocuğunun kulağına söyledi. Ana dilinde sevinmek, efkarlanmak kadar doğal ne var! Siz başkasının dilinde türkü söylüyorsunuz diye herkes alçak olacak değil.

Dili ve türküyü yasaklayanlar nereye gittiyse siz de oraya gideceksiniz, şimdiden oxir be! 16 Nisan’da bu oylanacak. Anadilinde konuşamazsınız, türkü söyleyemezsiniz gibi hoyratlıkların hayatımızın tümüne egemen olmasını isteyen bir arzu varsa bu halkın içinde buyursun evet desin. Onlara pişmişse bize soğuk. Biz direnerek ilerleyen bir geleneğiz, direnmeye devam ederiz. Ama bu ülkeye yazık oluyor. Bunlar gibiler olmasaydı uzayda mandıra işletiyor olurduk şimdi.

Bu ülkeden çok hükümetler geldi geçti. Doğrusu bu ülkede 40 yıldır tek iktidar var o da savaş kabinesi. Adı ne olursa oldun koalisyon kimlerle olursa olsun savaş yoluyla ilerlemekti amaçları. Oylayacağımız “savaş mı barış mı” meselesidir. Siz bu ülkede 11 bin insanı KCK kapsamında zindanlara attınız. Bugün de binlerce insan hapiste. Bir ülkede bu kadar terörist olamaz. Sayı 10 binlere varmışsa bunun arkasında başka sosyolojik gerçekler vardır.

Tümüyle parsellediği televizyonlarda, artık milletin gördükçe kusası geliyor. Naylon naylon tipler, hakikilik yok. Anadolu’da sevilmeyen insanlar bir araya gelirlermiş: “el bizim amca oğlumuz değil mecbur birbirimizi öveceğiz”. Bunların da TV’lerde yaptığı bu, sabah akşam birbirlerini övüyorlar. Elleşmeyin yapsınlar. Biz elhamdülillah televizyonlarda yokuz ama halkın içindeyiz. Sen televizyona çıktığında halk senin ne olduğunu görüyor. Sabah akşam aynı yalanı bıkmadan tekrarlıyorlar. Bu soytarılıklara dur demek için bile hayır demek yeterlidir diyeceğiz. İçlerinde yüzlerinde nur olan bir tane insan yok. Bir Figen Yüksekdağ’ı, bir Selahattin Demirtaş’ı, bir Ayhan Bilgen’i, bir Gültan Kışanak’ı hatırlayın, gözleriyle insan insan bakan yoldaşlarımızı hatırlayın bir de bunlara bakın. Sabahat Tuncel’in, Ayla Akat Ata’nın gözlerinin içiyle gülme hali bunlarda var mı? Yok! işte bunun için hayır diyeceğiz.

Diyor ki, "Hayır çadırına gittim, beni ikna edemediler" ama HDP’nin çadırına bir gün gelseniz ya da HDP’nin çadır kurmasına tahammül etseniz oradaki daha dün partiye gelmiş bir kişi sana derdi ki “ben bu yetkiyi babama vermem”. Fazla teoriye gerek yok. Bunlar başkanlık sisteminin kötülüğü üzerine doktora tezi yazan adama başkanlık anayasası yaptırıp savundurttular. Bundan daha zillet var mıdır? Kuyruklarından çekin gitsin. Ekonomi, borçla bile yürüyemeyecek durumda, Amerika Suriye’yi bombalıyor, halkın cebindeki para eksiliyor. Dolar yükseliyor. Alman emekçisi değil Türkiyeli yoksullar etkileniyor, çünkü taşıma suyla bu düzeni ayakta tutmaya çalışıyorlar. Taşıma suyla bu değirmen bir döner, iki döner, ama bedelini gene yoksullar öder. O yüzden hayır demek durumundayız. Bütün bu hoyratlıkların cisim bulmuş hali var karşımızda.

Memlekette Anayasa Mahkemesi (AYM) var. İyi kötü bir tane var. Fakat insanı hukuktan soğutacak derin bir sessizlik içindeler. Twitter kararını bir haftada veren mahkeme vekillerimiz hukuksuz şekilde aylardır tutulurken, dağdan taştan ses geliyor, AYM’den tık yok. Hukuktan utanmıyorsunuz bari Allah’tan korkun. Ya hepinizin ailesi var, eve gittiğinizde babalarınız anneleriniz sizi hukukçu zannediyor. Küçük bir iş yapacaksınız. Daha önce imza ettiğiniz kararı savunacaksınız. Kendiniz bu içtihadı çıkarmışsınız, uymanızı bekliyoruz. Hepi topu yapacağınız bu.

Korku insanı ne kadar küçültüyormuş ve direnmek ne kadar güzelleştiriyormuş. Sizler korkuyu bile korkuttunuz, korkuyu bile utandırdınız. Bu kalabalık milyonlarca insana bedel.çünkü buraya bu şartlar altında gelmek, daha birkaç ay önce gençleri katletmek isteyen egemenlere cevaptır. Bizlere de büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. And olsun ki hiçbir yoldaşımızı unutmayacağız. Sessizlik suikastlarına mahkum ettirmeyeceğiz. Direne direne kazandık yine direne direne kazanacağız. Onlar bir menfaat sağlamadan bir bardak suyu kaldırıp indirecek bir tane insan bulamazlar etraflarında. İlla bir menfaati olacak. Özgür yarınlardan, ortak bir vatandan, barışçıl bir yaşamdan başka hiçbir beklentisi olmayan sizleri saygıyla selamlıyorum. 16 nisanda zulme nasıl dur deneceğinin destanını yazacağımızı çok iyi biliyoruz. Bu 1 haftayı canımızı dişimize takarak değerlendireceğiz. Demokratik zaferimiz şimdiden hayırlı olsun, hayırlı olsun, hayırlı olsun.