HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin 4'üncü Olağan Kongresi’nde AKP ve MHP dışında tüm siyasi partilere demokrasi ittifakı çağrısında bulunarak, “Sadece kentleri değil, bizler, artık bu  ülkeyi yöneteceğiz ve yönetmeye geliyoruz” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin 4’üncü Olağan Kongresi’nde konuştu.

Uzun süre alkışlanan Buldan, salonu dolduran on binleri Kürtçe ve Türkçe selamladı.

Buldan, "Her yere ulaşacağız. Herkesin elini tutacağız. Ege’den, Karadeniz’e, İç Anadolu’dan Akdeniz’e her yerde HDP’nin değişim rüzgârını estireceğiz. HDP’nin cesaretini milyonların cesaretine dönüştüreceğiz." dedi.

Buldan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Binlerce arkadaşımız rehin alındı ama biz milyonlar olduk. Tasfiye ve çökertme planlarıyla HDP’yi yıkamadılar. Yıkmalarına izin vermedik. HDP, bileşenleriyle, ittifaklarıyla, içinden çıktığı Halkların Demokratik Kongresi’yle, diğer yandan Demokratik Toplum Kongresi gibi köklü toplumsal örgütlenmelerle öyle güçlü bir yapıdır ki, bu kale düşürülemedi, düşürülmesine izin vermedik. Tek seslilik istediler, bunu bozduk. Çok sesliliği var ettik. Seçimlerde önümüze türlü engeller koydular ama bizler o barajları yıka yıka geldik. Bize karşı kurdukları tüm tuzakları halkımızla birlikte birer birer boşa çıkardık. Demokratik geleceğin ancak HDP’yle kurulabileceğini herkese gösterdik. Evet, tekçi iktidarla hem sandıkta mücadele ettik, hem de meydanlarda, alanlarda direndik.
 
ÖCALAN YÜZYILIN PROJESİNİ GELİŞTİRDİ
 
İnsanlık suçu olan, ağırlaştırılmış İmralı tecridine karşı Leyla Güven arkadaşımızın gerçekleştirdiği 200 günlük açlık grevi demokrasi ve insanlık tarihine geçti. Bu süreçte cezaevlerinde yaşamını sonlandıran değerli yoldaşlarımızı saygıyla anıyorum. Tecrit hepimize, insanlığa yönelen bir tehdittir. Demokrasiye ve barış taleplerine tecrittir. AKP-MHP çözümsüzlük ittifakı Türkiye ve Ortadoğu halklarının geleceğini İmralı’da 13 metrekareye sıkıştırarak karartmak isterken, Sayın Öcalan ise 13 metrekarede tüm bu kadim toprakların kaderini değiştirecek yüzyılın barış ve demokratik çözüm projesini geliştirdi. Sayın Öcalan, ‘Sadece halklarımızı değil, bütün bölgeyi ve insanlığı demokrasi güneşi altında toplamak bizim kendi ellerimizdedir’ demişti.
 
YÖNETMEYE GELİYORUZ
 
İşte, bu çözüm ve barış iradesinden korktukları için iktidar masayı devirdi. Halklarla diyalog yerine Ortadoğu’nun JİTEM’i olan IŞİD’le, çetelerle, baskıcı devletlerle ittifak kurdular. Barışla yaşayabileceğimiz bu toprakları ölüm coğrafyasına dönüştürdüler. Halklarımıza ağır bedeller ödettiler. Suriye barışını, Kürtlerin demokratik Suriye’deki temsiliyetini engellemek için Kuzey Suriye’ye girdiler, Efrin’e girdiler. Her yeri talan ettiler. Suriye topraklarına tankla topla girerken, halkımızın bin bir emekle kazandığı belediyelere de kayyımlarıyla girdiler. 38 belediyemizi gasp ettiler. Siyasi hırsızlığı yol bildiler. ‘Kürtler seçemez, Kürtler yönetemez’ dediler. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar; Kürtler seçmeye de, kendi kentlerini yönetmeye de devam edecektir. Sadece kentleri değil,  bizler, artık bu  ülkeyi yöneteceğiz ve yönetmeye geliyoruz diyoruz. Halkımız darağaçlarında, katliamlarda, zindan vahşetlerinde diz çökmedi. Bundan sonra da asla diz çökmeyecektir.
 
HALKLARIN İRADESİ TEK ADAMDAN BÜYÜKTÜR
 
Halklarımız demokrasi baharını mutlaka yaşayacaktır. İmralı’nın kapısı barışa ve demokratik çözüme mutlaka ama mutlaka açılacaktır. Demokrasi ve hukuk mücadelesiyle, tecrit mücadelesini birleştirdiğimizde bu çözümsüzlük siyaseti mutlaka aşılacaktır. Dolmabahçe mutabakatı aynı zamanda toplumsal barış mutabakatıdır. Bugün İdlip’de bataklığa gömülen Türkiye’nin tek çıkış yolu Dolmabahçe Mutabakatı’na dönüştür. Toplum olarak barış mutabakatını koruduğumuz sürece AKP-MHP çözümsüzlük ittifakı amacına ulaşamayacaktır. Çözümü de, barışı da, demokrasiyi de halkların barış mutabakatı getirecektir. Halkların iradesi AKP’den de, tek adamdan da büyüktür.
 
KÜRT HALKI STATÜSÜZLÜĞÜ KABUL ETMEYECEK
 
İnanın ki; girdikleri Suriye topraklarından bir gece ansızın çıkacaklardır. Yapılacak ilk seçimlerde de iktidardan gidecekler. Hırsız kayyımları da AKP’yle beraber teker teker gidecektir. Evet, Türkiye’de, Suriye’de, Ortadoğu’da, taşlar yerinden oynamıştır. Kürtlerin iradesi dikkate alınmadan bu taşlar yerine oturtulamayacaktır. Taşları ancak ve ancak büyük demokrasi gücü olan Kürt halkı ve birlikte yaşadığı halklar yerine oturtacaktır. Kürt halkı, kendisine dayatılan statüsüzlüğü tarih boyunca kabul etmedi, bundan sonra da kabul etmeyecektir. Ektiğiniz ret ve inkâr politikalarının tohumları bizim topraklarımızda hiçbir zaman yeşermeyecektir. Şunu iyi bilsinler ki; biz bu topraklara başka yerlerden gelmedik. Tarih öncesi de buradaydık tarih sonrası da. Ve dilimizle, kültürümüzle hep burada olmaya devam edeceğiz.
 
Kürtlerin kendi içinde birlik olmasının artık zamanıdır. Parçalı duruş değil, ulusal demokratik duruş kazandıracaktır. Kürt halkının, ulus devletlerin yok edici kuşatılmışlığından, baskı ve şiddetten kurtulmasının tek yolu birliktir. Ölümsüz şairimiz Cegerxwîn’in dediği gibi; Kurdino, bibin yek. Eger hun nebin yek hun ê herin yek bi yek. Em jî dibêjin yekîtiya me hebûna me ye. Yekîtiya me azadiya me ye.
 
YÜZYILIN KAZANANI KÜRT HALKI OLACAK
 
Bu ilkeli ve tarihi birliği sağladığımızda inanın ki, Kürt halkını daha fazla ezmeye, yok saymaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Hem Türkiye hem de Ortadoğu’nun geleceği açısından nihai büyük barışın ve demokratik çözümün önü açılacaktır. Bu yüzyılın kazanı Kürt halkı olacaktır ve aynı zamanda Türkiye halkları olacaktır. Kürt halkı, bu yüzyılda bir araya gelerek Ortadoğu halklarına barışı hediye edecektir. Rojava’dan yayılan özgürlük ışığı Mahabad’ı, Süleymaniye’yi, Amed’i, Bağdat’ı, Tahran’ı, Ankara’yı, Halep’i aydınlatacaktır.
 
DARBE İÇİNDE DARBE
 
Demokrasiye kavuşturulmamış bu cumhuriyette egemenlik halkta değil; kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen çürümüş iktidarlardadır. Bugün yaşandığı gibi. Hakikatin karşısına yalanı diktiler. Yaşamın karşısına ölümü diktiler. Emeğin, alın terinin karşısına sömürüyü diktiler. Adil bölüşümün karşısına yandaş zenginliğini, halk yoksulluğunu diktiler. Kimliklerin, inançların karşısına tekçiliği diktiler. Hukukun karşısına adaletsizliği diktiler. Geldikleri nokta; faşizmdir, hukuk dışılıktır. İnsanlar sokak ortasında kaçırılmakta, kaybedilmekte, işkenceden geçirilmekte, cezaevlerinde ölüme terk edilmekte, siyasetçiler, muhalifler her gün rehin alınmaktadır. Bunlar, Roboski’de, Suruç’ta, Ankara Gar katliamında, Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Gever’de, Amed’de halka karşı açıkça suç işlediler. Sorumluları koruyup kollayan iktidar bu suçların bizzat ortağı ve halk nezdinde sanığıdır. 16 Temmuz’da ilan ettikleri OHAL’le, çıkardıkları KHK fermanlarıyla, kaldırdıkları dokunulmazlıklarla, halka, demokratik muhalefete karşı darbe içinde darbe yaptılar.
 
GEZİ İLE CİZRE ARASINDA İTTİFAK VAR
 
Mesele Kürtler olduğunda, mesele muhalifler, demokratlar olduğunda iktidarıyla, hukuk dışı yapılarıyla bütün bu güçler bir araya gelmekte ve adeta tek devlete dönüşmektedir. Ama şunu da göremiyorlar. Karşılarında da ezilen halkların ittifakı vardır. Cizre ile Gezi’nin ittifakı vardır. İstanbul’la Diyarbakır’ın, İzmir’le Hakkâri’nin ittifakı vardır. Rojava halklarıyla ezilen Türkiye halklarının ittifakı vardır. Kızılırmakla Dicle’nin ittifakı vardır. Munzur’la Meriç’in ittifakı vardır. İşte bundan korktukları için talan düzenlerini hukuksuzlukla, sindirmeyle ve yalanla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ülkeyi öyle bir karanlığın içine çektiler ki, battıkça batıyorlar. Sınırın bu tarafında insanlar açlıktan, yoksulluktan intihar ederken, sınırın diğer tarafında ise yoksul halkın çocukları savaşta birer birer can veriyor. İşte bunların halka reva gördükleri düzen budur: İşsizliktir, açlıktır, yoksulluktur, ölümdür. Herkes bu karanlıktan biran önce çıkmak istemektedir. İşte bunun için ısrarla demokratik ittifakını savunuyoruz, örgütlüyoruz, büyütüyoruz. Demokrasi ittifakı dünden bugüne tüm ezilenlerin, ötekileştirilenlerin ittifakıdır. Değişim isteyenlerin ittifakıdır. Hakkari’yle Edirne’nin buluşmasıdır.
 
ANADİLİMİZ ONURUMUZDUR
 
Kürdüyle, Türküyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle, Ezidisiyle, Çerkesiyle, Romanıyla, Lazıyla, Pomakıyla ve Arabıyla kadim halkların ittifakıdır. Anadillerini özgürce konuşmak isteyen, inançlarını özgürce yaşamak isteyen kimliklerin ittifakıdır. Anadilimiz onurumuzdur, tarihimizdir, geleceğimizdir. Buradan şu çağrıyı da yapıyorum:Herkes, anadilini yaşamın her alanında, kamuda, siyasette, medyada, sanatta, sporda özgürce, korkmadan, çekinmeden, cesaretle ve kararlılıkla kullanmalıdır. Çok dilli yapımız, demokrasinin çoğulculuğunun da teminatıdır.
 
DEMOKRASİ İTTİFAKI ÇAĞRISI
 
Buradan; demokrasiden, adaletten, toplumsal barıştan, birlikte yaşamdan, emekten yana olan, geleceği dair sözü olan herkesi, iktidar dışındaki tüm siyasi partileri demokrasi ittifakına davet ediyoruz. Bu aynı zamanda demokrasiye bir davettir. Demokratik uzlaşıya bir davettir. Toplumsal dayanışmamız, acıda ve sevinçte birleşmemiz, ortak gelecek hedefinde bütünleşmemiz demokrasi ittifakının en güçlü zemini ve toplumsal dayanağıdır.
 
Gelin bizler de siyaset kurumu olarak demokrasi ittifakıyla, demokratik Türkiye’ye hep birlikte kapı aralayalım. Herkesin adına karar veren tek adam yönetimi değil, demokratik yerel yönetimler ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme yol açalım. Üstünlerin değil mazlumların adaletini sağlayalım. Toplumsal barışımızı kuralım. Yolsuzluk, hırsızlık düzenine son vererek, sosyal adaleti gerçekleştirelim. Hep birlikte demokratik anayasayla yeni bir toplumsal sözleşme yapalım. Halkların, bütün kimliklerin ve inançların kendini güvende hissedeceği bir anayasa yapalım. Hiçbir kimliğin, inancın, diğerinden üstün olmadığı eşitler anayasasını yapalım. Doğa ve kültür talanına son veren, Hasankeyf’le Kaz Dağları’nın anayasasını yazalım. Halkın anayasası da ancak halkın iradesini temsil eden kurucu bir Meclis iradesiyle sağlanabilir. 1920’de olduğu gibi kurucu bir Meclis oluşturalım ve yeni bir dönem başlatalım.
 
FAŞİZM KADINLARDAN KORKUYOR
 
Sevgili kadın yoldaşlarım; ülkede ve dünyada özgürlük ve demokrasi yürüyüşüne öncülük eden biz kadınlarız. Ortak mücadelemizle güçlüyüz, umutluyuz, her zaman daha kararlı daha dirençliyiz. 18 yıldır siyasi iktidarı elinde bulunduranlar, kadın düşmanı politikalarıyla tarihe geçtiler. Kadının şiddet görmediği, kadının ezilmediği, kadının katledilmediği bir tek gün yok. Bu iktidarın kadına dayattığı köleliktir. Kölelik rejimidir. Erkek iktidarlarını ve erkek devlet sistemini kadın kimliğinin reddi üzerine kurdular. Bu amaçla kadınları ve kadın kazanımlarını hedef haline getirdiler. Eşbaşkanlık sistemimizi hedef aldılar. Kadın siyasetçilerimizi gözaltılar ve tutuklamalar ile yıldırmaya, siyaseti kadınsızlaştırmaya çalıştılar. Çünkü faşizm kadınlardan korkuyor. Kadınların hakikat bilincinden, kadınların eşitlik mücadelesinden, kadınların değişim gücünden korkuyor.
 
BAŞKANLIK DEĞİL EŞBAŞKANLIK
 
“Bir kadın daha eksilmeyeceğiz’’ diyerek sokakları, alanları terk etmedik. Terk etmeyeceğiz. Ne dışarıda ne zindanlarda ne de demokratik siyasette bir tek adım geri atmayacağız. Durmayacağız. Eşbaşkanlık mor çizgimizdir dedik, demeye devam edeceğiz. Tek başkanlık değil, Eşbaşkanlık dedik, demeye devam edeceğiz. Biz kadınlar birleştikçe onlar bölündü. Bizim mücadelemiz büyüdükçe onlar zayıfladı. Biz kadınlar ilerledikçe onların erkek iktidarı geriledi. Biz kadınlar güçlenerek geldikçe, iktidardakiler de teker teker gidecektir.
 
KADINLARIN ANAYASASINI YAPACAĞIZ
 
Durmak yok. Kadınların demokratik iktidarını mutlaka gerçekleştireceğiz. Eşit temsiliyeti ve kadını koruyan güçlendiren politikaları siyasete hâkim kılacağız. Kadınların anayasasını yapacağız. Yerel yönetimlerden merkezi yönetime varıncaya kadar kadın yaşamın her alanında yerini alacak ve yönetecektir. Onların her türlü engeline rağmen kadın mücadelesinin onlarca yıllık birikimidir, başarısıdır HDP. Kadının sokakta, kadının belediyelerimizde, kadının parlamentoda, kadının siyasetteki sözüdür, çabasıdır HDP. Kadınlar HDP’yle bugüne kadar başardı, bundan sonra da başaracaktır. Kadınları karanlığa mahkûm etmek isteyenlere karşı verdiğimiz mücadele 21'inci yüzyılı kadınların zafer yılı yapacaktır.
 
AKP ARTIK TARİHİN KONUSUDUR
 
Büyük değişimin eşiğindeyiz. Ülkeyi her yönüyle çökerten bu iktidardan hep birlikte kurtulacağız. Hiç kimse umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmamalıdır. Bizler büyüye büyüye geleceğiz. Onlar ise bölüne bölüne gidecekler. Bunların çıkar ve rant ortaklığı dağılacaktır. Gidecekleri yer ise görkemli sarayları değil, halka hesap verecekleri adalet sarayları olacaktır. 18 yıllık AKP artık siyasetin ve toplumun değil, tarihin konusu olacaktır.
 
Değişimi başarmak için umutla, kararlılıkla yürüyeceğiz. Değişerek değiştireceğiz. Hedeflerimizi, ilkelerimizi yerellerden başlayarak en güçlü bir biçimde örgütleyeceğiz. Mevcut siyasi ve örgütsel kabuğumuzla yetinmeyeceğiz, daha yeni mücadele zeminleri ile genişleyeceğiz, ittifaklarımızı daha da büyüteceğiz. Sistemin ötekileştirdiği her kesimi HDP’de buluşturacağız. Genişleyen, büyüyen bir HDP’yi demokratik siyasetin merkezi, oradan da demokratik iktidarın kurucu öznesi yapacağız.
 
HERKESİN ELİNİ TUTACAĞIZ
 
Bizler yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerin açtığı yoldan yürüyenleriz. Bu bilinçle mücadele edeceğiz. Nerede bir ezilen ve ötekileştirilen varsa biz orada olacağız. Nerede bir işçinin, emekçinin hakkı gasp ediliyorsa onların yanında ve sesi olacağız. Her yere ulaşacağız. Herkesin elini tutacağız. Ege’den, Karadeniz’e, İç Anadolu’dan Akdeniz’e her yerde HDP’nin değişim rüzgârını estireceğiz. HDP’nin cesaretini milyonların cesaretine dönüştüreceğiz. Genç başladık genç başaracağız diyen sevgili gençler. Demokrasi baharını bu ülkeye getirecek sevgili kadınlar. Özgürlük mücadelesinin emektarı sevgili halkımız. Değişimi hep birlikte başaracağız. Hiç kimsenin aç yatmadığı, işsiz kalmadığı, yoksulluktan canına kıymadığı, kadınların katledilmediği, kimsenin düşüncesinden dolayı tutuklanmadığı, annelerin mezar taşlarına sarılıp ağlamadığı, adil ve özgür bir ülkeyi, demokratik Türkiye’yi hep birlikte yaratacağız.