İşte o konuşma:

 

Ben bu kürsüden ve diğer her yerde yapıcı eleştiriden çekinmediğimizi, dikkate alarak politika ürettiğimizi defalarca ifade ettim. 12 Haziran seçimlerinin ardından yine bu salonda, kibirin gururun tepeden bakmanın bizim nefsimizde ve partimizde kendisine yer bulamayacağını belirttim.

Biz bir sokak hareketi değiliz. Biz ne yapılması gerekiyorsa bunun yerinin demokrasilerde parlamento olduğunu bilerek yola çıktık.

İşte CHP. Tek partili dönemi koyun bir kenara, ondan sonra benim halkım hiçbir zaman tek parti iktidarı verdi mi? Niye vermedi? Çünkü halkımın değer yargılarıyla bunların değer yargıları uymuyor, uyuşmuyor.

KILIÇDAROĞLU DAHA ÇOK BEKLERSİN
Şimdi çıkmış diyor ki 'Ben Başbakan olacağım.' Daha çok beklersin. İcraatlarımızla başarılı bir iktidar olduk, politikalarımızla başarılıyız. Biz başarısını kendi kendine değerlendiren bir parti de değiliz. Başarımızı ve başarısızlığımızı milletin önüne konulan sandıktan çıkan sonuca göre muhasebemizi yapıyoruz.
Muhalefet şöyle demiş, böyle demiş kafanızı takmayın. Her zaman da cevap vermeye gerek yok. Biz işimize bakalım. Bizim daha yapacak çok işimiz var. Ve bunların dilinden çıkan ifadelere aynı dille cevap da vermeyin.

KILIÇDAROĞLU MÜREKKEP YALAMAMIŞ BİR TİP
Zaman zaman, adeta ağızlarından salyalar akıyor. Bizim edebimizde, terbiyemizde, yetişme tarzımızda bunların hiçbiri yok. İşte ana muhalefetin başkanının dün yaptığı konuşmalarda, sokaktan geçen, hiç yetişmemiş, adeta mürekkep yalamamış bir tip ve konuşmalar böyle.
Ben bugün ona aynı dille cevap vermem, vermeyeceğim.

DOKUNULMAZ KONULARA DOKUNDUK
Biz cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kırmış bir partiyiz. Biz bu ülkenin siyasetine demokrasisine hak ve özgürlüklerine musallat olan her bela karşısında biz 9 yıl boyunca dimdik durduk. Nice dokunulmaz konu vardı. Biz hepsine dokunduk. Konuşulmayanların, yazılmayanların yazılmasını sağladık.
Yapıcı eleştirilere her zaman açığız. Ama bunun baskı kampanya şeklinde bize zorla dayatılmasına asla müsaade etmeyiz. Bizim rehberimiz bizzat millettir. Biz her politikada millet ne der sorusunu kendimize sorarız. Son dönemdeki bazı yargı kararlarından dolayı bize bel altından vurmaya çalışanlar, neye hizmet ettiklerinin farkına varsınlar.

PARTİSİNİN GEÇMİŞİNE BAKSIN
Silivri’yi toplama kampı olarak gösteren sayın genel başkan kendi partisinin geçmişine baksın. Geçmişte bu ülkenin evlatlarının nasıl toplama kamplarına getirildiklerini bu millet çok iyi biliyor. Bunları ben dedemden de babamdan da dinledim. Adeta tavuk kümeslerinde nasıl saklandıklarını anlattılar.

KCK OPERASYONLARINI DESTEKLİYORUM
KCK operasyonlarını bir başbakan olarak ben bugüne kadar aynen destekledim ve destekliyorum. Zira milli birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz için yapılan operasyonda işte bakın bir çok şeyler dökülüyorlar etrafa. Nelerin nereden taşındıkları ortada. Adam kendisinin yapması gereken hukuk mücadelesini yürütmüyor, örgüt elemanı olarak bu ülkenin beraberliğini bozmanın gayreti içinde olmuşlar. Buna illegal bir yapılanmaya, kalkıp da bir hukuk devletinin müsaade etmesi düşünülebilir mi?

KCK OPERASYONLARIYLA İLGİLİ MHP DE KONUŞSAYDI KEŞKE
Ben beklerdim ki KCK operasyonlarıyla ilgili ana muhalefet de MHP de konuşsun. Bu konuyla ilgili olarak bizim bütün güvenlik güçlerimiz manen bir destek bekliyorlar. Beklerdim ki medyada bu desteği versin. Ama bazıları hala farklı havalarda dolaşıyorlar. Varsın dolaşsınlar. Biz inandığımız yolda yürüyeceğiz.

RET POLİTİKALARINI ÇÖZDÜK
Hiçbir ismi, hiçbir korkuyu, tarihi hiçbir olayı bir istismar aracı olarak kullanmaya asla tenezzül etmedik.

Faili meçhullerle yüzleşmeden demokrasinin inşa edilemeyeceğini biliyorduk. Ve bunlarla yüzleştik, devam ediyoruz. Siyasi vesayetle yüzleşmeden muasır medeniyetler seviyesine ulaşılamayacağını biliyorduk. Ret ve inkar politikalarıyla yüzleşmeden Kürt meselesinin çözülemeyeceğini biliyorduk. Onun için ret politikalarını biz çözdük, biz ortadan kaldırdık. Bu iktidarın anlayışında ne ret politikası, ne inkar ne de asimilasyon politikası vardır. Bunların hiçbiri yok.
Biz her şeyle yüzleştik. Çözüm için de cesur adımlar attık. Kendi tarihiyle yüzleşemeyenler, cesareti gösteremeyenler bir gelecek inşa edemez. Prangalarından ağırlıklarından kurtulmayanlar gelecek adına proje üretemezler. Kendisini eleştirmeyenler kendi tarihini sorgulamayanlar başkalarını eleştiremezler.

TARİHİ BİR ACININ KÜLLERİNİ KALDIRDI
2009 yılında TBMM Genel Kurulu’nda demokratik açılım görüşmelerinde konuşan, o zamanın CHP Genel Başkan Yardımcısı, bizim anneler ağlamasın diye başlattığı projemizi eleştirirken, “Dersim isyanında analar ağlamadı mı” diyerek adeta tarihi bir acının küllerini kaldırdı.

O YÜZDEN SANA 'ÇARKÇI KEMAL' DİYORLAR
Açıkçası yine o zamanın CHP’nin grup başkanvekili, kendisi de daha şimdi Tunceli’li olan, o zaman söylemiyordu. Sayın Kılıçdaroğlu önce bu acı sözler karşısında sessiz kaldı. Tepkiler büyüyünce 'gereğini yapsın' dedi. Ardından üçüncü bir çark daha yaparak, 'Dersim isyanında analar ağlamadı mı' diyen arkadaşına sahip çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu sen busun. O yüzden sana çarkçı Kemal diyorlar. Bak ben demiyorum, millet diyorum. Gece başkasın, sabah başka. Çünkü kılavuzlarını iyi seçemedin.

BU KİTAP YAKIN TARİHİMİZDEKİ BASKINI ANLATIYOR
Bizim Dersim’le, Dersim Katliamı’yla olan ilgimiz, yeni güncel ve siyasete yönelik bir ilgi asla ve asla değildir. Öyle kitaplar vardır ki hayatınızı değiştirir. Okuduğunuz bir satır, nefes alıp verdiğiniz sürece hafızanızdan çıkmaz.

Size burada öyle bir kitap göstermek istiyorum. Necip Fazıl Kısakürek’in “Son Devrin Din Mazlumları” ilk baskısı 1969’da yapılan bu kitap, yakın tarihimizdeki baskını anlatıyor. Karanlık sayfalarına bir kapı aralıyor. Bu kitap zaman zaman yasaklandı, toplatıldı. Kimler tarafından biliyor musunuz? CHP ortak yönetimleri tarafından. İşte benimde, benim neslimin de Dersim’le ilk tanışmamız bu eserle olmuştur.

Üstad Alevi dememiştir. Bakın burası çok önemli. Sayın Kılıçdaroğlu sen niye demiyorsun?

KILIÇDAROĞLU SANA YAZIKLAR OLSUN
Milletvekili arkadaşım Metiner sizin aşiretinizden bahsetti. Söyle, niye söylemiyorsun? Burada üstad Kürt, Ermeni dememiştir. Necip Fazıl, Dersim ve Dersimlilieri din mazlumları sınıfına alarak insanı trajediyi bize aktarmıştır.
Bak ben bunu konuşuyorum, ama sen gelip beni Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtanın alnını karışlarım.

BU RAPOR SADECE 100 ADET BASILMIŞ
Dersim’e yapılan operasyonlar bir isyanın bastırılması olarak zihinlerde meşrulaştırılmaya çalıştırılıyor. Ama ilk Meclis’te Dersim Mebusu olarak bizzat Atatürk tarafından davet edilen Diyap Ağa’dan kimse bahsetmiyor.

Seyit Rıza’nın 1915 olayları sırasında, işgalci ordularıyla savaştığından, din ve namusu için hizmet ettiği için vali tarafından şereflendirildiğinden kimse bahsetmiyor.

Bu rapor sadece 100 adet basılarak, gizli ve zat’a mahsus olarak belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayın Kılıçdaroğlu, belge ve arşivden bahsetti. Başbakanlığın arşivi açıktır. Sayın Kılıçdaroğlu görmek istiyorsan buyurursun görürsün incelersin. O şartlar içerisinde de bu konudaki bilgisizliğini giderirsin.

RAPORDA DERSİM'E YAPILACAK HAREKATIN AYRINTILARI ANLATILIYOR
Ne var bu raporda? Sadece birkaç cümleyi aktarıyorum:

Sayfa 199. 1926 yılında mülkiye müfettişi Hamdi beyin raporuna atıf yapılıyor
Dersim hükümeti cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı selameti memleket namına farzı ayımdır diyor.

Ve 201. sayfasında. Dersim Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temalüatı ile bulaşmış tehlikeli bir çıbandır. Kesin bir ameliyeye tabii tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak ardından ıslahat yapmak icap eder.

Bu rapor eski raporları hatırlattıktan sonra kendi çözüm önerilerini ortaya koyuyor.
Dersim’e yapılacak harekatın ayrıntıları, göç ettirilecek aşiretlerin listesi anlatılıyor.

KILIÇDAROĞLU HABERİN VAR MI BUNLARDAN
Belge 1: Yine 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Adı Tunceli vilayetinin idaresi hakkında kanun. O zaman sadece Tunceli’yi kapsamıyor, şimdiki çevre illeri de kapsıyor.
Madde 1: Tunceli vilayetine kor komutan rütbesinde bir zat, vali ve bir kumandan olarak seçilir. Sonra bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela, gerek görürlerse aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümleri hemen infaz yapılır.

Sayın Kılıçdaroğlu haberin var mı bunlardan?

DERSİM'DE BÜYÜK BİR DRAM YAŞANIYOR
Mesela ceza mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur. İşte bu kanunun ardından hazırlıklar yapılıyor. 1937-38-39 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla Dersim’de hareket eden her şey katlediliyor.

O DÖNEMDE SADECE CHP VAR
Dersim olayları sırasında oralarda asker olan bir isim veriyorum. Muhsin Batur. Kim olduğunu biliyorsunuz değil mi?
O dönemde sadece CHP var. Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak onun için bana fatura kesmek istiyor. Özür dilesin diyor. Bütün bu işlerin valisi her şeyi sizsiniz. Bizim devlet olarak özür dilememize mani bir şey yok ama. Bu işin nedeni sizin zihniyetiniz, CHP zihniyeti. Buna eski defterleri karıştırmak denmez.

MUHSİN BATUR ANILARINDA YAZIYOR
Dersim olayları sırasında asker olan Muhsin Batur anılarında aynen şöyle yazıyor:
“Günlerden bir gün emir geldi. Trenle Elazığ’a vardık. Oralardan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtim. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum diyor.”

İKİ MASUM ÇOCUK SÜNGÜLETİLEREK BABALARININ YANINA GÖNDERİLİYOR
Üstad Necip Fazıl, Dersim’deki facianın durumunu şöyle anlatıyor.
Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki masum çocuk, Hozat Kaymakam’ı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderiliyor. Alevler içinden fırlamak isteyen bir genç kalasla alevlerin içine itiliyor ve karşısında sigara içiliyor. İktidar CHP iktidarı, zihniyet CHP zihniyeti.

Üstad faciayı şu sözlerle anlatıyor. Mazgirt halkı doğranmakta, merhamet sahiplerinden biri çocukları alıp bir derenin kenarında saklamak istiyor. Fakat bu vaziyeti de haber alıyorlar. Çocukları da öldürme emri veriliyor ama bu görevi yerine getirecek biri bulunamıyor. Nihayet kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor. Murat suyunun kandan kıp kırmızı aktığını görenler olmuştur.

'AYIPTIR, ZULÜMDÜR, CİNAYETTİR'
Seyit Rıza’nın hikayesi yürek burkucudur. Şöyle anlatılıyor:

“Son sözünü sordum. 40 liram var oğluma verirsiniz dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki kez ip koptu. Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Soğuktu etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan dolmuş gibi sessizliğe hitap etti. “Evladı kerbalayık. Bir hatayık. Ayıptır zulümdür, cinayettir” diyor. Sayısı bugün daha bilinmeyen binlerce insan katlediliyor. Yuvalar yıkılıyor.”
CHP’nin geçmişinde bunlar var. Bizim geçmişimizde bunlar yok.

İŞTE DERSİM'E YAPILAN MÜDAHALENİN BİLANÇOSU
Belge 2. Burada belgeyi şimdi size göstereceğim. 8 Ağustos 1939 belgeli bir belge. Jandarma Komutanlığı’ndan başvekalet yüksek makamına gönderilmiş.
Dersim’e yapılan müdahalenin bilançosu veriliyor. Baskınların devam edileceği bildiriliyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü diri teslim olanların rakamları. 1936-37-38-39’da toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu resmi belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum. Öldürülenlerden bahsediyorum. Belgenin altındaki imza çok ilginç Faik Öztrak dahiliye vekili, yani İçişleri Bakanı.

ÖZÜR DİLİYORUM
Sayın Kılıçdaroğlu nereye kaçıyorsun? Bunlardan nasıl sıyrılacaksın. Ben mi özür dileyeceğim, sen mi dileyeceksin? Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum.

HADİ ONURUNU KURTAR BAKALIM
Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya yeni CHP’nin genel başkanıyım diyorsun ya. Onur duyuyorum diyorsun ya hadi onurunu kurtar bakalım.

BAŞBAKAN CELAL BAYAR
Belge 3. 23 Aralık 1938. Tunceli’den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, iki bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan bakanlar kurulu kararı. Burda da Başbakan kim biliyor musunuz? İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Celal Bayar.

BU SÜRGÜNLERİN ALTINDA İNÖNÜ'NÜN İMZALARI VAR
Anma törenlerini yapan sensin, nasıl yüzleşiyorsun tarihinle? İşte bütün bu sürgünlerin altında İnönü’nün imzaları var. Havadan bombardımanların altında imzası var. Atatürk’ün vefatından yaklaşık bir ay sonra İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Başbakan Celal Bayar.

SİZİN KAHRAMANINIZ BUYSA ÜLKE BATAR
Tabi alttaki imzalarda bir isim de benim çok dikkatimi çekti. Bayındırlık Bakanı kim biliyor musunuz? Ali Çetinkaya. Bu Kel Aliço’dur. Yani İskipli Atıf Hoca’yı, düzmece bir mahkemeyle, şahitlerin sonra dinlenmesine diye karar veren hakim bu işte.
3 Mayıs’ta ne oldu? Ankara Yenimahalle’de bir parka verdi. Biz bunu hatırlattığımız zaman da Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar’da onu kahraman ilan etti. Sizin kahramanlarınız buysa bu ülke biter be. Bizim kahramanlarımız arasında böyle yüzü kapkara olanlar yok, apaydınlık olaylar var.

SASON'DA 384 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
Belge 4. 27 Eylül 1938. Dersim operasyonlarının hemen ardından Sason’da yapılan operasyonlarının raporu. Sason bölgesinde 384 kişinin öldürüldüğü, teslim olanların tamamının da batıya göç ettirildiği yazıyor. 28 Eylül 1938 imza kim biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Yine CHP.

ARŞİV AÇIK, GİT BAK
Ben daha ne anlatayım? Daha bir şey anlatayım mı arkadaşlar? Sadece birkaç tanesini ayırıp huzurlarınıza getirdim. Ben belgeyle konuşuyorum. Beyefendi diyor ki arşivi aç. Arşiv açık yahu. Git bak incele, ama git bak doğruyu anlat. Kendini durup dururken savunmaya kalkma. Bunların siyasetine doğruluk üzerine değildir.

DERSİM AYDINLATILMAYI BEKLEYEN BİR FACİA
Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır.

CHP'Lİ AYGÜN'E LİNÇ KAMPANYASI BAŞLATTILAR
Sayın Aygün çıktı açıklama yaptı. Ne yaptılar? Hemen linç kampanyası başlattılar. Çünkü orada doğruyu söyleyemezsin. CHP Genel Başkanı grup kürsüsünden bu ülkenin Başbakan’ına seviyesiz açıklamalarla bulunuyor.

Tuncelili bir genel başkan, CHP için aslında bir fırsattır. CHP genel başkanı hakaret etmeyi bırakıp partisinin geçmişiyle yüzleşmeli, CHP’nin bu ülkeye yaptığı zulümleri araştırmalıdır. Yine geçtiğimiz hafta içinde CHP’liler Sultan Abdülmecit ile Halife Abdülmecit’in aynı kişi olmadığını anladılar. Kampanyalar gösteriler yaptılar. Ama ben yine de burada bir çark olduğu için iyimserim. İyimser bir gelişme olarak değerlendiriyorum.