Bir süredir mizah ağırlıklı oyun yazmaya çalışıyorum. Hayır, her hangi bir istek ya da talep üzerine değil. Sadece çok istediğim bir şeydi ve bunu gerçekleştirmek istiyorum.

8 tane değişik karakterde insan belirledim kendime. İçinde dincisi var dinsizi var, sağcısı solcusu var! Her biri farklı sebeplerle ölüyor ve oyunda mizan eden heyetin karşısına çıkıp sorgulanıyorlar.

Aşağıda okuyacağınız karakter içlerinden sadece bir tanesi ve biraz da güncele yakın olması sebebiyle seçilmiştir.

Büyük bir keyifle yazı hazırlamaya çalıştığım BirGün Pazar yazılarımdan dolayı Jiyan ve Demokrat Haber’e eskisi kadar sık yazı gönderemiyordum. Bu yazıyla birlikte bunu bir süre de olsa gidermiş oldum.

İşte söz konusu oyundan kısa bir bölüm. Şimdiden teşekkürler.

***

Sahne beyazlar içindedir. İzleyiciye “öteki dünya” düşüncesi vermektir amaç! Trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaş eli yüzü kan revan içerisinde sorgulanmak üzere heyetin karşısına çıkartılır. Heyet 3 kişiden oluşurken konuşulanları yazması için de daktilonun başında bir kadın sekreter oturmaktadır! Usül “öteki dünyada da” aynıdır yani! Sorgulama çapraz şekilde yapılırken heyetin hemen arkasındaki tabelada büyük harflerle “SEN ÖLDÜN” yazısı bulunmaktadır! Sorgu başlar:

1. HÂKİM: Geçmiş olsun beyefendi! Kaza mı?

ADAM: Sağol birader, Allah senden razı olsun! Benim salaklığım! Her zamanki gibi yolun ortasından yürürken boş bulunup kaldırımda yürümeye başladım! Araba geldi çarptı. ( Adam sinirlenir ) Herhalde kaza kardeşim görmüyor musun?

2. HÂKİM: Yaz kızım! Ölü trafik kazasında hayatını kaybetmiş olup çarpmadan dolayı şuur kaybı yaşamamaktadır!

ADAM: Şuur kaybı mı? Ben öldüm beyefendi hangi şuur kaybı?

3. HÂKİM: Pardon beyefendi, size ilk soruyu soran arkadaş yeni de! Stajyer kendisi! Öncelikle başın sağ olsun! Allah kazadan beladan esirgesin! Allah geride kalanlara sabır versin! Peki, araçta hasar var mıydı?

ADAM: Yok sanırım! Çarptı kaçtı İblis!

2. HÂKİM: İblis mi! Bizim İblis mi? Allah Allah, tevekkeli kaç gündür ortalarda görünmüyordu! Demek! Vay İblis vay! Emin misin İblis olduğundan?

( Vatandaş kendi kendine söylenir )

ADAM: Ulan nasıl bir yere düştük! Yok kardeşim ben lafın gelişi söyledim! Ne bileyim İblis mi değil mi! Dedim ya çarptı kaçtı şerefsiz!

2. HÂKİM: Demek çarptı kaçtı! Sen Türkiye’den mi geliyorsun?

ADAM: Evet nerden bildiniz?

1. HÂKİM: Sizinkiler hep çarpıp kaçıyor da! İlk kez mi ölüyorsun?

ADAM: Yok, daha önce birkaç kez öldüm! Her defasında iyi halden tekrar bırakıldım! ( Sesini yükseltir ) Ne biçim soru soruyorsun kardeşim, herhalde ilk kez ölüyorum!

3. HÂKİM: Ne kızıyorsun lan lavuk! Neyi sorup sormayacağımızı sana mı danışacağız! Utanmadın mı kaldırımda yürümeye?

ADAM: Utanmaz olur muyum? En çokta utancımdan öldüm!

2. HÂKİM: Yav arkadaş, sizin oralardan normal ölen hiç kimse olmayacak mı? Kiminiz trafikten, kiminiz şofbenden, kiminiz işkenceden, kiminiz sobadan, kiminiz depremden, kiminiz biber gazından ölüp ölüp geliyorsunuz? Kokudan ölenler bile var lan içinizde!

ADAM: Düğünde havaya açılan ateş sonucu ölen vatandaşları da unutmamak lazım! O garibanlar da sevinçten ölüyorlar!

3. HÂKİM: Haklısın vallaha! Biz de sizin bu halinizi görünce gülmekten ölüyoruz! Geçenlerde bir tanesi de keçiboynuzu yerken ölmüş! Boğazına saplanmış keçiboynuzu!

ADAM: Kendisi mi söyledi?

3. HÂKİM: Yok keçi söyledi! Sevdim seni! Şaka kaldırıyorsun! Açık sözlüsün de! Memleket neresi?

ADAM: Ana tarafım Kürt baba tarafım Alevi! Onlar da buralarda olacaklar!

2. HÂKİM: Vallahi hemşerim ne diyeyim! Trafik mirafik ama yine de çok şanslısın! Hem Kürt olacaksın hem Alevi olacaksın ve trafik kazasından öleceksin! Büyük şans! Trafik kazasından ölmeseydin ya bir çatışmada vurularak ölürdün ya da bir etkinlik veya söyleşide yakılarak öldürülürdün! Hoş şu sıralar biber gazıyla bile öldürüyorlar sizi! Üstelik çocuklar çoğunlukta. Senin bir verdiğin karşı gelmiş!

ADAM: Ben kimseye bir şey vermedim birader! Ama birçok kez ömrümü verdiğim olmuştur!

1. HÂKİM: İşte bu da özellikle Kürt ve Alevilerin entelektüel yanı! Sizden biri gelene kadar ölülerle hep havadan sudan şeyleri konuşuyoruz! Ne zaman ki siz geliyorsunuz bizde kayış kopuyor! Bak şu felsefe sözlüğünü sırf sizi anlamak için yanımızda bulunduruyoruz! Her birimizde ikişer üçer tane var! O ne lan! Böyle felsefi falan konuşup da kafamızı karıştırma şimdi! Akşama kadar bin bir türlü ölü ile uğraşıyoruz!

ADAM: Öyleyse biraz daha devam edeyim de kafanız iyice karışsın! Hani demin “İlk kez mi ölüyorsun” demiştiniz ya! Ben çok öldüm birader! Kerbelada Hüseyin idim, Serez’in esnaf çarşısında Şeyh Bedrettin. Börklüce Mustafa oldum çarmıha gerildim, “Enel Hak” dedim dilim dilim kesildim. Nesimi oldum derimi yüzdüler, “Açılın kapılar” dedim idam ettiler. Dersim’de sürüldüm, Maraş’ta vuruldum, Sivas’ta yakıldım.

3. HÂKİM: Bu senin baba tarafın olmalı! Aman birader gözünü seveyim sus! Sakın Ana tarafına gireyim deme şimdi! Bizim de başımızı yakacaksın! Sen bilmiyorsun ama dil sıkıntısı burada da var. Hem burada ifadeler kamera ile kayıt altına alınıyor! İçimizde yeni atananlar var bizi de yakmayasın!

ADAM: Yolculuk biraz uzun sürdü de varsa bir yudum su içebilir miyim?

1. HÂKİM: Olur! İstersen döner de söyleyelim! Suymuş! Geç bakalım şuraya! Sen gelmeden önce dosyanı inceledik! Dosyan bir hayli kabarık! Hayatın meydanlarda bağırıp çağırmakla geçmiş senin!

ADAM: Vallaha haklısın birader! Son olarak Ana tarafım ana dilde eğitim deyip barış görüşmeleri için elinden geleni yapıyordu. Baba tarafım ise din derslerinin seçmeli olmasını istiyor, cem evlerinin ibadethane olması için var gücüyle çalışıyordu. Devlet ise her zaman ki gibi her ikisine de zorluk çıkartıyordu! Biz de bu yüzden meydanlarda bağırıp çağırıyorduk!

2. HÂKİM: Pekte kurtulmuş sayılman hemşerim! Zira burada din dersinden başka ders bulunmaz! Dil’e gelince! Sen gözlem odasında birkaç hafta bekle bakalım! Beklerken dilini yutmazsan eğer hangi dilde konuşacağın ve nereye gönderileceğin sana bildirilecektir!