Yazının başlığını yüzeysel alırsak cevabı kolay: AKP ile CHP mutabık kaldılar; mutabakatlarını bir protokole bağladılar. Sorun çözüldü. CHP’li milletvekilleri  yemin etti ve TBMM doğal işleyişine döndü...

Sahi mi?

Eğer CHP ile AKP arasında kamuoyuna açıklanan mutabakat metni dışında bir gizli protokol yoksa; hatta sözlü bir protokole bile fit olunmadıysa CHP için bir dizi fıkra anlatılabilir, bir dizi atalar sözü, halk deyişi sıralanabilir.

Mesela “Madem yüzmek bilmiyordun neden çıktın minareye” halk deyişi hatırlatılabilir. Ya da ağa ile Anayasa dahil tüm mevzuatın .........özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması marabanın, hani marabanın “Ağam bu araba senindi, şimdi de senin, peki öyleyse biz o kadar b.ku niye yedik” dediği fıkra anlatılabilir...

Mutabakat metni denen üç paragraflık metni okuduğunuzu sanıyorum. Ben satır aralarında gözümden kaçan bir vurgu, bir işaret var mı merakıyla bir kaç kez okudum.

Bugüne kadar Başbakanın yinelediği genel geçer laflar dışında bir paragrafçık bulabildim. Birlikte okuyalım:

“...Siyasi partiler sorunların çözümü için TBMM zemininde olmalıdır. Bu inançla Anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak, özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz...”

Ne diyor bu paragrafçık?

Bence pek açık. Meclis, tutuklu milletvekilleri ile ilgili yakın erimli herhangi bir yasal değişiklik  için kolları sıvamayacak. Buna karşılık tutuklular hakkında “Tutukluluğun devamı ya da sona erdirilmesi” kararı verecek mahkemelere  göz kırpılıyor. Önümüzdeki günlerde tutuklulardan ya da avukatlarından gelecek tutukluluğun sona erdirilmesi isteklerini ele alırken mahkemelerin “Anayasa dahil tüm mevzuatın ......... özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması” uyarısını dikkate almaları umut edilecek...

Yani top mahkemelere atıldı.

Peki Kılıçdaroğlu’nun belleğimize kazınmış “ Tutuklu arkadaşlarımızın aramıza katılmasının yolunu açacak anlaşma olmazsa yemin etmeyeceğiz” sözü ne olacak?

Anlaşıldığı kadarıyla hiç bir şey olmayacak... Unutacağız. Ya da unutmamız istenecek. Hatırlatanlara (mesela bana) “Pişmiş aşa su katıyor” hesabıyla kaş çatılıp göz karartılacak...

Ha, bu arada görünürde bu sade suya tirit mutabakat metni ile idare edilip, kapalı kapılar ardında “bağımsız” yargıya, hem AKP, hem CHP kanadından, “Yav yargıç bey biladerler, biz aramızda anlaştık; siz de artık ısrar etmeyin de bizim tutukluları bırakıverin” filan denecek mi bilemem.

Hukuku bu kadar kirletecek bir adım üstüne tek satır yazmak istemem...

Bu durumda seçilmiş ve hüküm giymemiş ve fakat tutukluluk durumları süren milletvekillerinin Meclis çalışmalarına katılmalarını önleyen vesayetçi yargıyı ve CHP ve AKP nikahını doğruya getirecek adımı atmak garibim BDP’nin sırtına biniyor.

BDP’yle akıl vermek gibi bir densizlik benden uzak olsun. Ama doğrusu içimden “Dayanın arkadaşlar” demek de gelmiyor değil.

Yine de demeyeyim...

Çünkü karar onların ve bu da BDP’nin sınavı olacak.

CHP sınavda boş kağıt verdi, öğretmen “Tamam sınavı geçtin” dedi.

Bakalım BDP bu sınavda ne yapacak?