Dün sabah işe giderken dinlediğim radyo birden yayın akışını kesiyor ve kırık bir ses “Berkin’i kaybettik” diyor. Bir yumru gelip boğazımı tıkıyor.

Aynı günün geç akşamı. Berkin’in ölüm haberinin duyulmasından sonra gün boyu protestolar sürüyor Ankara’da. Okullardan, mahallelerden çatışma haberleri geliyor, daha da korkutucu olanı gaz fişeği ile yaralananlar olduğu haberleri. Oğlumu arıyorum telaşla, “iyi” olduğunu öğreniyorum, rahatlıyorum. Sonra utanıyorum kendimden bu rahatlamamdan dolayı.

Akşamüstü ben de çıkıyorum Kızılay’a. Bir süre sonra polisin müdahalesi başlıyor. Ses bombaları, gaz fişekleri, su… İnsanlar birbirini ezercesine kaçışıyor. Ara sokaklarda kovalamaca başlıyor. 2-3 saat sonra gazdan ve koşuşmaktan bitap bir şekilde dolmuşa atıyorum kendimi. Orta yaşlı bir adam bir kadına yer veriyor. Bu yer verme üstüne, gençlerin ne kadar saygısız olduğu, yok aslında gençlerde hata olmadığı ama onları yetiştiren ana babanın yetersiz olduğu, cümlelerinin havada uçuştuğu bir sohbet başlıyor. Sohbet uzadıkça uzuyor ve gelip “andımız kaldırıldığı için oluyor bu işler” noktasına dayanıyor.

Eve gelince televizyonu açıyorum. Kanallar arasında gezinirken Ergenekon davası tutuklularının tahliye haberleri ile karşılaşıyorum. Doğu Perinçek, Yalçın Küçük, İbrahim Şahin… Ağızları köpürerek haykırıyorlar: “vatanı böldürmeyeceğiz, cumhuriyeti koruyacağız” Hele Yalçın Küçük’ün söyledikleri kanımı donduruyor: “30 senedir cumhuriyet tahrip ediliyor. Bunu engelleyeceğiz ve tamir edeceğiz.” Bu 30 sene lafında bir hikmet var deyip basit bir aritmetik işlem yapıyorum: 2014’den 30 çıkınca 1984 oluyor. Bu hesapla 12 Eylül 1980 faşizminin tahrip etmediği cumhuriyeti acaba kim tahrip etmiş sorusu gelip yerleşiyor. HDP bürolarına son günlerde yapılan saldırılar ile acaba bu tahribatın bir ilgisi var mı? Ya da bu tahliyelerle? Sorular çok ve cevapsız. En azından şimdilik.

Berkin, Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almaya çıktığında, kafasına gaz kapsülü geldiğinde 14 yaşındaydı. Dün hayatını yitirdiğinde ise 15.

Yer verme üstünde saygılı olup olmamayı tartışanlar bunu biliyorlar mı acaba? Biliyorlarsa hatırlatalım: Saygı artık yer verme değildir. Ekmek almaya giden bir çocuğun gaz fişeği ile devlet eliyle öldürülmesine ve hala adaletin, hukukun bir damlasının bile bu olayda olmadığına tepki göstermek saygılı olup olmamanın kıstası olmuştur. Çok şükür ki dolmuşta, otobüste yer vermeyip Berkin’in Ali İsmail’in, Ceylan’ın, Uğur Kaymaz’ın hesabını arayan bir gençlik var. Otobüsteki, trendeki, dolmuştaki bütün yerler bu gençlerin olsun artık.

Kör bıçakla insan kesenler serbest, elini kolunu sallaya sallaya girdiği Danıştay binasında hakimi öldüren serbest, “vatan için kurşun sıkanlar” serbest ama KCK tutukluları hala içerde. Niye? Çünkü eğer KCK’liler serbest kalırsa dağa giderlermiş. Bunu söyleyen anlı şanlı savcılar, mahkemeler, hakimler. Adalet ve hukuk hiç kalmamış sözünü bir kez daha doğruladınız. KCK tutukluları da tahliye dilekçelerini geri çekmişler. KCK tutukluları hepimize tenezzül ve itibar dersi veriyor bu hareketleriyle. Tabii anlayana.

Beyaz TV’de ana haber bülteninde spiker bütün heyecanıyla can siperane bir haber veriyor, “AKP’ye sprey boyalı saldırı.” Efendim, kimliği belirsiz kişiler AKP’nin seçim otobüsü üstüne spreyle yazı yazmış. Ölen var mı? Yok. Yanan var mı? Yok. Cam kırılmış mı? Yok. Ama Aksaray’da HDP’liler halkı tahrik ediyor çünkü Aksaraylıların hassasiyetleri var, daha çok değil 80-90 sene önce ismi Rumca Meğri olan Fethiyeliler de var, 90 sene öncesine kadar mukimlerinin çoğu Rum olan Urlalıların da hassasiyeti var. Bu ülkede Beyaz Türklerin, Sünnilerin hassasiyetleri olabilir ancak. Kürtlerin Ermenilerin, Rumların, Alevilerin, Arapların hassasiyeti olamaz, onlar ancak küfre ve hakarete konu olabilirler.

Cenaze bütün inançlarda ve toplumlarda kutsaldır. Dokunulmaz.

Yasımızı tutmamıza bile izin vermiyorsunuz. Cenazemize saldırıyorsunuz. Kardeşimize can olamadık, yaşatamadık, hiç olmazsa helalleşelim ona bile tahammülünüz yok.

Yoksa siz cenazelerde üzülmez misiniz?

Hele genç ölümler içinizi yakmaz mı?

Ekmek almaya giderken gaz kapsülünün isabet ettiği çocuk ya sizin çocuğunuz olsaydı?

Yoksa siz Kürtler ölüyor, Aleviler ölüyor diye seviniyor musunuz?

Bu yazı karışık oldu mu diyorsunuz? Doğru karışık oldu. Tıpkı memleket gibi karışık. Her şey birbirinden ayrı gibi ama her şey birbiriyle iç içe…

Şimdi Berkin’i uğurlamaya gidiyoruz.

Berkin’den vazgeçmeyeceğiz, Ceylan’dan, Uğur Kaymaz’dan, Ali İsmail’den de…

Vazgeçersek geleceğimizden vazgeçeriz.

Geleceğimizi ayakkabı kutusuna tapan eli kanlılara bırakmayacağız…