Güney Afrika hükümetinin Vuvuzela’yı tutukladığını düşünsenize bir! Ne gericiliği kalırdı ne ilkelliği! Üstelik önemli de bir gerekçeleri vardı! Zira Vuvuzela çok ses yapıyordu! Oysa bu ülkede, dünyanın belki de en nazik müzik aletlerinden biri olan piyano tutuklanmıştı! Hal böyle olunca da insan sorguda neler yaşandığını merak edemeden yapamıyordu:

-Kim var lan senin arkanda?

-Mozart!

-Komiserim dış mihrakların kimler olduğu anlaşıldı! Piyano “Arkamızda Mozart var” diyor!

Peki ama piyano ne yapmıştı da tutuklanmıştı! Ülke genelinde çıkan çatışmalarda 4 direnişçi hayatını kaybetmesine rağmen Taksim’de toplanan binlerce kalabalık özgürlükler adına piyano eşliğinde şarkılar söylüyordu. Böylesi bir durumda sorguda polis ile piyano arasında nasıl bir diyalog yaşanabilirdi ki acaba:  

-Kaç tuşsunuz lan siz?

-88!

-Ama 84 tuş var burada!

-Dördünü siz kırdınız!

Bu ülkede tuhaflıklar sadece bununla da sınırlı değil! Caminin İmamı “Böyle bir şey yok” diyor Başbakan “Camide içki içtiler” diyor!

Gazeteci arkadaşımız Gökhan Biçici yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyor Başbakan “Polis görevini en iyi şekilde yapmıştır” diyor!

Başbakan “Biber gazı sıkmak polisin en doğal hakkıdır, sıkar.. kurşun mu attı” diyor Ethem Sarısülük arkadaşımız kurşunla öldürülüyor!

Tam da artık tuhaflıklar son bulsun diye düşünülürken birde “Duran adam” çıkıyor ortaya! Polisin orantısız güç kullanmasına karşılık orantısız zeka uyguluyor!

Adam Taksim meydanında öylece duruyor! Birileri tarafından fark edilmesi yaklaşık 1 saati buluyor! İlk fark eden bir vatandaş “Öylece dikiliyor, canlı bomba falan sandım” gibi bir şeyler söylüyor! Evet, adam canlı fakat bomba değil! Lakin yaptığı eylem bomba etkisi yapıyor! İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Eskişehir’e, Adana’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Amerika’ya herkes duran adamdan bahsediyor! Ajanslar haber geçiyor!

Yandaş medya başlık atıyor:

-Duran adam Türkiye’nin ilerleyen imajını zedeliyor!

Biber gazı ve su sıkmada maharetli olan polis duran adam karşısında ne yapacağını şaşırıyor! Götürmeye kalkışsa adam bir şey yapmıyor! Öylece duruyor! Götürmese eylem yerinde durduğu gibi durmuyor! Bu kargaşa içerisinde bir komiser gece yarısı emir veriyor “Duran kim varsa alın” diyor! Polisler şaşkın, ne yapacağını bilemeyip telsize sarılıyor:

-Komiserim otobüs duraklarında duranları da alalım mı?

Oysa kimileri bu direnişi mizahın devrimi olarak lanse etmişti! Evet mizah bu direnişle patlama yapmıştı lakin bu durum polisin gücüne gitmişti! Sonuçta onlar da mizahtan anlıyorlardı ve ellerine bir fırsat geçmişti:

POLİS: Komiserim burada bir kişi sabit duruyor ne yapalım?

KOMSER: Alın!

POLİS: Sabit hatlıları da alalım mı komiserim!

KOMSER: Bu ne şimdi!

POLİS: Espri! Hani onlar yapıyor diye şey ettiydim!

Kim ne derse desin bu direniş başta Erdoğan olmak üzere daha birçok kişinin gerçek yüzünü ortaya koyması açısından da bir milat olmuştur! Yetmez ama evetçilerden tutun da çözerse Başbakan çözer diyenler bir şey söylerken artık biraz daha düşüneceklerdir!

Kaldı ki Başbakan Erdoğan buraya biraz da mağdur sıfatıyla gelmişti! Şiir okumuş içeri atılmıştı! Oysa şimdi eline mikrofon aldığı her yerde bağırıp çağırıyor, tehdit ediyordu! Eylemcileri marjinal, çapulcu ve dış mihrakların uşağı olarak lanse ediyordu!

Öyleyse artık buradan yola çıkarsak eğer, bir zamanlar okuyup da başına dert olan “Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, mü'minler asker / Bu iláhi ordu dinimi bekler / Allahu Ekber, Allahu Ekber” sözlerinden oluşan şiiri “Eylemciler marjinal, sokaktakiler çapulcu / Polisler elimiz, askerler ayağımız / Evde bekleyen % 50 emrimi bekler / Allahu Ekber, Allahu Ekber” sözleriyle de değiştirebiliriz artık!