Haluk Ünal’ın senaryosunu yazıp yönettiği “Saklı Hayatlar” filmi gösterime girdi. Film, maddi imkansızlıklarla boğuşularak tamamlanmış bir film. Filmin hikayesini bilince teknik ve sinematografik açıdan eleştiri yapmak kolay ve doğru gelmedi bana. Kuşkusuz “şöyle olsaydı…” denilebilecek yönleri var filmin ya da göze batan, rahatsız edici cinsten olmasa da teknik eksikleri. Fakat bu film bence eleştiriyi değil, takdir edilmeyi hak ediyor. Zira kendi alanında bir “ilk” olmasına karşın, “ilk” olmanın zorluklarının üstesinden gelebilmiş bir film, Saklı Hayatlar…

Film, Alevi-Sünni insanlarımızın birbirlerine karşı taşıdıkları önyargıların kaynaklık ettiği ruh ve davranış hallerini yansıtmak gibi zor bir işi becermiş. Konunun hassasiyeti nedeniyle birilerinin alınması, rahatsız olması ihtimali, bu tür bir film yaparken, hiç kuşkusuz kayda değer bir ihtimaldir. Ama Saklı Hayatlar, böylesi bir rahatsızlığa yol açmadan düşündüren bir film olmuş. Tam da olması gerektiği gibi yani…

Filmin hareket noktası, 12 Eylül öncesi, darbe şartlarının “olgunlaşması” için gerçekleştirilen katliamlardan biri olan Çorum katliamı… Katliamın ardından Çorum’da yaşayan çok sayıda Alevi aile, tıpkı Maraş katliamının ardından olduğu gibi, büyük kentlere göç etti. Filmde, bu ailelerden birinin hikayesi anlatılıyor.

Bilen bilir; bu ülkede uzun yıllar boyunca Alevi olmak, devlet ve Alevileri çevreleyen Sünni çoğunluk nezdinde gizlenmesi, saklanması gereken bir şeydi… Bir insanın inancını veya etnik kimliğini gizlemek durumunda olması kadar zor, yaralayıcı ve travmatik bir başka davranış daha yoktur. Zaman içerisinde bu durumun başka bozulmalara kaynaklık ettiğini de gördük, halen de yaşıyoruz.

Çorum’dan İstanbul’da okuyan kızlarının yanına gelen aile, Sünni ev sahiplerinin Alevi olduklarını anlamaması için olağanüstü bir gayret gösteriyor. Alevi ailenin kızı ile Sünni ailenin oğlunun aşkı ve ister istemez kızın Alevi olduğunun ortaya çıkması, bir anda kendi halindeki insanların içlerindeki korku ve kaygıları da açığa çıkarıyor…

 “Bunlar Kızılbaş’mış! Nasıl bir Alevi ile evlenmeyi düşünürsün sen? Bilmez misin ki bunların ekmeği yenmez, suları içilmez…”

 “O Yezid’in oğluyla evlenirsen seni evlatlıktan reddederim. Çorum’da bize ne yaptıklarını unuttun mu?”

Aslında her iki kesim de kardeşliğe ihtiyaç duymakta, kendi içlerinde birbirlerine karşı kardeşlik vazedilmektedir. Ne ki gündelik hayat içerisinde birikmiş önyargıların koşulladığı davranışlar hiç de “kardeşçe” olmamaktadır. “Birilerinin” istediği de budur zaten. O “birilerinin” isteği aslında “dahası” idi; Alevilerin Sünnilere, Sünnilerin Alevilere karşı düşmanlaşması yani… Fakat yürütülen “derin” çabalar tümden de sonuçsuz kalmamıştı; iç savaş çıkmamıştı belki, ama etki ve sonuçlarından kolayca arınmanın mümkün olamadığı önyargılar yaratılmıştı. O önyargılar ki, her “ihtiyaç” duyulduğunda ortalığı karıştırmanın birer potansiyel unsuru olarak hep canlı kalmalıydı…

Alevi meselesi Türkiye’nin demokratikleşmesinin temel sorunlarının başında geliyor. Mesele bir şekilde Türkiye’nin gündemine Alevilerin demokratik talepleriyle birlikte girdi. Ve bu taleplerin daha fazla “ötelenmesi” olanağı bulunmuyor. Bu bariz ayrımcılığa son verilmeden bütün yurttaşların kanun ve devlet nezdinde “eşit” oldukları lafı, “laf” olmaktan öte bir değer ifade etmeyecek. Bu gerçeklerin yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor olmanın yanında filmlere de konu olması kaçınılmazdı.

Saklı Hayatlar, “nedir bu Alevi meselesi?” sorusunun yanıtını anlamak ve sorun üzerine aklıyla, yüreğiyle, vicdanıyla düşünmek için samimi bir imkan sağlıyor izleyiciye.

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Ahmet Haluk Ünal

Senaryo: Ahmet Haluk Ünal

Görüntü Yönetmeni: Gökhan Atılmış

Yapım: 2011, 98 dk.

Oyuncular

Ceren Hindistan (Nergis) , Yusuf Akgün (Murat) , Laçin Ceylan (Zeynep) , Zerrin Sümer (Emine) , Ahmet Mümtaz Taylan (Tevfik) 

Uzun yıllardır bir "saklı hayatlar" ülkesi olan Anadolu... 1980’de Çorum olayları yüzünden İstanbul’a göçen Zeynep Hanım küçük kızı Gürcan’la birlikte büyük kızı Nergis’in evine yerleşir. Üst katta milliyetçi, muhafazakâr bir baba, üniversiteyi yeni bitirmiş, sol düşünceye sempati duyduğunu bilmediği oğluyla oturmaktadır.

Anadolu’dan iki kızıyla gelmiş bir kadını apartman sakinleri Anadolu usulü bağırlarına basar, ancak alt katta oturan kız ile üst kattaki oğlan birbirine âşık olunca saklı kimlikler ortaya çıkmaya başlar.

Film bu topraklarda yaşayan, yaşatılan ayrımcılığı Alevi toplumunun ezilmişliği ve saklı hayatı üzerinden ortaya koymaya çalışıyor.