Haber Türk yazarı Ruşen Çakır, medyanın Halkların Demokratik Partisi'ni hala "anaakım parti" olarak görmemesine dikkat çekerek, 1990'lardaki Refah Partisi'nin durumunu hatırlattı ve "Bugünse cumhuriyet rejimi tarafından dışlanmış olan bir diğer önemli topluluğun, Kürtlerin sistemin merkezine doğru yolculuğuna tanık oluyoruz," dedi.

Çakır'ın, "Dün Refah Partisi bugün HDP" başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:

(...)1990’lı yıllarda cumhuriyet rejiminin dışarıda tuttuğu dindarların Refah Partisi (RP) aracılığıyla merkeze yürüyüşüne tanık olduk, ama medya ya olup biteni anlamadı ya da anlamıyor gibi yaptı. Eski iktidar sahiplerinin bütün direncine rağmen bu merkeze taşınma tamamlanmışa benziyor. Fakat dindarların sistemin merkezine gelmiş olmasıyla Türkiye daha demokratik bir ülke haline gelmedi. Özellikle 2007 sonrası Erdoğan’ın “çoğulcu” değil de “çoğunlukçu” perspektife sarılması nedeniyle demokrasi ülkenin en acil ihtiyacı olma özelliğini koruyor.

Bugünse cumhuriyet rejimi tarafından dışlanmış olan bir diğer önemli topluluğun, Kürtlerin sistemin merkezine doğru yolculuğuna tanık oluyoruz. Bu olgunun, özellikle medya tarafından henüz tam olarak kavranabildiğini düşünmüyorum. Halbuki bu yolculuk er ya da geç, şu ya da bu şekilde muhakkak tamamlanacak.

Dün geleneksel sistemin krizinden rahatsız olan bazı kesimler, RP/FP/AKP’ye karşı mesafelerini korumakla birlikte bu partilere belli ölçüde kredi vermişlerdi. Bugün bunların büyük kısmının hayal kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Dolayısıyla HDP ve Demirtaş sadece Kürtler değil, artık tıkanmakta olduğu alenileşen “yeni” sistemden rahatsız olanlar için birer cazibe merkezi olma potansiyeline sahip.

Ne var ki Türkiye ve onun medyası bunun mümkün olup olmayacağını sorgulamanın, tartışmanın hâlâ çok uzağında.

Belki böylesi daha iyidir, kim bilir!

Yazının tamamı için tıklayınız.